Gerillalar eğer öncelikle silah bırakırlarsa, oligarşik gücün insafına kalacaklardır. 80’li yıllarda yapılan siyasi soykırımı unutmamak gerekir Londra’da, Paris’te ve Washington’da, Kolombiya üzerine aniden bir övgü yağmuru başladı. Neo-faşist, demokrasi maskesi takınmış bir polis devleti, batılı devlet adamlarının söylemlerinde ve referans gösterilen gazetelerin manşetlerinde, Latin Amerika’ya bir model olarak gösterilmeye başlandı. İkinci başkanlık dönemi sona eren […]
Gerillalar eğer öncelikle silah bırakırlarsa, oligarşik gücün insafına kalacaklardır. 80’li yıllarda yapılan siyasi soykırımı unutmamak gerekir
Londra’da, Paris’te ve Washington’da, Kolombiya üzerine aniden bir övgü yağmuru başladı. Neo-faşist, demokrasi maskesi takınmış bir polis devleti, batılı devlet adamlarının söylemlerinde ve referans gösterilen gazetelerin manşetlerinde, Latin Amerika’ya bir model olarak gösterilmeye başlandı.
İkinci başkanlık dönemi sona eren Álvaro Uribe, İsrail’in saldırdığı Özgürlük Gemisi üzerine yapılacak olan araştırmayı yürütmesi için BM tarafından oluşturulan komisyona eş başkan olarak atandı. Aynı zamanda Washington’daki prestijli Georgetown Üniversitesi de onu siyasi yöneticilerin eğitim kursuna profesör olarak davet etti.
Halefi Juan Manuel Santos makamını devralırken büyük çoğunluğu Latin Amerikalı 16 devlet başkanı orada boy gösterdi. İspanya’nın veliaht prensi de töreni kaçırmamıştı. Büyük batı medyası ise ülkenin kapsamlı reformlarını takdim ederek yenilikçi bir projeyle Kolombiya’ya baskı yapmaya kendini adayan, Uribe’nin farklı bir yönelimi olan yeni başkanı, demokratik siyasi yetenekli biri olarak günlerce selamladı.
Hepsi, tüm bunların yalan olduğunun farkındaydılar.
Evet, Santos’un söylemi farklı, ancak devlet terörü Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika’nın en gerici oligarşisinin alkışları altında yine devam edecektir.
Washington’dan kuvvetli alkışlar geldi. Kolombiya, bugün Beyaz Saray için bir demokrasi, neredeyse bir örnek. Yeni başkan yakın ortağı İsrail tarafından da özel bir coşkuyla karşılandı.
Sermayenin prensleri tarafından Uribe’nin mirasçısının savunulması, hepsinin ortak bir paydada birleştiği yadsınamaz bir ikiyüzlülüktü. Birdenbire Juan Manuel Santos’un[1] özgeçmişini unutmuş numarası yaptılar.
Uribe’nin halefi suçlu ve maceracı bir politikacıdır. Onun nazik sözleri karanlık geçmişini gizlemektedir.
1 Mart 2008 tarihinde, İsrail’in Mossad’ı, CIA ve Pentagon’un suç ortaklığıyla Kolombiya ordusunun, Ekvador’da Sucumbios kampına yaptığı saldırıdan ve hava kuvvetlerinin korsan saldırısından, savunma bakanı olarak birinci derecede Juan Manuel Santos (JMS) sorumludur.
Bu bombardımanda orada bulunan FARC’ın Dışişleri’nden sorumlu Komutan Raúl Reyes’i, devrimci örgütten yirmi savaşçıyı ve Meksikalı dört genci öldürdü.
Bu barbarca hareketi Ekvador Başkanı Rafael Correa, Bogota hükümeti ile ilişkilerini keserek cevapladı ve Ekvador adaleti, Juan Manuel Santos’un suç işlediği gerekçesiyle yargılamak için iade edilmesini talep etti. Süreç devam etmedi çünkü Uribe, Ekvador mahkemesinin kendi bakanını yargılama yetkisi bulunmadığını iddia etti.
Hava piyade kampındaki baskından bir yıl sonra, bombalama anında orada bulunan Meksikalı bir genç ile Karakas’ta konuşma fırsatı buldum. Bombalamadan kurtulmuş bu kişinin anlattıklarını, gerillaların öldürülmesi ve yaralıları unutamıyorum. Basında çıkan haberlerin aksine gerillalar çarpışarak ölmüşler.
Sucumbios katliamının entelektüel yazarı olmaktan gurur duyan JMS ise bir devlet başkanı olarak cezasız kalmanın tadını çıkarıyor çünkü soruşturma arşive kaldırıldı.
Hedef: FARC-EP
Meksika, Peru, Şili başkanlarının Santos’a saygılarını sunmaları bekleniyordu. Fakat devlet başkanları Lula, Cristina Kirchner, Mauricio Funes ve Fernando Lugo da, sadece övgü korosuna katılmakla kalmadılar aynı zamanda Uribe’nin başlattığı yeni başkanın da sürekli savunduğu, sözde “demokratik güvenlik” politikasına tuhaf bir biçimde desteklerini göstermekten de geri kalmadılar.
Bunun da ötesinde, FARC-EP ve ELN’ ye mücadeleyi terk etmelerini, sisteme entegre olmalarını ve bu temelde Santos ile diyalog kurmalarını önerdiler ve isyancı örgütleri eleştirmek için fırsattan yararlandılar.
Özellikle Hugo Chavez’den beklenmedik bir tutum geldi. Venezüella Başkanı, Kolombiya’nın Karayipler bölgesindeki Santa Maria’ya çıkarma yaptı. Bolivar’ın öldüğü evde, şok edici biçim ve içerikteki taahhütleri üstlendi ve anlaşmaların ipucunu vererek Santos’la kucaklaştı.
Chavez’in, Uribe’nin son provokasyonundan sonra Kolombiya ile kopan ilişkileri normalleştirmek niyetinde olduğu anlaşılıyor.[2]
Ayrıca neo-faşist Kolombiya devletiyle mücadele eden devrimci örgütlerden bahsedilince, pratikte JMS’nin taleplerine tabii olunmasını öneren çok talihsiz bir dil de kullandı.
FARC-EP ve ELN’yi, Uyuşturucu kartelleri ve paramilitar suç çeteleriyle aynı düzleme koydu.
Oysa FARC, ülkede ihtiyaç duyulan barış konusu üzerine hükümetle diyalog kurmak için kendi pozisyonunu hemen belirtmişti.
Peki, Santos’un açılış konuşmasında ve seçim kampanyası boyunca açıkça ortaya koyduğu iletişim kavramının içeriği nasıldır?
Santos’un FARC ile diyalog kurmak için üç koşulu var.
Öncelikle silahların bırakılması; FARC’ın elinde bulunan bütün tutukluların derhal bırakılması; “uyuşturucu kaçakçılığından vazgeçilmesi.”
Bu talepler ne anlama geliyor?
Bu demektir ki Santos diyalog kurmak istemiyor; o açıkça belirtmeksizin FARC-EP kayıtsız şartsız teslim olmaya zorluyor.
Gerillalar eğer öncelikle silahlarını bırakırlarsa, oligarşik gücün insafına kalacaklardır. 80’li yıllardaki siyasi soykırımı hatırlamak gerekir. 1984 yılının Mart ayında, FARC silahlı mücadeleyi reddederek sözde demokratik kurumlar çerçevesinde mücadele etmek için Başkan Belisario Betancourt’un, teklifini kabul etmişti. Peki, ne oldu?
Seçimlere katılan, Unión Patriótica (UP-Yurtsever Birlik) adında ilerici bir parti kuruldu. UP, birçok senatör, kongre üyesi, belediye başkanı çıkardı. İktidarın cevabı barbarca siyasi bir baskı yapmak oldu. Üç yıl içinde, 3000’nin üzerinde parlamenter, hâkim, belediye başkanı, sendikacı ve güya FARC ile ilişkisi olan birçok kişi benzeri görülmemiş bir siyasi soykırımda öldürüldü.
FARC hayatta kalmak için yeniden silahlı mücadeleye başladı.
Mahkûmlar sorunu ise Santos tarafından hile ve aldatmacayla ikinci sıraya yerleştirildi. Karşılığında da hiçbir şey teklif etmeksizin her şeyi reddedildi.
Ben kişisel olarak adam kaçırmaya karşıyım. Fakat bu hükümetinde insanlık dışı koşullar altında binlerce gerillayı hapishanelerde tutuğunu da göz ardı edemeyeniz. Ve FARC- EP tarafından çoğu savaşta esir alınan “rehineler” ile bazı mahkûmların değişim yoluyla serbest bırakılmasını içeren insani değişim talebin de reddedildi.
Amazonlar da Macarena bölgesinde daha yeni keşfedilen çukurlarda, UP ile bağlantısı olduğundan şüphelenilen kişilere yapılan zülüm sırasında, oligarşinin ordusu tarafından katledilen vatandaşlara ait binden fazla iskelet bulundu.
Sucumbíos katliamının sorumlusu Juan Manuel Santos’un sözüne nasıl güvenilir?
Ben Chavez’in, Nariño Sarayı’nda (Kolombiya Başkanı’nın resmi konutu; ç.n.) bulunan aşırı sağcı oligarşinin çıkarlarının temsilcisi ve kesinlikle saldırgan bir strateji sürdürecek olan suça ve yolsuzluğa batmış bir siyasi tarafından vaat edilen “demokratik, şeffaf, saygılı” bir ilişki sözüne inanmaktan, gecikmeden pişman olacağına eminim.
Ayrıca Bugün Latin Amerika’da emperyalizme karşı bir öncü, neredeyse bir motor durumda bulunan -bu nedenle kıtanın ilerici güçlerinin desteğini ve takdirini hak eden- Hugo Chavez’in, Birleşik Devletler’in, Kolombiya’da kurduğu yedi askeri üs konusunu gündeme geti
rmemesi de şaşırtıcıydı. UNASUR’da, “bu üsler Latin Amerika halklarının bağımsızlığı için kabul edilemez bir tehdit oluşturmaktadır” ve “böylesi problemler konusunda her ülke egemenlik konuları üzerinde karar verme hakkına sahiptir” dediğini de unutmakta.
Amerika’nın kahramanları
Kolombiya Ordusu ve Hükümetinin, ayrıca Avrupa ve ABD medyasının, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in, FARC-EP’yi belirtmek için kullandıkları terminoloji bana tiksinti veriyor. “Teröristler”in yanı sıra, onları “lanetlenmiş teröristler” olarak niteliyorlar.
“Uyuşturucu satıcısı gerilla” söylemi -Birleşik Devletler’in eski büyükelçisi, CIA ve Pentagon’la bağlantılı Louis Stamb tarafından icat edilen yalan ifade- FARC’ı karalamak için yayıldı. Bütün dünya onları böyle bilsin diye; büyük ölçüde de hedefine ulaştı, hatta komünist aydınlar bile bu iftirayı özümsediler.
Televizyon kanallarında ve gazetelerde, FARC’ın Amazon Ormanlarında “kokain fabrikası” kurduğu doğrultusunda çok yoğun bir kampanya yürütüldü.
Eğer FARC uyuşturucu kaçakçılığıyla milyonlar biriktirmiş olsaydı, Irak ve Afganistan’daki direniş örgütleri gibi kara-hava füzeleri kullanırlardı. Şimdi Bogota hükümetinin kendisi bile onların bu tip silahlar kullanmadıklarını kabul ediyor. Yurtdışında tek başına -benim durumunda olan- gizlilik ve yoksulluk koşulları içinde yaşayan FARC üyeleri, onlar, “Uyuşturucu satıcısı gerilla” söyleminin emperyalizmin ahlaksızca bir icadı olduğunu biliyorlar.
Güney Amerika’nın kahramanları
Hayat bana Amazon’un Meta bölümünde bulunan FARC’ın bir kampında birkaç hafta geçirme fırsatı verdi. O günlerde Simón Trinidad gibi muhteşem savaşçılar ile tanıştım. O, Amerika tarafından Uribe’ye teslim edilen ve şu anda üç uyduruk (ikisi feshedilen) mahkemeden sonra tutuklu bulunan bir savaşçı. Aristokrat bir aileden gelen eski bankacı sonunda uyuşturucu kaçakçılığından suçlu bulunmuştu.
O zaman ayrıca Komutan Raúl Reyes ile saygın bir ilişki kurumdum ve hayranlığım bir arkadaşlığa dönüştü. O, güney Putumayo Sucumbíos’te, Juan Manuel Santos tarafından tasarlanmış korsan bombalamada öldürülene kadar da ilişkimiz sürdü.
FARC’ın kurucusu Manuel Marulanda ile bir kez birkaç dakika konuştum. Bu devrimciyi, bu örnek komünisti ve Latin Amerika tarihinin belki de emsalsiz askeri stratejistini hep içimde saklıyorum. Unutulmaz bir anıydı.
FARC savaşçılarına karşı aşağılık suçlamaları okuduğum zaman, özellikle hayatın bana tanımam için izin verdiği, en esaslı, güvenilir devrimcilerden biri, takma adı Ricardo Gonzalez olan yakın arkadaşım Rodrigo Granda’yı hatırlıyorum.
Ülkesinin ormanlarında ve dağlarında savaşırken tutuklanan veya ölen FARC-EP üyeleri anımsatılarak Juan Manuel Santos gibi bir suçluya yapılan ikiyüzlü övgüler -doğal olarak tekrarlıyorum ama- bende tiksintiye neden oluyor. Bu aşağılık yaratığa, uluslararası burjuvazinin saygı sunduğu bugünlerde, özgür ve demokratik bir Kolombiya için mücadele eden FARC komutanlarına karşı bir iftira kampanyası başlatılıyor.
Kesin olan bir şey; Uribe ve Santos’un isimleri ve insan pisliklerini destekleyenlerin adları gelecek nesiller tarafından unutulacaktır. Fakat Manuel Marulanda, Jacobo Arenas, y Raúl Reyes unutulmayacaklar. Yıllardır iftiralarla bunu başaramadılar. Onlar, insanlığın kalıcı değerlerine derin bir sadakatle Tarihe katkıda bulundular. Onlar idealler üstlendiler, bu idealler için Latin Amerika’nın koruyucu kahramanları Bolívar, Artigas, Martí gibi yaşadılar ve mücadele ettiler.
18 Ağustos 2010
Miguel Urbano Rodrigues: Portekiz Komünist Partisi üyesi, gazeteci, yazar ve politikacı. Uzun yıllar sürgünde yaşadı, birçok derginin editörlüğünü yaptı. 1974-75 yılında Lizbon Üniversitesinde görev yaptı. Uluslararası kurumlarda siyasi komite üyeliği yaptı. Yayınlanmış birçok kitabı bulunmakta.
dipnotlar:
[1] Juan Manuel Santos, Kolombiya oligarşisinin en nüfuzlu ailelerinin birinden geliyor. Eski bir cumhurbaşkanı olan amcası Eduardo Santos, Latin Amerika’nın önde gelen El Tiempo gazetesinin sahibi ve yöneticisidir. JMS çeşitli hükümet dönemlerinde sanayi, maliye ve savunma bakanlığı yaptı ve bu dönemlerde Pinocht modelini zorlayarak sosyal güvenlik sisteminin yıkımında önemli bir rol oynadı. Uribe’nin yeniden seçilmesine karşı çıktı fakat daha sonra La U adında bir parti kurdu, onu destekledi ve seçildi. Ölen paramiliter şef Carlos Castaño ve ölen kokain kralı Pablo Escobar ile çok yönlü ilişkiler sürdürdü.
[2] Son aylarda, Kolombiya, Amerika Birleşik Devletler’inden sonra Venezüella’nın ana ekonomik ortağı oldu (2008 yılındaki karşılıklı ticaret hacmi 7 milyar dolar). Venezüella’nın sınır bölgelerinde özellikle köylülerden oluşan yüz binlerce Kolombiyalı yaşıyor ve bu topluluk Venezüella tarımında önemli bir rol oynuyor.
[La Haine’deki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]