Genelde işadamlarının, iş kadınlarının başarı öykülerinden söz edilir. “Sıfırdan başladı, şu kadar kişiyi istihdam etti, bu kadar yatırım yaptı” diye… Aslında bu “başarı öyküleri” bir sermaye birikim modeli sonucudur, diğer bir ifade ile artı değer sömürüsü sonucunda çalıştırdıkları insanların emekleri üzerinden ortaya çıkmışlardır. Övgüler düzülerek bu sömürü biçimi gizlenmeye çalışılır… Gerçek başarı öyküleri ise, emeklerini […]
Genelde işadamlarının, iş kadınlarının başarı öykülerinden söz edilir. “Sıfırdan başladı, şu kadar kişiyi istihdam etti, bu kadar yatırım yaptı” diye… Aslında bu “başarı öyküleri” bir sermaye birikim modeli sonucudur, diğer bir ifade ile artı değer sömürüsü sonucunda çalıştırdıkları insanların emekleri üzerinden ortaya çıkmışlardır. Övgüler düzülerek bu sömürü biçimi gizlenmeye çalışılır…
Gerçek başarı öyküleri ise, emeklerini ortaya koyarak, işsiz ve aç kalmayı göze alarak sendikal mücadele veren, en doğal anayasal hakkını bile kullanmaya çalışırken baskıya uğrayan ama yılmayan emekçilerin ve örgütlerinin hikâyeleridir. İşte bunlardan sadece birinin hikâyesi…
Sendikanın ismi, DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’dır. Dev Sağlık-İş, özellikle sağlık işkolundaki taşeron işçilerini örgütleme mücadelesi vermektedir. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Dev Sağlık-İş’e üye oldukları gerekçesiyle 18 taşeron işçisi işten atılır. Hastane muhatap olarak taşeron şirketi gösterir. Dev Sağlık-İş asıl işverenin hastane yönetimi olduğunu belirterek işçilerin işlerine geri alınması amacıyla hukuki süreci başlatır. Bu arada 2 Ekim 2009 tarihinden itibaren anayasal bir hak olan sendikalı çalışma hakkının yönetim tarafından tanınması için hastane önünde direnişe geçilir.
Hastane yönetimi ile DİSK, İstanbul Tabip Odası ve SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) temsilcilerinin katıldığı çeşitli görüşmeler yapılarak Dev Sağlık-İş’in talepleri ortaya konur. Tüm bu çabaların sonucunda direnişin 45. gününde hastane yönetimi ve taşeron şirket, işten çıkarılan işçilerin işe geri dönüşünü kabul eder. Dev Sağlık-İş başarıya ulaşmıştır.
Yine aynı sendika, bu kez Kızılay kan merkezlerinde çalışan hemşire, şoför, tıbbı sekreter gibi sağlık çalışanlarını örgütleme çabasına girer. Dev Sağlık-İş üyesi olan 15 sağlık emekçisi, hiçbir Kızılay biriminin bulunmadığı Ardahan, Şırnak gibi yerlere sürgün gönderilmek istenir. Sürgünü kabul etmeyen bu sağlık emekçileri Ekim ve Kasım 2008’de işten çıkarılır. Sendika hukuki süreci başlatır, mahkeme 13 Mayıs 2009’da çalışanların lehine karar verir, bu karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından 5 Ekim 2009 tarihinde onanır. Şimdi sendika, bu yargı kararının Kızılay yönetimi tarafından uygulanmasını beklemektedir.
Dev Sağlık-İş’in başkanlığını bir patoloji uzmanı olan Dr. Arzu Atabek Çerkezoğlu yürütmektedir. Çerkezoğlu, sağlık alanındaki örgütlenmenin bir ekip işi olduğunu belirterek, “Biz hak arama mücadelesini kamu sağlık emekçileri sendikası SES ve meslek örgütümüz olan Türk Tabipleri Birliği ile birlikte yürütüyoruz. Birlikte sağlık hizmetini ürettiğimiz için birlikte örgütlenmeye çalışıyoruz, hak kayıplarına karşı ortak bir mücadele veriyoruz” diyor. Bu sendikal örgütlenme modelini önemsemek gerekir…