Sonunda, uzun bir bekleme sürecinden sonra, başbakan Gannuçi, Ben Ali’nin düşürülmesinden sonra kurulan Milli Birlik hükümetinde yapılan değişiklikleri açıkladı. İşçi ve genç kitleleri iki haftadır eski rejimin devamı olduğuna inandıkları bu hükümetin düşürülmesini talep etmekteydiler. Bu talep doğrultusunda bölgesel kitle grevleri ve gösterileri olduğu gibi, hükümet binasının önünde de bir oturma eylemi gerçekleştirdiler. Gannuçi’nin bu […]
Sonunda, uzun bir bekleme sürecinden sonra, başbakan Gannuçi, Ben Ali’nin düşürülmesinden sonra kurulan Milli Birlik hükümetinde yapılan değişiklikleri açıkladı. İşçi ve genç kitleleri iki haftadır eski rejimin devamı olduğuna inandıkları bu hükümetin düşürülmesini talep etmekteydiler. Bu talep doğrultusunda bölgesel kitle grevleri ve gösterileri olduğu gibi, hükümet binasının önünde de bir oturma eylemi gerçekleştirdiler. Gannuçi’nin bu yeni hükümeti de reddedilmeli ve halk, iktidarı kendi ellerine almalıdır.
Yeni hükümetin bileşiminin açıklanmasının bu kadar gecikmesinin nedeni yönetici sınıfların halkın kitlesel devrimci hareketi karşısında aşırı zayıf olmasıdır. Onlar için gerekli olan, başta halk tarafından kabul edilebilir ama daha da çok UGTT’nin ulusal liderliğinin saflarındaki işçilere satabileceği bir hükümet bulunmasıydı.
Ben Ali hükümetinin bakanlarının çoğunluğunun görevden uzaklaştırılması yeni hükümete temelden değişiklikler getirmiş gibi gösteriliyorsa da, aslında temelden değişen bir şey yok. Görüşmeler sırasında istifa eden Dışişleri, İçişleri, Maliye ve Savunma Bakanlarının yerleri “teknokrat” kişiler ve “bağımsız işadamları” ile dolduruldu. Son Ben Ali hükümetinden yeni hükümete gelen bakan sayısı yediden toplam üçe düştü ama üçü hala görevde; “yeni” Savunma Bakanı 2000’li yıllarda Ben Ali hükümetinde görevliydi ve daha kötüsü, nefret edilen Gannuçi hala Başbakan.
Bu insanların “demokrasiye geçişi” yerine getirebilecek hiçbir meşruluğu var mı? Hangisi Ben Ali’yi deviren ayaklanmada bir rol oynadı? Hiçbiri. Bu, egemen sınıfın (ve perde arkasında ABD ve Fransız emperyalistlerinin) sokakları kitlelerden boşaltmak, evlerine ve işlerine döndürmek, politika sahasından uzaklaştırmak için saydam bir “temiz” hükümet sunma çabası. Gannuçi, kendisi, bunu hükümet değişikliğini açıklarken Tunusluların “işlerine dönmelerini” istediği zaman açıkça gösterdi. Aynı mesaj hükümete tam destek veren ve “bütün ekonomik güçlerin işbaşı yapmalarını” isteyen patronların örgütü UTICA tarafından da tekrarlandı.
İşçi sendikası UGTT’nin Merkez Komitesi’nin yeni hükümet hakkında ne tutum alınacağını tartışmak için o akşam toplantıya çağrılması önemli. Kurul, sendika hükümette hiçbir görev almayacağı halde, Gannuçi’nin Başbakan olması ve hükümeti kabul etme kararı aldı. Oyların 72’si olumlu, 11’i karşı ve 4’ü çekimserdi. Yürütme Kurulu’nun 12 üyesinden 4’ü ile ilk ve ortaokul öğretmenleri, sağlık işçileri, posta ve iletişim işçileri ve Syax ve Jendouba Bölgesel temsilcileri karşı oy kullandı.
İşçi sendikası bürokrasisi üzerinde var olan burjuvazinin kamudaki fikirlerinin güçlü baskısı açıkça belli. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Genel Sekreter Abdessalem Jrad’ın başkanı olduğu İcra Bürosu’nun çoğunluğu gerçekte sonuna kadar Ben Ali’ye bağlı kaldı. Son birkaç gün içinde birçok AB ve ABD delegesi Tunus’ta idi ve şüphesiz talimatları UGTT yönetimini hizaya sokmaktı. Jrad Gannuçi son hafta ofislerini kuşatan göstericilerle de “görüşmeye hazır olduğunu” açıkladı.
Son haftalarda UGTT’de RCD yanlısı öğelerin temizlenmesini isteyen sesler yükselmeye başladı bile. Şimdi gittikçe daha da güçlenecek. UGGD yönetiminin halk kitlelerine Gannuçi başkanlığında bir hükümeti kabul ettireceği şüpheli.
27 Ocak Perşembe günü Gannuçi’nin Ulusal Birlik hükümetini devirmek için gösteriler ve bölgesel grevler başladı. Merkez noktası, bölgesel UGTT’in genel grev çağırısı yaptığı Sidi Bouzid idi. Bir gün önce Sfax’da olduğu gibi, katılım yüksekti ve 20 bin kişilik gösteri hem büyüklük hem de azimlilik bakımından eşsizdi.
Kullanılan sloganların bazıları: “Yürüyüşümüz devam edecek, RCD batsın”, “Ne Fransız ne Amerikan (etkisi), Tunuslular küçümsenmeyecek ve aşağılanmayacak” ve “Kararlıyız, RCD çetesini tepeleyeceğiz”. Kitleler özellikle ilk günden beri Gannuçi hükümetinin bir parçası olan muhalefet partilerini de eleştiriyor: “PDP ve Etajddid şehitlere ihanet etti”. PDP bir “Marksist-Leninist” parti olarak kuruldu ve Etajddid (Yenilenme) ise eski komünist partisi; ikisi de Ben Ali’ye sadık “muhalifleri” arasında. Pankartlardan bir tanesi yığınların amacını ortaya koyuyor:
“Halk devriminin istekleri: Anayasa askıya alınsın; Kurucu Meclis; Parlamento ve RCD’nin demokratik olmadıkları için feshi ve ulusal kurtuluş hükümeti kurulsun”. [Sidi Bouzid, 27 Ocak]
Sidi Bouzid’de olduğu gibi, Bizerte, Tunisia, Kelibia, Mahdia (burada öğretmenler öğrencilerle beraber yürüdü), Monastir, Sousse, Sfax (burada bir gün önce bölgesel grev vardı); Kasserine, Tozeur, Gabes, El Kef, Siliana (burada da bir gün önce bölgesel grev vardı), Tataouine, Zarzis ve Tunus’ta kalabalık bir yürüyüş dahil diğer birçok şehirde gösteriler yapıldı. Aynı zamanda lise öğretmenleri de çok destek gören bir ulusal grev yaptı.
14 Ocak Cephesi Yeni Hükümet Düzenlemesine Karşı
Bu arada yeni kurulan 14 Ocak cephesi 28 Ocak’ta yeni hükümet düzenlemesini reddeden ve Devrimi Savunmak için Ulusal Konferans toplanmasını isteyen bir bildiri yayınladı. Konferans şu biçimde oluşturulacaktı:
“a) halkın devrimini destekleyen ve başarılı olması için mücadele eden bütün politik partiler, dernekler, sendikalar ve insan hakları, gençlik ve kültürel dernekler ve bağımsız kişiler;
b) ülkenin her köşesinde devrimin ortaya çıkardığı kitlelerin girişimi ile kurulan kurul, komite ve birliklerin temsilcileri;
c) diktatörlüğe karşı direnmiş ve Tunus’ta devrimi savunan Tunuslu göçmen dernek ve örgütlerinin temsilcileri.”
Konferans, parlamentoyu ve diğer kurulları feshetmek, iktidar partisi ve milislerini dağıtmak, mallarına el koymak ve ekonomik ve politik suçlulardan hesap sormak, siyasi polisi feshetmekle yükümlü olacak; “geçici hükümeti” seçecek ve en önemlisi Tunus halkının özgürlük, eşitlik, sosyal adalet ve saygınlık beklentilerine cevap verecek sivil, demokratik, modern bir “Kurucu Meclis seçimi hazırlıklarını” yapmakla yükümlü olacak.
Bu açıkça doğru yönde atılan bir adım ama bizim görüşümüze göre Konferans devrimci komiteler ve işçi sendikalarının seçtiği temsilcilerden oluşmalı ve “bağımsız kişiler” ancak delege olarak seçilmişlerse katılmalı. Bu, devrime fazla katkısı olmayan orta sınıf liberallerine karşı devrimci işçi ve gençliğin gerektiği gibi temsil edilmesini sağlar. Aynı zamanda, devrimin sonuçta başarısı için sadece “sivil, demokratik ve modern” Tunus değil, sömürüden uzak, sosyalist bir Tunus yaratmayı vurgulamak gerek.
Cephe’nin bildirisi, belki de daha güçlü kesimi PCOT’un (Tunus İşçileri Komünist Partisi) etkisiyle, devrimin sosyal görevlerini ileriye erteleyerek daha çok demokratik görevlerine ağırlık verme eğiliminde. Aynı zaman da, “bağımsız kişiler” ve küçük burjuvazi hakkında bir sürü yanıltıcı görüşleri var.
Gerçekte, Tunus’un devrimci işçileri ve gençleri kendi gücünden başka güçlere güvenmemeli. Kendileri, tek başına, devrimi yaptılar, şehitlerini verdiler, Ben Ali’yi deviren bölgesel grevleri ve gösterileri örgütlediler. Şimdi de kendi güçlerini sadece yerel ve bölgesel yerlerde değil, ulusal olarak kullansınlar.
“Yeni teknokratik” hükümet gerçek yüzünü gösteriyor
Bugün, 28 Ocak, Başbakanlık dairesi önünde oturma eylemi yapan gençleri dağıtmak için defalarca girişim oldu. Aldığımız raporlara göre, UGTT bürokrasisi ve Avukatlar Birliğinden delegeler eylemi sona erdirmek için gençleri boşuna ikna etmeye uğraştı. Başaramadılar ve gençler, görünüşteki değişiklikleri reddederek, eski rejimi tümüyle yok etme mücadelelerine devam ettiler.
Son birkaç gün içinde, devlet devrimci gençleri bölgelerden uzaklaştırmak için elinden gelen bütün yöntemleri kullandı. Para, esrar önerildi, kışkırtıcı ajanlar gönderildi, generaller, sendika bürokratları ve avukatlar onları kandırmaya çalıştı. Başaramadılar. Sonuçta kapitalist devlet çirkin yüzünü gösterdi. Bugün öğleden sonra, biz bu satırları yazarken, askerlerin çekildiği ve özel güvenlik polisinin gençlere cop ve gözyaşı bombalarıyla vahşice saldırdığı haberleri geliyor. Yeniden toparlanmaya başlayan gençler ve yerel halkın da katılımıyla kalabalık ve kızgın bir gösteri yapılmaya başladı. Tunus’un yoksul ve işçi mahallelerinde halk devrimci gençleri desteklemeye çağırılıyor.
Önümüzdeki birkaç saat çok önemli. Yığınların bugün ve yarın sokaklarda verdiği yanıt, yeni hükümet düzenlemesi halk hareketini geçici olarak söndürmeyi başarabildi mi, gösterecek. Öyle olsa bile, bu devrimin ortaya çıkardığı derin kök salmış sosyal, ekonomik ve politik dertler kolay kolay yok olmayacak. Bu sorunların çözümü ancak devrimci halk (işçiler, gençler, kadınlar, yoksul köylüler ve onlara sokaklarda katılan profesyoneller) iktidarı kendi ellerine alıp eski rejimi ve bütün kurumlarını kökünden sökebilirlerse olur.
28 Ocak 2011
[Marxsist.com’daki İngilizce orijinalinden Emine Kunter tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]