Siyasal iktidar 12 Eylül Anayasasını iktidar dalaşında kendi lehine geliştirmek için yapılacak olan referandumu tam anlamıyla bir yalan-dolan propagandasına dönüştürdü. İrili ufaklı bez afişlere, billboadlardaki “evet” damgalı ilanlara baktığımızda yalan ve sahtekârlığın bu kadarına da pes demekten kendimizi alamaz olduk. Fişlenmeye ilişkin yalan mı dersiniz, çocukların istismarına ilişkin yalan mı dersiniz hangisini ele alırsak alalım […]
Siyasal iktidar 12 Eylül Anayasasını iktidar dalaşında kendi lehine geliştirmek için yapılacak olan referandumu tam anlamıyla bir yalan-dolan propagandasına dönüştürdü. İrili ufaklı bez afişlere, billboadlardaki “evet” damgalı ilanlara baktığımızda yalan ve sahtekârlığın bu kadarına da pes demekten kendimizi alamaz olduk.
Fişlenmeye ilişkin yalan mı dersiniz, çocukların istismarına ilişkin yalan mı dersiniz hangisini ele alırsak alalım söylediklerinin hepsinin gerçek hayatta yaptıklarının tam zıddı şeyler olduğunu sıcağı sıcağına yaşıyoruz. Hele bir afiş daha var ki o da diğerleri gibi “artık yuh!” dedirtecek cinsten. O da, “kadınlara özel ayrıcalık için evet” yazılı olan afişleri. Tabii afişlerinde kullandıkları sloganlar çok genel, genel olduğu kadar soyut ve soyut olduğu kadar halkın anlayabileceği dilden o denli uzak. Örneğin söz konusu ettiğimiz “kadınlara özel ayrıcalık” propagandasını bakalım. Kavramları çözme yetisi olmayanlar bunun kadınlar için çok iyi bir şey olduğuna kanabilir. Tıpkı “çocuklar istismar edilmeyecek” söyleminde olduğu gibi. Hepsi birer demagoji ve yalandan ibarettir. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. 12 Eylül düzeninin AKP iktidarında çocuklar her türden ve yaygın biçimlerde istismar edilmiş, fişlemeler günlük hayatın parçası haline dönüşmüştür. Afişlerde hak olarak yutturmaya çalıştıkları ne yazılıysa tersine bir icraat yapmaya devam etmektedirler.
Kadınlara ‘özel ayrıcalık’ nedir?
Tarih boyunca kadınlar hakları için mücadelelerinde “özel bir ayrıcalık” talebinde bulunmamışlardır. Genel olarak talepleri eşitliktir. Ve bu eşitliğin, ailede, işyerinde gerçekleşebilmesi için özel somut talepler ileri sürmüşler ve sürmektedirler. Kadınlar ezilen bir cins olarak erkek egemen anlayışın kadın cinsini ezip sömürdüğünü ve toplumsal eşitsizliğe yol açtığını bildiklerinden, eşitsizliğin giderilmesine çalışmaktadırlar. Yani kadınlar özel ayrıcalıktan değil, eşitlikten yanadır. Ailede, işyerinde ve ya toplumun belirli kesitlerinde özel ayrıcalıklı olan erkeklerdir. Eşitlik için özel ayrıcalığa yol açan koşulların kaldırılması kadın-erkek eşitliği açısından gerekli olandır.
AKP iktidarı ise toplumu ve kadınları uluorta soyut bir söylemle yanıltmaya çalışmaktadır. Çünkü kapitalist devlet düzeninin diğer iktidarlarında olduğu gibi AKP iktidarında da cins açısından erk, erkek egemendir. Üstelik Sünni-İslam kültür etiketli AKP mezhebi gereği daha da çok erkek egemen politikalardan yanadır. Daha dün diyebileceğimiz geçen Temmuz ayında, Başbakan kimi kadın kuruluşlarının temsilcileriyle yaptığı “açılım”ı anlatma toplantısında “kadın-erkek eşitliğine inanmadığını” dile getirmişti. Hakkı da var. İslam dini kadını erkeğe göre ayrıca ele alır, onun nasıl yaşaması gerektiğini özel olarak irdeler. Belki de AKP’nin kadına özel ayrıcalık sağlama anlayış ve çabası buradan geliyor. AKP iktidarının kadına özel ayrıcalık anlayışı kadını üretimden ve toplumsal hayattan dışlama hareketidir. Yoksa bu bir üstünlük değil kadını ötelemedir. Ülkemizde çalışabilecek durumda olan kadınların oranı bugün %23’e düşmüştür. Bu oran bir yıl önce %24’tü. AKP iktidar olduğunda ise %32 idi. Rakamlar bize kadının istihdam içindeki yerinin gittikçe daraldığını veriyor. AKP’nin “özel ayrıcalık”dan kastı, çalışıyor olup geçmişte doğum yapmış kadınların doğumdan sonra bir daha iş başı yapıncaya kadar olan sürelerini önce borçlanıp sonra ödeyerek emeklilik haklarına kavuşmasına ilişkin SGK’nın ilgili tebliği ise yasadaki açıktan dolayı ortaya çıkmıştır. Yoksa AKP birçok doğum yapıp borçlanarak emekli olarak kenarı çekilecek kadınlardan memnunluk duyacaktır. Elbette ki doğum ve çocuk emzirme olayı kadına özel bir olaydır. Zorunluluktan dolayı toplumsal üretim kaybının kadına hak olarak tanınması önemlidir. Ne var ki “kadın erkek eşitliğine inanmayan” özelleştirilen işyerlerinden önce kadını çıkaran, her karı kocadan üç çocuk isteyen, iş yerlerine kreş ve bakımevleri açmayan, var olanları kapatan, kadının saçını siyasi malzeme yapan AKP gerçek anlamda kadın hakları yanlısı değildir ve olamaz da. Çünkü onun İslam kültürü ile bilenmiş sermaye bekçiliğinin ideolojisi emekçilerden yana olmadığı gibi kadından yana hiç değildir.
AKP’nin kadınlar için özel ayrıcalığı kadını toplumsal ilişkilerden uzaklaştırma, eve kapatma “hanım”laştırma, ev işleri ve çocuk bakımına mecbur etme ayrıcalığıdır. Eğer hatırlanırsa Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bir yolculuğu sırasında yanında başı türbanlı karısı da vardır. Bir mola yerinde yemek yerken Binali Yıldırım arkadaşıyla bir masada, karısı da kocasının yanındaki erkekten sakına sakına diğer masada yalnız başına yemek yerken görüntülenmişti. İşte siyasal iktidarın kadın ilişkin özel bakış açısı da bu biçime bağlı bir öz taşır; Kadını evine kapatmak, toplumsal ilişkilerden ve mücadele alanlarından kenarı itelemek… Yakın geçmiş bunun böyle olduğunu gösteriyor ve AKP’nin kadına bakış açısına ayna tutuyor.