Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Journal du dimanche gazetesinin İsrail ve Filistin’e yönelik bazı sorularını yanıtladı. İsrail sizce, düşmanlarının ipini çekmek için dost ülkelerin pasaportlarından yararlanan sahtekâr bir ülke mi? “Sahte bir Fransız pasaportu ve sahte bir ad kullandılar. Suikastı ve sahtekârlığı kınıyoruz, tereddütsüz kınıyoruz.” İsrail’le yaşanan bu kriz nereye kadar sürebilir? “Bu krizin aşılması […]
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Journal du dimanche gazetesinin İsrail ve Filistin’e yönelik bazı sorularını yanıtladı.
İsrail sizce, düşmanlarının ipini çekmek için dost ülkelerin pasaportlarından yararlanan sahtekâr bir ülke mi?
“Sahte bir Fransız pasaportu ve sahte bir ad kullandılar. Suikastı ve sahtekârlığı kınıyoruz, tereddütsüz kınıyoruz.”
İsrail’le yaşanan bu kriz nereye kadar sürebilir?
“Bu krizin aşılması için yapılması gereken şey, Avrupa’nın barış konusunda ve bir Filistin Devletinin kurulması konusunda oynayacağı politik rolün kabul edilmesidir. Fransa, pazar günü kendisiyle akşam yemeği yediğim Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı kabul ederek, her iki devlet için de çözüm bulmaya çalışan bir adamı desteklediğini gösterdi. Bugün gündemdeki sorun, bir realite oluşturmaktır. Fransa Filistin polislerini eğitiyor, Batı Şeria’da şirketler kuruyor… Ardından uluslararası topluluk tarafından tanınacak bir Filistin Devletinin, sınırların görüşülmesini beklemeden, hızla ilan edilmesini hedefleyebilir. Ben bunu ele alırdım.”
Peki, bu olay İsrail’in nasıl bir ülke olduğunu göstermiyor mu?
“Bu olay, acil bir barışın ve bir Filistin Devletinin gerekliliğini gösteriyor. Barış ortamındaki bir İsrail, kendi yarattığı ve bizim de onun varlığı ve güvenliği olarak saydığımız değerleri yeniden bulacaktır. Bunun için İsrail’e söz veriyoruz.”
Le Monde gazetesinde, Bay Kouchner ve İspanya Dışişleri Bakanı Bay Miguel Angel Moratinos’un birlikte imzaladığı ve daha sonra (22 Şubat’ta) gazetenin internet sitesinde yeniden yayınlanan “A quand l’Etat palestinien?” başlıklı bir bildiri yer aldı:
“Avrupa şimdi daha fazla sorumluluk almak zorundadır: İsrail için mutlak bir güvenlik ve 1967 sınırları çerçevesinde yapılacak bir toprak düzenlemesi ve Kudüs’ün her iki devlet için başkent olarak tanınmasıyla kurulacak bir Filistin Devletinin tanınması.”
“Avrupa bugün ‘barış riskleri’ni aşmaları için İsrail ve Filistin’e politik, finansal ve güvenliğe ilişkin güvenceler vermek zorundadır. Bu noktada Avrupa Birliği’nin alacağı rol, İsrail Devletinin ve Filistin Otoritesinin dostu olmasından öte, özellikle uzun erimde kendi güvenliği için önemlidir. Bölgede Filistin açmazını politik propaganda amaçları için kullanmaya kalkan başka işgalci tehditler vardır.”
“O halde Avrupa’nın öngördüğü sürecin geri dönülemez olduğuna ilişkin taraflara güvence vermenin zamanı gelmiştir. İsrail halkına, güvenliğinin ve Yahudi kimliğinin garanti altına alınacağı konusunda, Filistin halkına da, demokratik ve bağımsız bir devlette yaşama hakkı konusunda güvence vermek gerekir.”
(…)
“Avrupa acilen başlatılması gereken görüşmeler için, iki tarafı da eşzamanlı ikna çalışmalarını bugünden itibaren başlatabilir. Bu dinamiğin yaşama geçmesi ve Suriye İsrail ve Filistin arasında kesin bir barışın sağlanması için yapılacak temasları cesaretlendirecek bir zirve konferansı toplayabilir.”
“Sonuçta Avrupa tasarladığı gibi, İsrail Devletinin yanında güven ve barış içinde yaşayan ve en sonunda uluslar topluluğunun tam bir üyesi olan Filistin Devletini hep birlikte tanıyacaktır.”
Biz bu arada her iki bakanın doğrudan doğruya bir “Yahudi devleti”nden söz etmedikleri halde, İsrail’e Yahudi kimliğini garanti altına alma güvencesi verme gereği üzerinde durduklarını not edelim. Peki ya Yahudi olmayan 1,5 milyon İsrail vatandaşı?
Kurulacak bir Filistin Devletinin tanınmasına ilişkin bu açıklamalar Tel-Aviv’de olumsuz tepkiler yarattı. İşte AFP’nin geçtiği 21 Şubat tarihli bir haber: “Üst düzey bir İsrail yetkilisi AFP’ye, ‘ Çatışma dosyaları henüz incelenmemişken böyle bir öneriyi kabul etmek, ateşe benzinle gitmekten başka bir şey değildir. Bu yalnızca Filistinlileri daha uzlaşmaz kılar ve her türlü uzlaşmayı da olanaksız bir hale getirir diyerek, Kouchner’in önerisine Yahudi devletinin karşı olduğunu açıkladı.”
Bu tepkiler üzerine bir açıklama yapmak zorunda kalan Fransa Başbakanı François Filon’un sözlerini LeFigaro fr. yorumladı (“François Fillon sur tous les fronts”, Bruno Jeudy, 21 Şubat):
“Başbakan, pazar günü Amman’da ‘sınırlar görüşülmeden bir Filistin Devleti’nin kurulmasının ilan edilmesinden’ söz eden Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in sözlerini yumuşattı. Filistin Devleti’nin kurulmasını, sınırların uluslararası toplum tarafından kabul görmesi koşuluna bağlayarak çok daha ihtiyatlı göründü.”
Dışişleri Bakanı’nın bu”yeni” önerisine en sert eleştiri Guerre ou Paix sitesinde 22 Şubat’ta yayınlanan “Quand Bernard Kouchner réinvente la “feuille de route” başlıklı yazıyla Giles Paris’ten geldi:
“Bay Kouchner sınırları görüşülmemiş bir devlet kurulmasını önererek fazla cesur davranmıyor mu? Sınırlar konusu 2002’den beri görüşülüyor ve hem 2003’te basılan ‘yol haritası’nda, hem de bu haritanın Bay Moratinos’un da aktif olarak katıldığı redaksiyonunda açıkça incelendi. Bu ‘yol haritası’nın bir Filistin Devletinin kurulması için en geç 2005’in aralık ayına kadar üç evre önerdiğini hatırlayalım.”
“İkinci evrede tüm çabalar, tanımlanmış bir statü üzerinde varılacak bir anlaşmayla, geçici sınırları olan, yeni bir anayasaya dayanan ve egemen ve bağımsız bir Filistin Devleti kurma hedefi üzerinde yoğunlaşmıştı. ‘Yol Haritası’nda Ortadoğu Dörtlüsü’nün (Birleşik Devletler, Avrupa Birliği, Rusya, Birleşmiş Milletler), kurulacak Filistin Devletinin uluslararası düzeyde tanınmasına ve Birleşmiş Milletler Örgütüne katılmasına yönelik tavsiyesi de bulunuyor.”
(…)
“ ‘Yol Haritası’, eski de olsa (sözü edilen ikinci evre, 2003 yılı haziran ayında başlayacak, aynı yılın aralık ayında tamamlanacaktı) tüm taraflarca kabul görmüş bir referans belgesidir.”
Gerçekten de çatışma sert. Ortadoğu Dörtlüsü yıllarca, İsrail’in ambargoları nedeniyle hiçbir zaman yaşama geçirilemeyecek öneriler ileri sürdü. İsrail, uyguladığı tüm şiddet eylemlerinden her defasında ceza almadan çıktı. Şimdi değişen ne?
Kırk yıldan beri uluslararası meşruiyeti ihlal eden bir devlete karşı yaptırımlar uygulamaktan başka çözüm yolu var mı?
Madem Fransa bir Filistin Devletini tanımak istiyor, bu devletin sınırları neden belirlenmemiş olsun? Uluslararası hukuka saygılı olmayı kabul eden Paris, bu devleti 1967 yılındaki sınırları içerisinde tanıyabilir. Bu sınırlar Fransa’nın da üye olduğu Birleşmiş Milletler’in kararlarıyla saptanmıştı.
22 Şubat 2010
[Le monde diplomatique’teki Fransızca orijinalinden Şule Ünsaldı tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]