Halkevleri Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaptığı eylemlerle velileri, öğrencileri, kadrolu öğretmenleri, güvencesiz eğitim emekçilerini parasız, nitelikli, anadilde eğitim talebi etrafında buluşturdu. Türbanın tartışıldığı gündemin HSYK olduğu bir süreçte Halkevleri eğitim hakkı eylemi yapıyor. Bu talebin anlamı nedir? Neden bugün bu eylemi yapıyorsunuz? İlknur Birol: AKP iktidarının 8 yıllık icraatlarının en önemli kalemlerinden birisi eğitim. AKP iki […]
Halkevleri Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaptığı eylemlerle velileri, öğrencileri, kadrolu öğretmenleri, güvencesiz eğitim emekçilerini parasız, nitelikli, anadilde eğitim talebi etrafında buluşturdu.
İlknur Birol: AKP iktidarının 8 yıllık icraatlarının en önemli kalemlerinden birisi eğitim. AKP iki önemli özelliği nedeniyle eğitim alanına özel bir saldırıda bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, uygulanan neoliberal iktisadi program açısından eğitim kar getirisinin fazla olacağı bir alan olduğu için özelleştirilmek isteniyor. Bir diğeri, ülkenin geleceği ve bir toplumun biçimlenmesini sağlayacak en önemli etken eğitim. Bu iki nedenle eğitim sistemine saldırıda bulunuyorlar.
Eğitim her geçen gün geçmişten daha fazla gerici-ırkçı-cinsiyetçi bir içeriği bürünüyor. İktidarın amacı bu anlayışla eğitim vermek, böyle bir kafa yapısını toplumun en küçük hücresine kadar giydirebilmek. Bununla murad ettiği karşı gelmeyen, itiraz etmeyen bir toplum yaratmak. Yani AKP 8 yıllık iktidarı boyunca toplumu yıkıyor ve yeniden örgütlüyor. Örgütlediği bu yeni toplum cemaatçi bir toplum, kul felsefesiyle yetiştirilen bir toplum, emeği ucuzlaştırılmış bir toplum, bütün kamusal hizmetlere para ödeyerek onu satın almayı bir gerçek olarak kabul etmiş bir toplum.
Biz bütün bunların kesiştiği yere yani eğitim hakkına dair bir şey söylüyoruz. Çocukların ve gençlerin geleceğinin kararmaması, bir ülkenin geleceğinin kararmaması için bu eylemi yapıyoruz. Eğitim hakkını bir bütün olarak laik demokratik parasız ulaşılabilir bir hak olarak yeniden tesis edilmesi gerektiğinin yılmaz savunucusu olacağız. Bu mücadeleden öğretmenler, öğrenciler, veliler ve eğitimciler olarak vazgeçmeyeceğiz.
Türkiye siyasetinin egemen gündemini türban tartışması, HSYK seçimleri, rüşvet operasyonları oluşturadursun kamu hizmetlerinde ortaya çıkan yıkım tablosunu unutturmayan ve gündemden düşürmeyenler de var. Eğitimin piyasalaştırması şimdiden onlarca veli ve öğrenciyi intihara veya dolaylı olarak ölüme sürükledi. 800 bin KPSS mağduru eğitim emekçisi geleceğini belirsizlikten kurtarmak için ÖSYM’nin ay sonunda yapacağı sınavı bekliyor. 50 binden fazla eğitim emekçisi dershanelerde 61 bini ise okullarda ücretli çalışarak güvencesizliğe mahkum ediliyor. 16 milyon öğrencinin büyük bir kısmı öğretmen eksikliği, bakımsız okullar ve adaletsiz sınav sistemine rağmen eğitim öğretim görüyor. Gerici-neoliberal kuşatma altındaki üniversitelerde bu yeni düzen ‘sorunsuz’ işlesin diye YÖK tarafından polisiye uygulamalar yaygınlaştırılıyor.
Halkevleri eğitimin piyasalaştırılması nedeniyle mağdur olan tüm bu kesimleri İstanbul, İzmir ve Eskişehir’de yaptığı eylemlerde buluşturdu.
İstanbul
İstanbul’da Beşiktaş’ta bulunan Barbaros Bulvarı boyunca bir yürüyüş yapan Halkevciler Beşiktaş Meydanı’nda yaptıkları açıklamalarla eğitim hakkı mücadelesinde taleplerini ortaya koydular. Öğrenciler, öğrenci velileri, ücretli öğretmenler, dershane öğretmenlerinin katıldığı eyleme eğitim hakkı mücadelesi veren Öğrenci Kolektifleri, Liseli Genç Umut kitlesel olarak katıldı. İstanbul Eğitim-Sen şubeleri yöneticileri de eyleme katılarak eğitim hakkı mücadelesinin bileşenlerinin eylemine destek verdi.
İstanbul’un farklı mahallelerinden gelen öğrenciler, veliler ve eğitim emekçileri saat 13.00’de Barbaros Bulvarı üzerinde bulunan Yıldız Köprüsü altında buluştu. Bulvar boyunca ‘parasız eğitim haktır’, ‘Ne sadaka ne ayrıcalık, parasız eğitim parasız sağlık’ sloganları atarak yürüyen 500’ü aşkın eylemci taşıdıkları döviz ve pankartlarla oldukça renkli görüntüler sergiledi. Eylemde ‘AKP eğitimi yıkıyor, öğrenci öğretmen veli eğitim hakkını savunuyoruz’ yazan bir pankart taşındı. Bu pankartın yanı sıra eğitim hakkı mücadelesini tümleyen iki talep de ‘anadilde eğitim istiyoruz’ yazılı Kürtçe bir pankart ve ‘cinsiyetçi eğitime hayır’ pankartıyla alana taşındı. Öğrenci Kolektifleri üniversite mücadelesinin ana gündemleri olan ‘AKP, YÖK, polis, gericilik, eğitimde yıkıma son’ yazılı bir pankartla yürüyüş kolunda yer aldı. Liseli Genç Umut ise taşıdıkları pankartla ‘Okulumuza öğretmen, eğitime nitelik, sınavsız üniversite istiyoruz’ dedi.
Sadece parasız eğitim değil…
Yürüyüş kolu Beşiktaş’a ulaştıktan sonra burada eğitim hakkı mücadelesinin farklı bileşenleri yaptıkları açıklamalarla sorunlarını ve taleplerini ortaya koydu. Meydanda ilk sözü Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol aldı. Birol yaptığı konuşmada AKP’nin neoliberal yıkım programın bir parçası olarak okulların paralı hale getirildiğini belirtti. Kendisinin de eyleme gelmeden önce çocuğu için bir veli toplantısına katıldığını belirterek toplantının tek gündeminin velilerden para istemek olduğunu belirtti. Okul yönetiminin para talebine yaptıkları itirazların ‘ödenek verilmediği için mecburuz’ cevaplarıyla karşılandığını anlattı. Eğitimin bir temel hak olduğunun altını çizen Birol, her bireyin bu hakka parasız ulaşması gerektiğinin altını çizdi. Türban gündemiyle eğitimdeki sorunların üzerinin örtüldüğünü beliterek “Koca bir eğitim sistemini sadece türbanla tartışıyoruz” dedi.
Birol konuşmasında eğitimdeki gerici, ırkçı ve cinsiyetçi içeriğe de dikkat çekti. “Çocuklarımızın kafası gericililikle, nefretle ve erkek egemenliği ile dolduruluyor” dedi. Birol sadece parasız eğitim değil, zorunlu din derslerinin olmadığı bilimsel, laik bir eğitim istediklerini ve ana dilde eğitim verilmesini istediklerini belirtti. Birol sözlerini okulların bir ülkenin geleceği olduğunu ifade ederek, “Okullarımızı bu gerici, piyasacı zihniyete teslim etmeyecğiz” diyerek noktaladı.
Eğitimde gerici kadrolaşmadan paralı eğitime kadar birçok sorun var. Son zamanlarda eğitimdeki sorunlar türbanla örtülmek isteniyor. İlköğretimde türban tartışması sadece küçük çocukların başını değil eğitimdeki sorunların da üstünü örtüyor. Bunun için tabii türban ilköğretime girmemeli. Fakat türbanı eğitimin diğer sorunlarından ayırmamak gerekiyor. Eğitimin çok büyük sorunları var. 50-60 kişilik sınıflar var, çocuklar aç, beslenme çantaları boş, süt içemiyorlar, okullarda hizmetli yok. Nitelikli ücret alamadıkları için öğretmenler bilimsel eğitime katkı sunamıyorlar. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde bu eylemin ne kadar anlamlı olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.
‘Eğitim hakkı mücadelesinde yan
yanayız’
Birol’un ardından Eğitim-Sen İstanbul şubeleri adına Hatun İldemir söz aldı. İldemir, sendikaların uzun süredir eğitim hakkı mücadelesi verdiğini belirterek bunun sadece eğitim emekçilerinin mücadelesi olmadığını belirtti. İldemir, eğitim hakkı mücadelesinin Halkevleri gibi kurumların mücadelesiyle güçleneceğini ifade etti. İldemir, başta anadil talebi olmak üzere her türlü taleplerinin baskı ve yıldırma politikaları ile bastırıldığını söyledi. Konuşmasında lise yerleştirmelerinde yaşanan yolsuzlukları hatırlatan İldemir sözlerini “Halkevleri gibi eğitim hakkını kim savunursa onun yanındayız” diyerek tamamladı.
‘6 Kasım’da Ankara’da’
Liseli Genç Umut adına söz alan bir lise öğrencisi okullarının gericilik ve piyasalaştırma dalgasıyla kuşatıldığını belirtti. Öğretmen eksikliği yüzünden derslerinin boş geçtiğini belirten lise öğrencisi sınavlara endeksli sistem yüzünden dershanelere mahkum olduklarını aktardı. Liselerdeki müfredatın cinsiyetçi içeriğine dikkat çeken öğrenciler liselilerin susmayacağını belirtti. Sınav iptalleri ve kopya skandalları ile kendilerini mağdur eden ÖSYM ve onun bağlı olduğu YÖK’e karşı olduklarını belirten lise öğrencisi 6 Kasım’da seslerini duyurmak için Ankara’da olacaklarını ifade etti.
Eylemde söz alan Öğrenci Kolektifleri’nden bir üniversite öğrencisi ise yaptığı konuşmada AKP’nin referandumdan sonra akademiyi kuşatma altına aldığını belirtti. Kolektifler adına yapılan konuşmada Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yaşanan gerici-polis işbirlikli saldırı hatırlatıldı. Öğrenci Kolektifleri adına konuşan üniversite öğrencisi, türban tartışmasıyla gericiliğin üniversitelerde yaygınlaştırıldığını, özel güvenlik ve polis uygulamalarıyla üniversitelerdeki piyasacı-gerici işgalin önünün açılmak istendiğini belirtti. 6 Kasım’da YÖK’ün kuruluş yıldönümünde gericiliğe, piyasalaştırmaya ve faşizme karşı mücadeleyi Ankara’da yapacakları merkezi eyleme taşıyacaklarını aktardı.
Yapılan konuşmaların ardından AKP hükümetinin icraatlarının hicvedildiği tiyatro performanslarıyla eylem sona erdi.
Eskişehir: Dayanışma bir telefon kadar yakın
Eskişehirli öğretmenler, öğrenciler ve veliler bugün(24 Ekim Pazar) Eskişehir Halkevleri Eğitim Hakkı Atölyesi’nin yaptığı eylemde buluştu. Öğrenciler, öğretmenler ve veliler parasız, nitelikli, laik, bilimsel eğitim talebini dile getirdi.
Eğitim Hakkı Atölyesi bugün saat 14.00’da İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplandı. “Parasız eğitim, parasız sağlık”, “Eğitim haktır satılamaz” sloganlarıyla başlayan yürüyüş Adalar Migros önüne kadar devam etti. Migros önünde Eskişehir Halkevi Şube Sekreteri Refik Günel bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamanın ardından öğretmenler, öğrenciler ve veliler söz alarak okullarda karşılaştıkları sorunları dile getirdi.
Eylemin sonunda Eğitim Hakkı Atölyesi’nin kurduğu “Alo Eğitim Hakkı” Eskişehirlilere duyuruldu. Eskişehir halkının, Eskişehir’in neresinde olursa olsun okullarda toplanan paralara karşı tüm Halkevi şubelerine ve Alo Eğitim Hakkı numarasına (0 222 234 60 12) şikâyette bulunabilecekleri söylendi.
Eyleme Eğitim-Sen, Kristal-İş ve DİSK Emekli-Sen temsilcileri ve Öğrenci Kolektifleri katıldı.
Alo Eğitim Hakkı
Alo Eğitim hakkı çalışması konusunda Eskişehir Halkevi yöneticilerinden Şahabettin Arpacı Sendika.Org’un sorularını yanıtladı. Arpacı, Alo Eğitim Hakkı fikrinin temellerinin bundan 4-5 yıl önce Halkevleri tarafından yürütülen “Parasız eğitim parasız sağlık” kampanyasında atıldığını belirtti. Bu dönemde kendilerine başvuran velilerin zorla bağış toplandığına dair ihbarlarını Halkevi avukatlarıyla birlikte değerlendirerek zorunlu bağış uygulamalarına müdahale ettiklerini ifade eden Arpacı, bu deneyimi kalıcı bir çalışmaya çevirmek üzere adım attıklarını dile getirdi. Arpacı, Halkevi şubesi telefonunun eğitim alanında yaşanılan zorla para toplamadan, okullardaki gerici-ırkçı-erkek egemen baskılara kadar her konuda velilerin, öğretmen ve öğrencilerin yaşadıkları sorunlar konusunda başvurabilecekleri bir hatta dönüşmesini temenni ettiklerini belirtti. Arpacı, bu uygulamanın veli, öğretmen, öğrenci eğitim alanında kim sorun yaşarsa yaşasın hem hukuki hem fiili mücadele için destek olmayı amaçladığını belirtti. Arpacı, Alo Eğitim Hakkı çalışmasının bir örnek teşkil etmesi bakımından önemli olduğunu belirtti. Eğitim alanında sorun derinleşirken böylesi bir ortamda bir dayanışma ve müdahale ağı oluşturulması gerektiğini vurguladı.