İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarından ‘küreselleşmenin’ tahkimi için reçete ‘Sosyal neoliberalizm’olarak çıktı!. Devinimleri süren kapitalizmin yapısal krizinin hasarlarının kontrol dışılığına karşı kapitalizmin yönü ‘Sosyal neoliberalizme’ doğru evrildi. Bu dönüşümün aktörleri devletler oluyor ve küreselleşmenin yol açtığı sosyal adaletsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik rötuşlanarak yeni bir piyasalaşma süreci başlatılıyor. Bu kisve, kırılgan ve kaygan ekonomik […]
İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarından ‘küreselleşmenin’ tahkimi için reçete ‘Sosyal neoliberalizm’olarak çıktı!.
Devinimleri süren kapitalizmin yapısal krizinin hasarlarının kontrol dışılığına karşı kapitalizmin yönü ‘Sosyal neoliberalizme’ doğru evrildi.
Bu dönüşümün aktörleri devletler oluyor ve küreselleşmenin yol açtığı sosyal adaletsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik rötuşlanarak yeni bir piyasalaşma süreci başlatılıyor.
Bu kisve, kırılgan ve kaygan ekonomik sistemde tırmanan toplumsal gerginlik için yatıştırıcı bir taktik olarak öngörüldü.
Çünkü krizle birlikte güç ve meşruiyet kaybına uğrayan IMF ve DB’sına ‘sosyal temalı’ kozmetik katkı şarttı.
Tarihten ve toplumdan koparak yerküreyi kuş uçuşu kuşatan neoliberalizmin yirmi beş yılından geriye ağır hasarlı toplumlar ve içi boşaltılmış devletler kalmıştı.
Toplumla etkileşemeyen piyasa canlılığı ve hareketliliğin yarattığı sosyal tahribat önemsenmedi.
Sosyal çıkarları dışlayan kar maksimizasyonu kolektif yapıyı darmadağın etti.
Ekonomik bakımından gelişmiş toplumların bile önemli bir kesiti yoksullaştı…
Yoksulluk ve sosyal adalet söylemleri dünyanın her köşesinden yükseliyor.
Refah devletlerinde bile küresellik karşıtı homurtular şiddetleniyor.
Mevcut siyasi kalıpların içine alamadığı sosyal konular yeni siyasi arayışları kışkırtabilir.
Yoksulluk, sosyal adalet gibi antiküresel görüşleri, yine neoliberal politikanın içine alacak ve diğer siyasi örgütlenmelere mahal vermeyecek küresel strateji işbaşında.
Dolayısıyla İstanbul’daki zirvede küreselleşme politikalarının ayağına göstermelik ‘sosyal boyut’ da eklemlendi.
Tarihsel koşullara göre binbir yüze bürünen kapitalizm şimdi ‘sosyal maskesini’ takıyor.
Kapitalizmin kendisini eleştirerek yeniden meşruiyet üretimine IMF ve DB başkanlarının söylemlerinde şahit olduk.
Bu özeleştirileriyle karşıtlarının görüşlerini etkisizleştirmeye çalışan dil çok eğreltiydi.
Protestolara hoşgörü, yoksulluğa ve işsizliğe empati çabaları IMF Başkanı’nın sosyalist olduğuna varıncaya dek şahlandırıldı.
İstanbul’da yapılan imaj ve PR çalışması küreselleşmenin sosyal neoliberalizme tercümesi olacak geniş çaplı bir veche değişimiydi.
DB Başkanı Zoellick bu yıl 59 milyondan fazla kişinin işini kaybedeceği, 90 milyon kişinin daha yoksullaşacağı ve Afrika’da 50 bine yakın bebeğin öleceği açıklamasıyla herkesi ‘sorumlu küreselleşmeye’ çağrısının gerisinde 60 küsur yıllık DB ve IMF’nin sömürü tarihi ve acımasız politikaları unutulmamıştı.
Şimdi dünya halklarını çok gözetir ifadelerin bir günah çıkartmaktan çok küresel sermayenin yeniden tahkimini sağlayacak istikrar arayışı olduğu kesin.
Kapitalizmin yuvalanacağı toplumsal sistemi asgari yaşamsallık derecesinde önemsedikleri aşikar!
Tüketime katılacakların sayısını artıracak ve sistem tehdidi oluşturacak sosyal direnişlerin siyasallaşmasını yolunu kesecek reformist ‘yaklaşımlar planlanıyor.
Ama ‘sosyal sermayelerini’ kaybetmiş toplumların bunlara nasıl cevap verecekleri ise bilinmiyor.