Rize İkizdere Vadisi’nin SİT alanı ilan edilmesinin ardından Senoz Vadisi’ne dair alınan “SİT alanı değildir” kararı mahkemece iptal edildi. Bu kararla Senoz’un da SİT alanı olarak koruma altına alınmasının önü açıldı Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, HES ve taş ocağı faaliyetleriyle doğası harap edilen Senoz hakkında “SİT alanı değildir” kararı vermişti. Bölgedeki 12 […]
Rize İkizdere Vadisi’nin SİT alanı ilan edilmesinin ardından Senoz Vadisi’ne dair alınan “SİT alanı değildir” kararı mahkemece iptal edildi. Bu kararla Senoz’un da SİT alanı olarak koruma altına alınmasının önü açıldı
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, HES ve taş ocağı faaliyetleriyle doğası harap edilen Senoz hakkında “SİT alanı değildir” kararı vermişti. Bölgedeki 12 köy muhtarından 11’i karara itiraz etmiş, Senoz Vadisi’nin SİT alanı ilan edilmesini istemişti.
Rize İdare Mahkemesi, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararını iptal etti. Mahkemenin kararıyla Senoz’un tekrar SİT alanı ilan edilmesinin önü açılmış oldu.
Kurul kararını savundu
Rize İdare Mahkemesi verdiği iptal kararında Senoz’un tarihi İpek Yolu’nun geçtiğini, korunması gereken su kemerleri ve eski kiliseler ile tarihi ahşap evlerin bulunduğunu, çevresel ve kültürel özellikleriyle eşsiz peyzaj ve doğal güzelliklerin yer aldığı bir yer olduğunu belirtti.
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ise yaptığı savunmada vadi üzerindeki HES inşaatlarının ve taş ocaklarının bölgeyi SİT alanı olmaktan çıkardığını iddia etti.
Bilimsel araştırma yapılmadan alınmış bir karar
Rize İdare Mahkemesi kararında ayrıca şu görüşlere yer verdi; “Uyuşmazlığa konu alanın doğal sit özelliklerini taşıyıp taşımadığının farklı bir branşın uzmanı olan müze araştırmacısı tarafından nasıl tespit edildiği tartışmalı olmakla birlikte, doğal sit alanı ilan edilmesi istenilen vadide, alanında yetkinliği saptanmış ve yeterli tecrübeye sahip uzmanlardan yararlanılmadan yapılan ve yeterli alan araştırmasına dayanmayan tespitlerden hareketle alınan dava konusu kararın 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun, ilgili yönetmelik ve ilke kararları ile belirlenen amaçlara açıkça aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.”
“Karar ders olsun”
Kararı sevinçle karşılayan bölge halkından Senoz Derneği Başkanı Ali Sukas, mahkeme kararının bilim dışılığa ve hukuksuzluğa karşı ders verdiğini belirtti. Sukas, vadideki taşocakları ve HES inşaatlarının bölgeye zarar vermeyi sürdürdüğüne de dikkat çekti.
Vadideki 14 HES projesine karşı yürüttükleri demokratik protesto ve tepki eylemlerini anlatarak hukuksal mücadele çerçevesinde 7 ayrı ‘iptal ve yürütmeyi durdurma’ kararı aldıklarını anlatan Sukas, “Mahkemenin iptal kararındaki Çevre ve Orman Bakanlığı’nın görüşlerine baktığımızda hayretler içerisinde kalıyoruz. Ne acıdır ki, bu görüşün sahibi kurum, bu güne kadarki HES projelerinin ÇED dosyalarına hep olumlu görüş verebilmiştir. Bu da başlı başına bir garabet abidesi durumundadır! İşte bunun için Rize İdare Mahkemesi’nin konuya ilişkin kararı Senoz Vadisi gerçeğini, iş ve işlemlerin nasıl bir aymazlık içinde yürütüldüğünü ortaya koymaktadır. Ve işte bu karar, herkes ve her kurumun üzerinde çalışması gereken ders niteliğinde bir karar olmuştur. Yaşam alanlarımızı koruma adına bu azim ve kararlılığımızdan asla geri durmayacağız. Çünkü yürütmekte olduğumuz bu mücadele hem anayasal görevimizdir hem de ecdadımızdan emanet olarak bizlere teslim edilen doğa cenneti olan Senoz Vadimizi aynı korunmuşlukla gelecek nesillere bırakabilme sorumluluğumuzun gereğidir” dedi.
“HES karşıtı mücadele açısından önemli bir karar”
Konuyu değerlendiren Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan da kararın HES’lere karşı verilen mücadelenin ne kadar haklı ve anlamlı bir direniş olduğunun kanıtı olduğunu vurgulayarak; “Aynı zamanda bilimsellikten uzak, uzman ve aynı alanda sorumlu kurum ve kuruluşların görüşü alınmadan, kurumlar arası iletişimsizlik örneği sergileyen bu haksız kararın yargıdan geri dönmesi de HES mücadelesi açısından bir o kadar daha önemlidir” dedi.
Ömer Şan açıklamasının devamında şunları kaydetti; “Artık konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının yanında ilgili resmi kurum ve kuruluşlar ile bakanlıkların bir an önce bu bölgede gerekli inceleme ve araştırmalarını yaparak; bölge halkının sahip çıktığı bu değerlere sahip çıkması gerekiyor. Küresel sermayenin gözünü diktiği bu sulak ve verimli topraklar, uzaktan ve sanal ortamlarda görüldüğü gibi sahipsiz değildir. Halkımız, kendisini yöneten siyasi güç sahiplerine karşın kendi toprağına, suyuna, sosyal ve kültürel değerleri ile doğasına ve yaşam alanlarına her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmaya devam edecektir”.
Sendika.Org