Kamuoyunu uzun süredir meşgul eden ve Domuz Gribi olarak bilinen H1N1 virüsü hakkında bugün İstanbul Tabip Odası’nda bir basın açıklaması düzenlendi. Açıklamaya İstanbul Tabip Odası adına Genel Sekreter Dr. Hüseyin Demirdizen ve konunun uzmanları olarak İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Prof. Dr. Şadi Yener, Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıklar ve […]
Kamuoyunu uzun süredir meşgul eden ve Domuz Gribi olarak bilinen H1N1 virüsü hakkında bugün İstanbul Tabip Odası’nda bir basın açıklaması düzenlendi.
Açıklamaya İstanbul Tabip Odası adına Genel Sekreter Dr. Hüseyin Demirdizen ve konunun uzmanları olarak İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Prof. Dr. Şadi Yener, Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Doç. Dr. Önder Ergönül ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Uzm. Dr. Kenan Midilli katıldı.
Açılış konuşması İTO Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen tarafından yapıldı. Demirdizen konuşmasında: Yaşanan bu salgın hastalık ve bu hastalık için üretilen aşıya ilişkin güvensizliklerin ve soru işaretlerinin temelinin Sağlık Bakanlığı’nın kendisi olduğu ve bu zamana kadar sağlık alanında yapılan ya da yapılmayan tüm uygulamaların kamuoyunda bir güven sorunu yarattığını vurguladı. Demirdizen ayrıca: Sağlık Bakanlığı’nın böylesi salgın hastalık durumlarında panik yaratma merci olmaması gerektiğini bilakis soğukkanlılığı koruyarak bu süreçte hastalığın en pik yaptığı dönemlerde aldığı önlemler konusunda halkı bilgilendirmesi gerektiği üzerinde durdu. Demirdizen sözlerini “Hastalığın etkilerinin ağırlaşması aşamasında ihtiyaç olan hastanelerimizdeki yoğun bakım üniteleri, solunum cihazları, diğer araç gereç, yatak kapasitesi ve insan gücü yeterli değildir. Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki eylem planını açıklamaya çağırıyoruz.” diyerek tamamladı.
Demirdizen’in ardından söz alan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Prof. Dr. Şadi Yener şunları söyledi: “Dünyadaki diğer pandemiler 6 ay gibi bir zamanda yayılma gösterirken H1N1 virüsü dediğimiz pandemi 6 haftalık bir zaman diliminde yayılma göstermiştir. Bu virüs yenidir. 1950’li yıllarda görülen virüse yakalanmış kişiler bu hastalığı daha hafif atlatacaklardır ancak toplumun büyük çoğunluğunun bu virüse karşı bir bağışıklığı yoktur. Bu nedenledir ki bu hastalık karşısındaki önlemler sadece aşıya sıkıştırılmamalıdır. Hastalığın ilerlemesi durumunda klinik koşulların verimli hale getirilmesi gerekmektedir.” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: ” Unutulmamalıdır ki bu hastalık bağışıklık sistemi zayıf kişilerde daha kolay görülecektir. Bunun için başta yoksul kesim gelmektedir. Dengeli beslenmeden uzak kişiler bu hastalığa daha kolay yakalanıp etkileri daha ağır olabilir” dedi.
Prof. Dr. Şadi Yener’den sonra söz alan ve gazetecilerin sorularına yanıt veren Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıklar ve Klinik Mikrobiyoloji AD’den Doç. Dr. Önder Ergönül ise aşılardaki güvenlik sorunlarına açıklık getirdi. Ergönül, bu yapıdaki neredeyse tüm aşılarda civa vb. maddelerin olduğunu ve bunu sorun yapmamak gerektiğini ifade etti. Aşı olup olmamak ve oluşacak yan etkiler konusunda gelen soruya ise şu yanıtı verdi: “Risk grubu olarak nitelendirdiğimiz 6 ay-24 yaş arası kişiler, kronik rahatsızlıkları olanlar ve gebeler Dünya Sağlık Örgütü’nün de verileriyle bu aşıyı olmaları gerekmektedir. Her insanın bünyesi farklıdır. Dolayısıyla görülecek yan etkiler de farklı olacaktır.” dedi.
Sendika.Org