İşverenin bekasına halel getirmemek eski örfümüze dahil aşiret kodudur. Sermaye taifesi, kaim kabile hukukuna göre telef ettikleri hayatları kan parasıyla satın almaya kalkar. Canı olanın canını, parası olanın parasını vererek eşitlendiği sistem irkilticidir. ‘Parası neyse’ verilip satın alınabilen dünyada işverenlerin ‘taksirlerinin bedeli’, ‘kan parasına’ ödünlenir. Hayat pazarındaki en ucuz ‘satılık kan’, işçinindir! Geç kapitalizme uyarlanmış […]
İşverenin bekasına halel getirmemek eski örfümüze dahil aşiret kodudur. Sermaye taifesi, kaim kabile hukukuna göre telef ettikleri hayatları kan parasıyla satın almaya kalkar. Canı olanın canını, parası olanın parasını vererek eşitlendiği sistem irkilticidir.
‘Parası neyse’ verilip satın alınabilen dünyada işverenlerin ‘taksirlerinin bedeli’, ‘kan parasına’ ödünlenir.
Hayat pazarındaki en ucuz ‘satılık kan’, işçinindir!
Geç kapitalizme uyarlanmış ‘aşiret aklı’, gazetelere verdiği çarşaf ilanla ‘kan parası’ vereceğini ağalık hakkı olarak beyan etti.
Bükköy Maden İşletmesi sahibi Nurullah Ercan’ın 19 işçinin ölümünden sonra kayıplara karışıp bir hafta sonra ekrana gelen görüntülerindeki ‘tasasız, mütebessim hali’ geçmiş vukuatlarının tecrübesine verildi.
Nurullah Ercan, gecikmiş gazete ilanında geride kalan ailelere 15 bin TL para yardımı yapacağını duyurmuştu.
İşte yine ‘mutat’ bir iş kazası olmuştu, ihmale dayalı bütün kazalarda olduğu gibi ‘madenin gazabına’ uğranılmıştı.
Yıllarca sürecek iş mahkemelerindeki davaları bekleyemeyecek, ‘yoksulluk’ bu kez de parayla susturulup ‘manevi yaraların’ icabına bakılacaktı. Hukuk tarihimizde işçi ölümüyle hapis cezası almış patron bulunmaz, en fazla iki yıl verilen hapis cezası, 15 bin TL para cezasına çevirilir.
İş güvenliği yasaları çıkartılırken sermayeyi tedirgin etmeyecek azami dikkat gösterilir, mesela 50 işçinin altındaki çalışma ortamlarında hekim bulundurma zorunluluğu bir çırpıda kaldırılır.
Gidenin geri getirilemeyeceğinden dem vurularak, kadere eğilecek boyunla, ‘neyse parası verilerek’ iş cinayetlerinin sorumluları yine işlerinin başına oturuverirlerdi. Çalışanının ölümünden sorumlu patronun iş motivasyonu ve girişimciliği gözetilir.
İşveren örgütlerinin, işletmenin ülkeye kattığı artı değerlerle döşendiği bildirilerle sermayenin canı ve kanı kayırılır.
Bu defa Bükköy Maden İşletmesi’nde hayatını kaybeden 19 işçinin yakınları işletme sahibinin kamuya ilan ettiği ‘kan parasını’ reddettiler. Geride 40 çocuğun yetim kaldığı faciadan sonra işçi yakınları ‘onun parasına ihtiyacımız yok’ diyerek işletme sahibinin tutuksuz yargılanmasına da itiraz ettiler.
Sus pus paylarını dağıtıp, aynı koşullarda başka işçilerin cellatlığına koşan işveren, oldu bittiye getiremedi.
İş yasası önünde asli şekilde sorumlu olan Nurullah Ercan işi taşerona verdiğini söyledi.
Yani taşerona verilen işletmenin iş güvenliğinden kendisinin sorumlu olamayacağını belirtmiş. Uzmanlar maden işletmesinin projesinden üretimine kadar iş güvenliği açısından çok sakıncalı olduğunu raporladı.
Ölen madencilerin yakınları, çalışanlarına yaşam güvencesini sakınanların kendilerine nasıl sahip çıkacaklarını soruyor.
O parayla gitsin madenin eksiklerini tamamlasın diyorlar.
İş kazalarını üretim zayiatı ve kan parası gideriyle şirket bilançosuna yazmaya devam edecek tüccar dayanışmasını kırmak niyetindeler.
İş güvenliğini sınırlayan yasalarla ve iş güvenliği eğitiminin bile piyasallaştırıldığı günümüzde her gün ortalama 4 işçi dikkatsizlik sonucu ölüyor, 6 işçi de sakat kalıyor.
Rekabet gücünü, ucuz işgücünü ölümcül koşullarda çalıştırarak sağlayan işletmeler de ‘iyi niyetlerini’ve ‘hayırseverliklerini’ işçiler yaşarken gösterse daha samimi olmaz mı?