26 Mayıs’ta KESK’in, Tekel işçilerinin sendikası Tekgıda-İş’in tepkisi dışında yaprak kıpırdamadı. Bu belliydi. Eylem ertelenmiş bir eylemdi zaten. 22 Şubat’tan 26 Mayıs’a ertelenmişti. Neden? Eylem neden ertelenir ki? 25 Mayıs’ta Türk-İş’in sendikalara yolladığı “Türk-İş Haber Bülteni” Türk-İş, DİSK, Kamu-Sen, KESK başkanlarının 22 Şubat’ta aldığı 26 Mayıs’ta “üretimden gelen gücün kullanılacağı genel eylem kararının” nasıl uygulanacağı […]
26 Mayıs’ta KESK’in, Tekel işçilerinin sendikası Tekgıda-İş’in tepkisi dışında yaprak kıpırdamadı. Bu belliydi. Eylem ertelenmiş bir eylemdi zaten. 22 Şubat’tan 26 Mayıs’a ertelenmişti. Neden? Eylem neden ertelenir ki?
25 Mayıs’ta Türk-İş’in sendikalara yolladığı “Türk-İş Haber Bülteni” Türk-İş, DİSK, Kamu-Sen, KESK başkanlarının 22 Şubat’ta aldığı 26 Mayıs’ta “üretimden gelen gücün kullanılacağı genel eylem kararının” nasıl uygulanacağı bildiriliyordu. Deniyordu ki, “Bu kararın bir gereği olarak örgütlü olduğumuz tüm işyerleri önünde 26 Mayıs 2010 tarihinde saat 13.00’ten 14.00’e kadar Konfederasyonlar tarafından hazırlanan ortak metin okunacaktır.” Ayrıca Türk-İş’e üye sendikalar kendi özgül koşullarını değerlendirerek, işyerlerinde, bölgelerde, illerde diğer konfederasyonlarla birlikte ya da kendi güçlerini kullanarak üretimden gelen gücün kullanılması eyleminin genişletilmesine, etkinleştirilmesine ve zenginleştirilmesine katkı verecekti. Ve bu katkı bazı işyerlerinde yemek saatlerinde “eylem” koyularak verildi. Türk-İş başkanının 26 Mayıs genel eyleminde yaptığı konuşma önümde şu anda. Okumadım. Konfederasyonların hazırladıkları metni de okumadım. Keşke hazırlamasalardı bu metinleri, okumasalardı fabrikalarda. Okudularsa tabi. Hele işçi sınıfının inadı DİSK keşke hiç girmeseydi bu işlerin altına. DİSK bir bildiri yazdı mı? Okudu mu? Bilmiyorum.
Bence 26 Mayıs’ta yaşanan en anlamlı, düşündürücü ve biraz da olsa umut verici eylemler kendiliğinden eylemlerdi. Tekel işçilerinin tepkileriydi, kimi illerde tabandan gelen, lokal ve farklı biçimler alan protestolardı.
Artık kavramlar, tanımlamalar birbirine karıştı, Arap saçına döndü. Genel grevden vazgeçtik. Genel grev yerini genel eyleme bıraktı. “Üretimden gelen güç” lafı ama hala konfederasyonların açıklamalarında, kararlarında… Bir arkadaşım yazmıştı bana, şimdi ben de düşünüyorum da… Üretimden gelen gücün kullanılmasını acaba biz yanlış mı anlıyoruz? Üretimden gelen gücün kullanılması, daha sıkı çalışmak, daha az zamanda daha çok üreterek üretim üzerindeki işçinin varlığını, gücünü göstermek, hissettirmek olmasın?