10 Aralık 2010 günü, Tunceli BDP Milletvekili Şeraffettin Halis, 68 kuşağına “başbelası” diyen Burhan Kuzu ve AKP kurmaylarına kürsüden yanıt verdi.. TBMM tutanaklarından: ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum. Tabii, bugün, İnsan Hakları Günü. Herkes kendi cephesinden insan haklarını değerlendirdi. Ben isterdim ki […]
10 Aralık 2010 günü, Tunceli BDP Milletvekili Şeraffettin Halis, 68 kuşağına “başbelası” diyen Burhan Kuzu ve AKP kurmaylarına kürsüden yanıt verdi..
TBMM tutanaklarından:
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bugün, İnsan Hakları Günü. Herkes kendi cephesinden insan haklarını
değerlendirdi. Ben isterdim ki bugün sizlerin İnsan Hakları Günü’nü
kutlayarak söze başlamış olaydım ancak yığınlarca insan hakkı ihlalinin
olduğu bir ülkede insan haklarını kutlamak yerine, insan hakları
savunucularını, demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenleri selamlayarak
söze başlamak istiyorum.
Düşünün ki öğrenci gençlik hakkını arıyor ve hakkını ararken -kabul
edersiniz ya da etmezsiniz- birkaç yumurta atılıyor ve bu ülkenin bir
bakanı çıkıp 68 kuşağına atfen kırk yıl öncesine, elli yıl öncesine
gidiyor ve “68 kuşağı da böyleydi. Bunlar memleketin baş belasıydılar.”
Her şeyden önce, o sizin “baş belası” dedikleriniz, Türkiye’nin siyasal
tarihinde, en şanlı, en şerefli sayfalara imza atmış gençlerdi. Kimdi
bunlar? Denizlerdi, Hüseyinlerdi, Yusuflardı; darağacının gölgesinde Türk
ve Kürt halklarının kardeşleri için slogan atmışlardı ve bedenlerini
davaları için feda etmişlerdi. Kimdi bu gençler? Yine, Türkiye halklarının
özgürlüğü ve bağımsızlığı için Kızıldere’de slogan atarak, marş söyleyerek
kurşunlara, bombalara hedef olan Mahir Çayanlardı. Kimdi bu gençler, sizin
deyiminizle “Baş belaları?” Bu halkın davası için, Türkiye halklarının
davası için işkencelerde ser verip sır vermeyen, lime lime bedenleriyle
direnen İbrahim Kaypakkayalardı. Şimdi, eğer Türkiye’nin siyasal tarihinde
şanlı bir sayfa aranacaksa burada aranır; aksi takdirde ne idamlar için
kalem kıranlar ne işkence için ferman verenler ne de top, tank, tüfek
atılması için yine talimat verenlerdir.
Dünden bugüne bir şey değişmemiş olacak ki bazı zihniyetlerde, bugün de
hâlâ bu ülkede Kürtlerin, Alevilerin ve sosyalistlerin hak talepleri kanla
bastırılıyor. Nedir bu kanla bastırılan talepler? Düşünce ve ifade
özgürlüğü. Düşünün ki “Kürtlerin partisi” olarak adlandırdığınız, bizce
“Türkiye partisi” olan DTP yani Demokratik Toplum Partisi geçen yıl, bugün
kapatıldı. Neydi suçu? Sadece Kürtlerin hak ve özgürlüklerini politikada
eksen yapmasıydı. Ne oldu? DTP milletvekillerine yani sayısı 20 olan
bugünkü BDP milletvekillerine iki bin üç yüz otuz üç yıl ceza talep
ediliyor.
Tabii düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün asıl aracı dildir. Dili bir başka
yere göndermenin aracı da yine basındır, yayındır. Dün, Kızılderelerde
insanları katleden zihniyet, kurşun atmamış Denizleri idam eden zihniyet,
İbrahimleri lime lime işkenceyle parçalayan zihniyet, bugün de yine
sosyalistlerin kendi düşüncelerini ifade etme ve yayma hakkı tanımıyor.
Bakın, son on beş yılda Kürtlerin çıkardığı, öyle söylüyorum, mademki
Kürtlerin yayını “Gündem” adıyla başlayan gazete geleneği yüzlerce defa
kapatıldı, biz bile sayısını bilmiyoruz. Yine Azadiya Welad gazetesi
“Kürtçe yayın yapıyor.” diye Yayın Yönetmenine, yani Vedat Kurşun’a 166
yıl verildi. Bugün, basın özgürlüğü kapsamında Türkiye cezaevlerinde 39
tutuklu gazeteci var ve yayını durdurulan 12 gazete ve dergi var. Yine
ifade özgürlüğü kapsamında 790 kişi para cezası almış, toplam 1.485 yıl
hapis cezası istenmiş. Kime? Gazetecilere. Kime? Düşüncelerini ifade etmek
ve yaymak isteyenlere.
Şimdi ben, burada, düşünceleri uğruna mücadele veren, bu kadar bedeli göze
almış, bunları saygıyla anıyor ve burada bugüne kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) – …her türlü baskıyla, şiddetle, zulümle karşı
karşıya kalmış dergi ve gazeteleri okumak istiyorum: Gündem gazetesi,
Devrimci Demokrasi, Günlük, Azadiya Welad, Kızıl Bayrak, İşçi-Köylü,
Atılım, Yürüyüş, Alınteri, Odak, Proleter Devrimci Duruş, Devrimci
Hareket, Sosyalist Barikat ve adını burada anamadığım bir yığın dergi.
Hepsini saygıyla selamlıyor ve mücadelelerinde başarılar diliyor, yanında
olacağımızı bir daha söylüyorum.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)