Türkiye İnsan Hakları Vakfı, gözaltında kaybedilenler ve faili meçhul cinayet kurbanları ile aileleri “Kayıplar Projesi”nde buluşturuyor. Projenin amacı; ölenlerin haklarının korunması ve ailelerin, ölüleri ile vedalaşıp yas sürecini tamamlayabilmeleri. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), toplu mezar kazılarının daha sağlıklı koşullarda, bilim insanlarıyla ve devletten bağımsız kurumlar tarafından yapılması için geniş kapsamlı bir proje başlattı. Proje, […]
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, gözaltında kaybedilenler ve faili meçhul cinayet kurbanları ile aileleri “Kayıplar Projesi”nde buluşturuyor. Projenin amacı; ölenlerin haklarının korunması ve ailelerin, ölüleri ile vedalaşıp yas sürecini tamamlayabilmeleri.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), toplu mezar kazılarının daha sağlıklı koşullarda, bilim insanlarıyla ve devletten bağımsız kurumlar tarafından yapılması için geniş kapsamlı bir proje başlattı. Proje, TİHV binasında düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
Basın toplantısına katılan YAKAY-DER, TOHAV ve İHD temsilcileri ile kayıp yakınları, çalışmayı desteklediklerini açıkladı.
DNA Bankası oluşturulacak
TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, projenin amacı, çalışma alanları ve yöntemlerini açıkladı. Fincancı’nın verdiği bilgiye göre; “Kayıplar Projesi” üç başlık altında yürütülecek. Başlangıç olarak bütün kayıp yakınlarıyla görüşülecek ve kayıplara ilişkin tüm bilgiler toparlanacak. Elde edilen veriler ve anlatımlar üzerinden kayıplara ilişkin mezarlara ulaşmak için hazırlanan haritalarla havadan, yüzey üstü ve yüzey altı çalışmalar yürütülecek. Bu evrede teknolojik olarak son tekniklerden yararlanılacak, maddi destek sağlamak amacıyla uluslararası kurumlara kaynak başvurusunda bulunulacak. Üçüncü aşamada ise üniversitelerin işbirliği ile kayıp yakınlarından alınacak DNA örnekleri, oluşturulacak veri bankalarında saklanarak, bu örnekler üzerinden sağlıklı tespitler yapılması amaçlanacak.
TİHV Başkanı Fincancı, projesini amacına ilişkin olarak da şunları söyledi: “Gerek ölenlerin haklarının korunması, ölüm nedenleri ve şekilleri araştırılarak insan onuruna yakışır biçimde ölümün belgelenmesi ve gömülebilmesi için, gerekse tüm bu kayıpların yakınlarının ölüleri ile vedalaşıp yas sürecini tamamlayabilmeleri, savaşın ve katliamların yarattığı tahribatı onarıcı süreçlerin işletilebilmesi, travma ile baş edebilmeleri için kapsamlı bir buluşturma projesine ihtiyaç var.”
Kazı yöntemleri bilimsel değil
Prof. Fincancı, kayıpların bulunmasına yönelik olarak toplu mezarlarda bir takım çalışmalar yapılmakla birlikte, bunların çok rastlantısal yapıldığını dile getirdi. Devlet tarafından yapılan toplu mezar kazılarının disiplinsiz koşullarda gerçekleştirilmesinin kaygı verici olduğunu belirtti. Verilerin kaybına yol açabilecek kazılar nedeniyle araştırmaların sonuçsuz kaldığına dikkat çeken Fincancı, bu durumu “delillerin karartılması” olarak değerlendirdi ve bunun suç olduğunu belirtti.
Çalışmaların tamamen bilimsel yöntemlerle yapılmasına ilişkin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Fincancı, şuan itibariyle yürütülmekte olan çalışmaların gerçekleri ortaya çıkarmaktan öte üzerini örtmeye dönük olduğunu belirtti. Fincancı, bu çalışmaların adli tıp uzmanları, sosyolog ve antropologlarla çok disiplinli olarak yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Fincancı, bulgular üzerinde yapılacak DNA incelemelerinde yüzde 90’a yakın oranda daha detaylı sonuçlar verecek ileri düzeyde teknik yöntemler bulunmasına rağmen, Türkiye’de kullanılan yöntemlerin yüzde 30-40 oranında bir sonuç verdiğini söyledi. Devlete bağlı bir kurum olan Adli Tıp Kurumu’nun devletin işlediği suçları incelemesini ciddi bir paradoks olarak değerlendiren Fincancı, bu nedenle bağımsız bir çalışmaya duyulan ihtiyaçla bu projeyi hazırladıklarını kaydetti.
Fincancı, proje çalışması başında 150 kayıp yakınıyla görüşmeyi hedeflediklerini söyledi.
Bektaş: Sorumlular cezasız kalıyor
YAKAY-DER Başkanı Cemal Bektaş, binlerce faili meçhul cinayetin işlendiği Türkiye’de sayıları bin 500’ü bulan kayıplarla ilgili yapılan başvurulardan sonuç alınamadığını kaydetti. Her defasında sorumlular hakkında takipsizlik ve yetkisizlik kararı verildiğine dikkat çeken Bektaş, “Kepçelerle girilip dağıtılan toplu mezar alanlarında bulguların yarısına ulaşılıyorken, elde edilen o bulgularda postada kaybediliyor” dedi. Bunun önüne geçilebilmesi ve gerçeklerin ortaya konulabilmesi için bu çalışmaların uzmanlar tarafından yapılması gerektiğini ifade eden Bektaş, Türkiye’ye ait bu gerçeğin ancak bu şekilde ortaya çıkarılabileceğini söyledi.
Kazılar tatmin etmiyor
Kayıp yakınları adına söz alan Hüseyin Avroz, “Yıllardır devam etmekte olan bir savaş var, bu savaşın yarattığı tahribat ve bu savaşın içinde kaçırılan, öldürülen ve öldürüldükten sonra haklarından yoksun bırakılmış ölülerimiz var” dedi. Kepçeyle buldozerlerle yapılan toplu mezar kazılarının kendilerini tatmin etmediğini belirten Avroz, “Biz artık bir mezar sahibi olmak istiyoruz” dedi.
Basın toplantısına katılan kurum temsilcileri de söz alarak TİHV öncülüğünde başlatılan projenin içinde yer alacaklarını açıkladı.
Kaynak: Atılım