Birden fazla askeri cephede bulunan İmparatorluğun iç krizi devam ediyor. Medeniyetin bugünkü krizinin akıbeti öngörülemez. Fakat kaçınılmaz olarak kapitalizm ya da barbarlık çağını çöküşe götürecektir. Bu son için tarihler tahmin etmek fütürolojik bir deneme olur. Ama kesin olan şeyin taslağı zaten ufukta çizilmiş durumda: sermayenin dünya egemenlik sistemini genişletmek ve korumak için Birleşik Devletler’in meşru […]
Birden fazla askeri cephede bulunan İmparatorluğun iç krizi devam ediyor.
Medeniyetin bugünkü krizinin akıbeti öngörülemez. Fakat kaçınılmaz olarak kapitalizm ya da barbarlık çağını çöküşe götürecektir.
Bu son için tarihler tahmin etmek fütürolojik bir deneme olur. Ama kesin olan şeyin taslağı zaten ufukta çizilmiş durumda: sermayenin dünya egemenlik sistemini genişletmek ve korumak için Birleşik Devletler’in meşru olmayan savaşlarında, emperyalizmin beklenen yenilgisi.
Kaybedilmiş Irak ve Afganistan savaşlarında batağa saplanmış durumda bulunan Birleşik Devletler ve onun neo-faşist müttefiki İsrail, Ortadoğu kıtasında kalıcı gerilim faktörleridir. Ayrıca tehdit edilen halkların talepleriyle bağdaşmayan, Afrika, Doğu Asya ve Latin Amerika’daki saldırgan stratejileri, anti-ABD’ci dalganın yükselmesine katkıda bulunmaktadır.
Amerikan emperyalizmi, şimdi Ortadoğu ve Orta Asya’da başlattığı saldırılar gibi, daha önceki Vietnam işgalinde ve orada yaşadığı küçük düşürücü yenilgi duruma benzer çok farklı tarihsel durumlarda bulundu. Birleşik Devletler’de sadece küçük bir azınlık, Giap, Tet Saldırısını tetiklediği zaman savaşın kaybedilmiş olduğunu kavradı. Johnson ve Kissinger’in, Pentagon’un generallerine ödün veren cevabı eskalasyonu genişletti. Saldırı Laos’a kadar genişledi ve Washington, Güneydoğu Asya’ya yıkım ve ölüm ekerek Vietnam fırınına daha fazla asker gönderdi.
Birleşik Devletler geri çekilinceye kadar yıllar geçip gitti. Halklar, Vietnam’a yapılan trajik saldırı sonucunun, Batı ekonomisinin üzerinde çalışma yapan Washington’un hegemonyanın yitirilmesi anlamında bir krizin başlangıcı olduğunu anlamakta geç kaldılar. Ve o zamandan bu yana da hiçbir şey aynı olmadı.
Ama Amerikan kurumları ve kadroları Kore ve Vietnam savaşlarından yapıcı dersler çıkarmadı. Strateji yeniden formüle edildi ve yeni biçimler alarak geriye daha fazla emperyal hırs kaldı. Saldırı senaryosu da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından itibaren küresel ölçeğe ulaştı.
Gorbaçov dönemimde SSCB’nin pasifliği karşısında baba George Bush’un başkanlığının sonunda, Birinci Körfez Savaşı’na karar verildi. Ve o zaman Washington, insanlığın Yeni Dünya Düzeni teminatıyla Birleşik Devletler’in himayesi altında kalıcı bir barış dönemine girdiğini ilan etti. Emperyalizmin karanlık bir epigonu Francis Fukuyama, Komünizmin yıkılışını selamladı ve ebediyetin ideolojisinin neoliberalizm olduğuna işaret ederek “Tarihin Sonunu” ilan etti.
Dünya Ticaret Merkezi’nin kuleleri çökertildiği zaman dünya, medeniyetin derin krizini ilan edenlerin türbülansına girdi. 11 Eylül 2001 tarihinden sonra oğul Bush, “terörizme karşı bir haçlı seferine” ihtiyaç olduğunu ileri sürüp Tanrının Birleşik Devletler’le birlikte olduğunu söyleyerek, Orta Asya’nın bu uzak ülkesine yıkım ve ölüm ekerek Afganistan’ı işgal etti. Daha sonra BM Güvenlik Konseyi’ne inat başlatılan ikinci Irak savaşı geldi. Mezopotamya toprağı, antik uygarlıkların beşiği işgal edildi, müzeleri yağmalandı, petrolü ve gazı Birleşik Devletler’in petrolcülerine sunuldu, on binlerce Iraklı hayvan gibi öldürüldü.
Ulu bir gücün çağrısıyla insanlığı günahlarından kurtarmak için kendi kendini kurtarıcı ilan eden ülke Birleşik Devletler, aşırı sağcı cumhuriyetçi yönetimiyle gezegende terörizm tohumu ekerek terörist bir devlet gibi hareket etmeye başladı.
Bu trajik durum, sadece Kanada, Japonya ve Avrupa Birliği’nin, bu uygar ülkelerin, suç ortaklığıyla mümkün kılındı ve bu güvenceyle Bush yanlısı kurumlar ve kadrolar kapıları barbarlığa açtı.
Birleşik Devletler başkanlığına bir siyahın seçilmesi, kâbusun biteceği yanılsamasına neden oldu. Ama büyük sermayenin ateşli desteğiyle Beyaz Saraya gelen Barak Obama’nın söylemi değişti ve emperyalist politikayı daha fazla destekledi. En kötüsü de Afganistan bataklığındaki durumun daha da ağırlaşması oldu.
Afgan bataklığı
Birleşik Devletler Başkanının taraftarları, onun bir hümanist olduğunu ve amaca ulaşmak için kullanılan bir araç dişlisinin kurbanı olduğunu iddia ediyorlar. Ama O’nun savunması ikna edici değil.
Bay Nobel Barış Ödülü, dünya krizinin derinleşmesine katkı sunan kararlar alıyor. O’nun (Obama’nın; ç.n.) iç politikası, temelde büyük sermayenin talepleri karşısında kapitülasyonlar uygulamak oldu. O’nun Hazine sekreterinin Wall Street’e çok güvenen Geithner olması da anlamlı.
Başkan, Pentagon’un uluslararası arenada kullanacağı bütçeyi büyük oranda artırdı. Asya’daki savaşlar için Kongreden devasa artışlar talep etti. Afganistan’a 30.000 fazla asker gönderdi ve bu savaşta zafer kazanmayı dış politikasının önceliği haline getirirdi. Bu arada, Afgan tiyatrosundaki yenilgilerini de üst üste koymakta. Helmand saldırısı bir başarısızlık oldu ve Kandahar saldırısı sürekli ertelenmekte.
WikiLeaks tarafından NY Times, Guardian ve Der Spiegel’e sunulan gizli belgelerin ortaya dökülmesiyle Beyaz Saray paniğe kapıldı. Gizli belgelerin sızıntısı hakkında Pentagon’un araştırması, Amerikalıların Savunma Bakanlığının güvenlik sistemine olan güvenini güçlü bir şekilde sarstı.
WikiLeaks web sitesinin yaratıcısı Avustralyalı Julian Assange, son açıklamalarında, Birleşik Devletler ordusu tarafından işlenen suçların, Vietnam’daki dehşet katliamlarını aştığını belirtti. Müşterek Görev Kuvveti 373 olarak adlandırılan kuvvetler, El Kaide üyesi olduklarından şüphe edilen elamanları ve Taliban şeflerini imha etme yetkisine sahipler. Kia adlı özel katiller grubu, saldırılarda yüzlerce sivilin öldürülmesinden sorumlu ve onların kurbanları raporlara “eylemlerde öldürüldüler” şeklinde geçirilmiş durumda.
NATO işgal birliklerinin işlediği suçlar, birçok yerin işgal edilmesi içindir. Alman birliği sorumluluğunda bulunan Kunduz katliamı, Şansölye Merkel hükümetini titretti ama bu işgal birlikleri tarafından işlenen birçok sivil katliamdan sadece biridir.
Julian Assange, müttefiklerin canavarlıklarından biri olan Polonya güçlerinin bir köyü bombalanmasını örnek olarak gösterdi. Bir düğün nedeniyle bu köyde toplanan onlarca kişi zalimce tasarlanmış bir misilleme eyleminde öldürüldü. Böyle durumlarda en yetkili Amerikalı komutanın, rutin olarak “sorumluları bulmak” için soruşturma yapması gerekir ama hiç kimse cezalandırılmadı. Kukla Başkan Hamid Karzai, olayı protesto etti ve tedbir alınmasını istedi fakat eylem çoktan gerçekleştirilmişti.
Pakistan’ın sınır köylerinde, insansız uçaklar tarafından binlerce sivil öldürüldü. Mevcut Başkomutan General Petraeus, bu öldürücü “görevlerin”, “terörizme karşı mücadelede” yeni denetim stratejisinin başarısı için zorunlu olduğunu saptadı.
Dramatik saçmalık
Hillary Clinton, Başkan Yardımcısı Joe Binden ve Savunma Bakanı Robert Gates, sık sık Afganistan’ı ziyaret ettiler. Görünürdeki değişim çok az. Birliklerin moralini yükseltmek için onlara, demokrasi ve ülkeleri için terörizme karşı mücadele ettiklerini, mücadelenin fedakarlık gerektirdiğini ve Afgan savaşının zaferinin kesin olduğunu söyleyerek onları sarstılar.
Bu ülkeye yerleşmiş başıbozukluğa son verilmesi, Birleşik Devletler’in güvenini hak etmeyen işbirlikçilerin oradan ayrılması için Karzai’nin “demokratik yönetimini” istemek hepsinin çıkarına.
Karzai, “Talibancıların geri gelebileceği” üzerine yapılan tartışmaların önemli olduğunu tekrarlayarak politikasının onayla
nması için kabile meclislerini toplayarak vaatlerde bulunmakta. Ve o, mafya şefi, Amerikan işgali tarafından yıkılan ülkesinin, yeniden yapılandırılması ve kalkınması için uluslararası konferanslarda verilen milyarlarca dolarlık paranın kaybolmasından birinci derecede sorumludur. İzlenen bu yol gerçeği de değiştirmedi. Kabil’de son kez yapılan bu konferansların birinde, Afganistan’a “yardım etmek” için bir milyar dolardan fazla paranın verilmesi yeni onaylandı.
Bu arada, işgal sırasında önemsiz bir miktarda olan afyon üretimi, son on yılda yüzde 90 arttı. Bilindiği gibi başkanın akrabaları, uyuşturucu işiyle yakın ilişkiler sürdürmekte.
Hillary Clinton, Pakistan’a yaptığı periyodik ziyaretlerinde, Afganistan sınırında, Veziristan aşiret bölgelerindeki yetersiz savaş çabaları nedeniyle başkanı uyardı. Joe Binden, bu konuşmayı tekrarladı. Her ikisi de Pakistan ordusunun Taliban şefleriyle suç ortaklığı yaptığını ima ettiler.
İngiltere Başbakanı Cameron’nun bu ülkeyi ziyaretinde yaptığı eleştirileri o kadar soğuktu ki İslamabat hükümeti, İngiltere İstihbarat Servisi tarafından davet edilen Pakistan İstihbarat Servisi Başkanın Londra ziyaretini iptal etti.
Sürekli Kabil’de bulunan Avrupalı muhabirler ve Afganistan savaşından geri dönen askerler, savaş birliklerinin morallerinin çok düşük seviyede olduğunu söylüyorlar.
Verdiği bir röportajda Barak Obama’yı eleştiren General Stanley McChrystal’ın istifası da Yüksek Komuta içindeki rahatsızlığı artırmaya katkıda bulundu. Generalin suçlu bir özgeçmişi var ancak savaş kulları üzerine olan görüşleri birçok subay tarafından paylaşılıyor. Afganistan’daki cılkı çıkmış savaşta işler böyle yürüyor.
Irak’ı “huzura kavuşturma”, Kürtler tarafından kontrol edilen bölgede ve Bağdat’ta bombalı saldırılarda ölümlerin artışının gösterdiği gibi bir efsane.
Filistin de ise İsrail, Gazze’yi sık sık bombalayarak ambargo uygulamaya devam ediyor ve Batı Şeria’daki çiftliklerde ve Kudüs’ün Arap bölgelerinde evler inşa ederek genişlemeye devam ediyor.
İran da, Güvenlik Konseyi tarafından uygulamaya kozulan yeni yaptırımlardan etkilenmekte. CIA, Pakistan’ın komşusu Belucistan’da (İran’da Beluci etnisitesine dayalı ayrılıkçı bir hareketin bulunduğu eyalet; ç.n.), Irak sınırında ve Huzistan eyaletinde terörist saldırıları harekete geçirmekte ve teşvik etmekte.
Latin Amerika’da Uribe, politik oğlu Juan Manuel Santos’a başkanlığı devretmeden önce, topraklarında FARC’ı barındırdığı gerekçesiyle yalan suçlamalarda bulunarak Bolivarcı Venezüella Cumhuriyeti ile bu ülke arasında bir kriz yarattı. Kolombiya’da, yedi yeni askeri üs kuran Birleşik Devletler de acilen bu provakasyonu onayladı.
Bu askeri tırmanış bağlamında içerideki kriz çok yönlü ve birçok cephede devam ediyor. Gayri safi yurtiçi hâsılanın cılız büyümesi, gerçeği gizliyor. Ev satışları son yılların en düşük seviyesinde bulunuyor. Her ay binlerce işletme kapanıyor. Detroit ve Pittsburg gibi önceden zenginlikleriyle ünlü şehirlerde tüm mahalleler şimdi ıssız. İşsizlik yükseliyor. O çok övülen “halk sağlığı” reformu, milyonlarca yasadışı göçmenin hastanelere ulaşımlarını daha da zorlaştırıyor. (v.Fred Goldstein, odiario.info, 22.04.2010).
Sermayedarlar, evet onlar zenginleşiyorlar. Büyük bankaların yöneticileri reformlar yaparak muhteşem ödüller almaya devam ediyorlar. Bu devlerden biri olan Wells Fargo finans şirketi, uyuşturucu paralarını aklayarak milyarlarca dolarlık kâr biriktirdi. (v. Cadima, odiario.info, 31.07.2010).
Medya sisteminin hegemonik kontrolünün büyük sermaye tarafından yönlendirilmesi insanlığın, krizin derinliğinin bilincine varmasını engelliyor. Birleşik Devletler’de sistemin tepesindeki Başkanın söylemleri, hayali zaferler ve en iyi zamanlar ilan ederek durumun iyimser bir görünümünü yayıyor. Birleşik Devletler’de, Avrupa’da ve diğer kıtalarda, sadece vatandaşlardan küçük bir azınlık, büyük sermaye tarafından yayılan yalan söylemi deşifre etme koşulları içinde bulunuyor.
İlerici güçler için -öncelikle komünistler- halkların, mevcut karmaşıklığı ve sistemin ağır krizinin ciddiyetini anlamalarında yardımcı olmaları devrimci bir görevdir. Çünkü bu anlayış, insanlığı barbalığın karanlığında boğma tehdidinde bulunan sistem tarafından uygulanan tahakküm projesine karşı her bir ülkede işçilerin sınıf mücadelesinin yükseltilmesi ve dinamikleştirilmesi için temeldir.
11 Ağustos 2010
*Miguel Urbano Rodrigues: Portekiz Komünist Partisi üyesi, gazeteci, yazar ve politikacı. Uzun yıllar sürgünde yaşadı, birçok derginin editörlüğünü yaptı. 1974-75 yılında Lizbon Üniversitesinde görev yaptı. Uluslararası kurumlarda siyasi komite üyeliği yaptı. Yayınlanmış birçok kitabı bulunmakta.
[La Haine’deki İspanyolcasından Atiye Parılyıldız tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]