Bir haziran akşamı, günlerden cumartesi ve ayın on ikisi. Hava sıcak mı sıcak… İstanbul sıcak mı sıcak. Yüreği kan kırmızı sıcak insanlar; kent yoksulları, işçiler, memurlar, öğrenciler, emekçiler dört bir koldan İstanbul’un orta yeri Dolmabahçe’daki İnönü Stadyumu’na akın ediyor. Taksim’den, Beşiktaş’tan, Maçka’dan ve Boğaz’ın mavi sularından süzülen insanlar stadyumun içinde bir yumak olup birleşip, aynı […]
Bir haziran akşamı, günlerden cumartesi ve ayın on ikisi. Hava sıcak mı sıcak… İstanbul sıcak mı sıcak. Yüreği kan kırmızı sıcak insanlar; kent yoksulları, işçiler, memurlar, öğrenciler, emekçiler dört bir koldan İstanbul’un orta yeri Dolmabahçe’daki İnönü Stadyumu’na akın ediyor. Taksim’den, Beşiktaş’tan, Maçka’dan ve Boğaz’ın mavi sularından süzülen insanlar stadyumun içinde bir yumak olup birleşip, aynı havadan beslenen büyük bir aile oluyorlar.
Ve Grup Yorum kavgaya yollanan yiğitler için söylediği o meşhur “Uğurlama” parçasıyla konserine başlarken sahanın ortası, tribünler nefesini tutarak parçanın nakarat kısmında Grup Yorum’la birlikte “Ey sevda kuşanıp yollara düşen / Bilesin bu yollar dağlar dolanır” diye ünleyip büyük bir koro oluyor.
Haziran…Yüreğimizde ağır ölüm acıları var. Barkovizyonda usta, komünist şair Nazım Hikmet. Ardından diğer bizimkiler; Orhan Kemal, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin, Adnan Yücel ve diğerleri. “Gece leylak ve tomurcuk kokuyor” diyor Grup Yorum. Bitmeyen bir duygu seliyle sanatın ustaları için “Haziranda ölmek zor” parçası ithaf ediliyor.
Kömür ocağında bir madenci. Bir madenci nasıl görünürse öyle… Güvenliği yetersiz olan madende nasıl zor şartlar altında yaşanırsa madenci de öyle yaşıyor. Madende her şey kara. Işıldayan tek şey madencinin gözlerindeki ağ tabaka. Gerisi koyu karanlık. Yüzler kara, eller kara, solunan hava kara, yer gök kara. Herkesin kalbi madencinin kalbi gibi çarpmaya başlıyor. 55 bin kişilik koro kendini daha fazla tutamıyor. Çoğunluğun gözleri yaşlı. ‘Madenci Türküsü’ adeta yürekte patlarcasına dillerden süzülüyor.
Ozanlarımız geçiyor bir bir barkovizyon ekranlarından; Ruhi Su, Mahzuni Şerif, Aşık İhsani, Selda Bağcan, Cahit Berkay, Ahmet Kaya… Grup Yorum ozanlarımıza Mahzuni Şerif’in “İşte gidiyorum çeşmi siyahım” türküsüyle eşlik ediyor.
Suavi, Yasemin Göksu, Nejat Yavaşoğulları söyledikleri parçalarla Grup Yorum ile bir bütünlük sağlıyorlar. Tuncel Kurtiz, ABD’nin Ortadoğu’daki zulmünü anlatan “Geçit Yok” başlıklı şiirini yüreğe işleyen dokunaklı bir türkü gibi dillendiriyor. Ardından o büyük koro, 55 bin kişilik halk korosu ‘Defol Amerika’yı olanca temposuyla haykırıyor.
Ezilen halkların kardeşlik ve dayanışmasının en güzel örneğini Grup Yorum konserine misafir olan Venezüellalı gitar sanatçısı veriyor. Venezüella halkının, Chavez’in selamlarını iletiyor ve sözlerini “Yaşasın Yorum yaşasın devrim” diyerek bitiriyor.
Grup Yorum nedir, kimdir?… Grup Yorum’u anlatmak için Genel İş Sendikası Genel Başkanı sahneye çıkıyor. Yunus Emre, Pir Sultan, Aşık Veysel, Ruhi Su’dan başlayarak Grup Yorum’un bütün ezilenlerin, idam edilenlerin, işkence görenlerin, tecrit hücrelerinin, ülkesi işgal edilen bütün halkların sesi olduğunu bir bir ifade ediyor. Halay türküleri öylesine coşkulu ki çünkü saha ortası halaya duranların şimdiye dek görmediği bir genişlik sunuyor onlara.
Grup Yorum’un tutuklu üyesi Muharrem Gülmez video mesajıyla hapishaneden konsere
katılıyor. Ülke sınırları dışında kalan bir diğer Grup Yorum emekçisi ise bağlamasıyla yurt dışından “Ulaş’a Ağıt” ile konsere gücünü ve hasretini katıyor. Kavganın önderleri Grup Yorum konserinin baş tacı gibi şarkılarda, marşlarda parıldıyor. Grup Yorum’la birlikte tüm emekçilerin konser noktası geleceğe taşınacak umut oluyor.
Grup Yorum dinleyenlerinden güç alarak yeni bir 25 yıla yol alıyor. Grup Yorum ezgileriyle coşanlar; yıldızların altındaki sofrada onurlu olmayı, dik durmayı, alınterinden yana olmayı yudumlayarak büyük bir ailenin parçası olmanın gururuyla geldikleri gibi dört bir yana dağılıyorlar.
Nice yıllara umut, kurtuluşa kadar direnç ve kavga, nice yıllara Grup Yorum…