Siyasi iktidar üst ölçekli çevre düzeni planlarıyla ülkemizi “plan”lamaya devam ediyor. Çevre Düzeni Planlarını hızla şirketlere hazırlatıp yürürlüğe sokan Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB), uzmanların, hukukçuların eleştiri ve itirazlarını, Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik hükümlerine rağmen dikkate almamıştır. Aceleciliğin, “yeni” sermayenin ve küresel sermaye güçlerinin istekleri ve ihtiyaçları ile ilişkili olduğu düşüncesi duyarlı kamuoyunda fazlasıyla […]
Siyasi iktidar üst ölçekli çevre düzeni planlarıyla ülkemizi “plan”lamaya devam ediyor. Çevre Düzeni Planlarını hızla şirketlere hazırlatıp yürürlüğe sokan Çevre ve Orman Bakanlığı (ÇOB), uzmanların, hukukçuların eleştiri ve itirazlarını, Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik hükümlerine rağmen dikkate almamıştır. Aceleciliğin, “yeni” sermayenin ve küresel sermaye güçlerinin istekleri ve ihtiyaçları ile ilişkili olduğu düşüncesi duyarlı kamuoyunda fazlasıyla mevcuttur.
“Çevre Düzeni Planları, afet güvenliği, çevre duyarlılığı ve sosyo-ekonomik ihtiyaçlara yönelik bütünsel bakış açısıyla kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak yapılan ve tarım, turizm, konut, sanayi, ulaşım vb. arazi kullanım kararlarını ve politika ve stratejilerini belirleyen, 1/25.000, 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekte hazırlanan, plan notları ve plan açıklama raporuyla bütün olan üst ölçekli fiziki planlardır. Çevre Düzeni Planı kavramı, mevcut planlama pratiğimizde, hala üzerinde çok sık durulan ve tartışılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.”(1)
Çevre ve Orman Bakanlığınca onaylanan 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ile Trakya, İstanbul’un arka bahçesi olarak planlanmıştır. Çünkü plan notları ve plan kararlarının, plan hazırlama yönetmeliğinde belirtilen amaçlarla bağdaşmadığı açıkça görülmektedir. Plan vizyon toplantılarında eleştirel konuşmaların ve bilimsel itirazların “ideolojik” olmakla suçlandığı bir plan hazırlık aşaması dahi “Yeni Plan”ın esas amacının ve misyonunun Trakya demokratik kamuoyunca kavranmasını sağlamıştır.
Siyasi iktidar çevreleri haricinde Trakya Bölgesi’nde kabul görmeyen ve yüzden fazla kuruluşun itiraz ettiği 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ile bilimsellik esas alınmamıştır. Trakya’nın doğal, sosyal, kültürel, tarımsal ve demografik yapısı korunmamakta ve planla bu yapılara zarar verilmektedir. Planlar, var olan sorunların çözümünü sağlamaktan öte yeni sorunlara kaynak teşkil etmeye zemin hazırlamaktadır. Adı “Revizyon Planı” olan planın yapım süreçlerinde; üniversiteler, kent konseyleri, meslek odaları ve ilgili sivil toplum örgütlerinin itiraz ve görüşleri dikkate alınmadan hazırlanmıştır.
Trakya’yı bir havza temelinde bütüncül olarak değerlendirmeyen, İstanbul’un sorunlarını çevre illere ve bölgeye ihraç etmeyi temel alan bir planı kabul etmeyen yaşam savunucusu kişi ve kuruluşlar, yazılı itirazlara yönetmeliğe rağmen Çevre ve Orman Bakanlığı’nca yanıt dahi verilmeyince, Danıştay’da yürütmenin durdurulmasını talep eden iptal davaları açmışlardır.
Unutmamamız gereken ise Trakya’nın plansız olmadığıdır. Trakya’da 2004 yılından beri “halkın planı” vardı ve yürürlükteydi. Hazırlıkları 1999 yılında başlayan ve Trakya demokratik kamuoyunun da katılımıyla Trakya Üniversitesi tarafından ve Prof. Dr. Cemil Cangir, Prof. Dr. Emre Aysu, Prof. Dr. Osman İnci gibi birçok değerli bilim insanı ve uzmanların katkılarıyla hazırlanan ve 13.07.2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nca onaylanarak yürürlüğe giren 1/100 000 ölçekli “Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı”; gerek kapsamı, gerekse yapılış süreci açısından, bölgenin ekolojik değerlerini dikkate alarak koruyan ve çağımızda Habitat İlkeleri ile bütünleşen, bilimsel yaklaşımla yapılmış; tüm kesimlerinin özlem ve istemlerini yansıtmış olması nedeniyle de ülkemizde bir ilktir. 2004 planı statik değil dinamik bir plandır, ana ilkeler korunarak olumlu değişikliklere açık bir plandır.
2020 yılını ve geleceğin dinamizmini hedef alan mevcut 1/100 000 ölçekli Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı “yeni” planın aksine; Trakya Bölgesi’nde sürdürülebilir, yaşanabilir bir çevre yaratılmasını, doğal kaynaklarının, tarım(sal), mera, orman, turistik ve tarihsel alanların korunmasını, sanayi ve imar hareketlerini disiplin altına alınmasını ve sağlıklı gelişmeyi amaçlayan “korumacı” bir plandır. Bu plana damgasını vuran “Bütünleşik Sürdürülebilir Havza Yönetimi” kuramsallığı içindeki korumacı yaklaşım; özellikle bölgemizin doğal kaynakları açısından vazgeçilmeyecek öneme sahiptir.
Çevre ve Orman Bakanlığı, Çevre Düzeni Planlarının Amacını, “Koruma – kullanma dengesinin kurulmasına yönelik politika ve stratejilerin belirlenmesi; Çarpık kentleşme ve sanayileşmenin önlenerek kentsel ve kırsal gelişmelerin sağlıklı bir şekilde yönlendirilmesi; Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi; Hassas Alanların (kıyılar, ormanlar, içme ve kullanma suyu havzaları, doğal, kültürel ve tarihsel değerler vb) korunması; alt ölçekli planlara esas olacak politika, strateji ve arazi kullanım kararların üretilmesi” olarak saptamaktadır. Ancak yapılan planlar ve plan notları ve plan kararlarındaki esaslar bu amaçla asla bağdaşmamaktadır.
Nitekim Bakanlık planına karşı Danıştay’da açılan iptal davası dilekçesinde “…Plan çevre korumacı değildir. Çünkü Trakya Bölgesi’ndeki çevre kirliliğinin önlenmesi için etkin idari tedbirler, kararlar, notlar ve düzenlemeler içermemektedir. Plan, bu açıdan da bakıldığında AÇIKÇA ÇEVRE KANUNUNA AYKIRIDIR… Dava konusu planda, CİDDİ HİÇBİR EKOLOJİK KARAR BULUNMAMAKTADIR. Oysa Bakanlığın kuruluş kanunu, her tür planda EKOLOJİK KARARLARIN YER ALMASINI zorunlu tutmaktadır. Plan bu açıdan bakıldığında ÇOB Kuruluş Kanunu’na da açıkça aykırıdır.
İstanbul Çevre Düzeni Planı idari yargı tarafından iptal davası ile sonuçlanmış olup, İstanbul Büyükşehir Belediyesi hiç zaman kaybetmeden 2. Planı alelacele hazırlayıp askıya çıkarmış, bunun üzerine 2. iptal davası da birçok kuruluş tarafından açılmıştır. HENÜZ İSTANBUL ÇEVRE DÜZENİ PLANI DAVASI SONUÇLANMADAN, dava konusu işlemin yapılmış olması, bir tür “oldubitti” ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. BU HUKUKA AYKIRI PLANA DAYALI BİRÇOK İŞLEM, RUHSAT, İZİN, FAALİYET GÜNDEME GELEBİLECEKTİR.
Onaylanan bu planla 1. sınıf verimli tarım arazileri sanayileşmeye açılmıştır… Dava konusu plan revizyon planı değildir. Bölge gerçeklerine, koruma ve kollama ilkelerine uygun olmayan ancak, İstanbul’un desantralizasyonu, İstanbul’un nüfus yükünün Trakya’ya gönderilmesi, İstanbul Sanayinin Trakya’ya desantralizasyonu, Trakya Suları’nın yönetiminin İstanbul’un gereksinimlerine göre yönlendirilmesi ve yönetilmesi amaçlarını taşımaktadır. Bu planda, revizyonun öngördüğü koşullar bulunmamaktadır ve planda revizyon işleminin gerekçeleri kabul edilebilir yasal gerekçeler değildir… 24/08/2009 tarihli plan ile kaçak sanayi işletmelerine örtülü af getirilmektedir. Plan notları 2.10.35 başlığında kaçak sanayi kuruluşlarının organize sanayi bölgelerine taşınmaları, taşınamayanlarınsa işgal ettikleri fiziki mekânın büyüklüğü kadar alanı tarıma kazandırmaları halinde yasallaşacakları önörülmektedir.
Plan notlarında, Trakya’nın toprak yapısına bağlı olarak 19 adet TAB (Tarımsal Alt Bölge) ve 12 adet de TOB ( Tarımsal Organize Bölge ) kurulması hedeflenmektedir. Ülkemizde henüz örneği olmayan ve başka alt bölge planlarında da rastlanılmayan TAB ve TOB projelerinin kapsamları açık değildir.
Ergene nehrinde ve havzasında davalı idarece etkin idari tedbirlerle önlenmeyen kirliliğin, yeraltı ve yerüstü sularını da kirlettiği gerçeğini dikkate aldığımızda, revizyon plan olduğunu iddia eden “YENİ PLAN”ın kirliliğin önlenmes
ini hedeflemediği, aksine havzayı ve sularımızı kirletici yeni yüklerin bölgeye taşınmasına, yerleşmesine olanaklar sağladığı görülmektedir… Çünkü revizyon planında, sürdürülebilir yaşam ve bilimsellik esas alınmamıştır.
Esas alınan ancak genel ve soyut kavram ve ifadelerle gizlenen amaç, NE OLURSA OLSUN KALKINMA ANLAYIŞIDIR. Planın satır aralarında ifade edilen KÜRESEL ÖLÇEK ve KÜRESEL EKONOMİ saptamalarıyla amacın Trakya’nın doğasının, topraklarının küresel sermaye hareketlerine açılmasının olduğu ortaya çıkmaktadır…” denmektedir.
Trakya’mızı doğa ve insana rağmen sermayenin arka bahçesi olarak dizayn etme girişimine karşı haklı itirazlarda bulunan ve ciddi kaygılar taşıyan yaşam savunucuları bağımsız yargının vereceği kararı beklemektedir. 1/25.000’lik ölçekli alt planların onay veya ret sürecinde belediye meclislerinin ve il genel meclislerinin yaşamı ve doğayı savunma sınavı başlayacaktır. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ Meclis üyeleri “Yeni Plan” çerçevesinde hazırlanan 1/25.000 ölçekli alt planları reddedecek veya kabul edecektir.
Yaşamı ve doğayı samimiyetle savunarak , “Plan”ı bozmak için Trakya’da geleceğimize, toprağımıza, suyumuza sahip çıkmaya devam etmeliyiz.
*Bülent Kaçar, Edirne Barosu Avukatı – TBB Çevre Hukuku Komisyonu Üyesi
Dipnot
[1]Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik Taslağı” Üzerine TMMOB-Jeoloji Mühendisleri Odası’nın Görüş Ve Önerileri Başlıklı Rapor