IMF protestoları sırasında göstericiler bankaların yanısıra Mc Donald’s ve Buger King’leri de hedef aldı. Ana akım medyada bu olaylar kör şiddetmiş gibi gösterilirken polis de masumlaştırılmaya çalışıldı. Bankaların, McDonaldsların taşlanmasında bir tek kişinin bile burnu kanamadığından, özellikle içerideki insanlara zarar verilmediğinden bahsedilmedi. Üstelik sermaye medyası emeği hatırladı! 7 Ekim günü, Kanal D Ana Haber’de “taşlanan […]
IMF protestoları sırasında göstericiler bankaların yanısıra Mc Donald’s ve Buger King’leri de hedef aldı. Ana akım medyada bu olaylar kör şiddetmiş gibi gösterilirken polis de masumlaştırılmaya çalışıldı.
Bankaların, McDonaldsların taşlanmasında bir tek kişinin bile burnu kanamadığından, özellikle içerideki insanlara zarar verilmediğinden bahsedilmedi.
Üstelik sermaye medyası emeği hatırladı! 7 Ekim günü, Kanal D Ana Haber’de “taşlanan bir Burger King’ten bildiren” Fatih Portakal, bu eylem ile ilgili olarak “burada çalışanlar da emekçi” dedi. Fatih Portakal burada emekçi dostu gibi gözükerek solu kendi silahı ile vurmaya çalıştı. Olayı, emekçilerin, halkın haklarını savunanların emekçilere ve halka zarar vermesi olarak göstermeye çalıştı. Bunun için Burger King emekçilerini kullandı.
Peki gerçekte Burger King ya da McDonald’s emekçileri kimin saldırısına uğradılar?
Emekçi dostu görünen Fatih Portakal, Burger King’deki emekçilerin bu zamana kadar yaşadığı sömürüyü hiç haber yapmış mıydı?
Burger King’in Türkiye’deki franchisingi ATA Group bünyesindeki TAB Gıda’dır. 38 ilde bulunan 266 Burger King restoranında 5 bin emekçi çalışmaktadır.
Dünya ölçeğindeki krizin Türkiye’de de kendisini hissettirmesi de Burger King’in cirosunu etkiledi demek yalan olur. Çünkü 2008’de 350 milyon liraya yaklaşan yıllık cirosunun 2009 yılında 500 milyon liraya yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Peki tüketici açısından gıda sürekli zamlanırken ve dışarıda yemek lüks haline gelirken, ürünlerinde indirime gitmeyen ve günlük müşteri sayısında cirosu oranında bir artış gözlenmeyen Burger King Türkiye’de nasıl kâr yaptı?
Burger King’de işçi sömürüsünü şiddetlendiren bir fordist üretim modeli uygulanıyor. Bu modelde, yiyecek hazırlamak için gerekli olan tüm aşamalar en küçük birimlere kadar bölünmüştür. Bu, vasıfsız iş gücünün kullanılabilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla da şirket, sürekli olarak eleman değiştirmek suretiyle ücretleri düşük seviyede tutar. Ayrıca emekçilerini uzun vadeli çalıştırmayan Burger King, sendikalaşmanın da önünü tıkamaktadır.
Burger King’lerde mesai sabahın erken saatlerinde başlıyor ve akşam geç saatlere kadar devam ediyor. Belirli bir çalışma süresi bile yok. Çalışanlara fazla mesai bedeli ödenmiyor. Çalışanlar kesinlikle oturamıyorlar. Bir servisi 35 saniye içerisinde hazırlamak zorundalar.
Peki Burger King emekçileri, bu kadar yoğun çalışma koşullarında ne kazanıyorlar? Saat ücreti, part-time çalışanlar için 1 lira 60 kuruş, yani haftada 4 gün, 8 saat çalışma karşılığında ellerine ayda 200-250 lira geçiyor. Çalışanlara 17 günlük sigorta yapılıyor. İş az olduğunda erken çıkmak mümkün ama ücreti kesiliyor, yani müşteri yoksa çalışana para da yok! Böylece Burger King esnek çalıştırmanın en vahşi örneklerinden birini sergiliyor ve işletmeri risklerini çalışanlarına yüklüyor.
Burger King’de az da olsa maaşlı çalışanlar da var. Onların maaşları asgari ücretten biraz yüksek. Maaşlı çalışanlar, çalışma saatlerini aşsalar dahi fazla mesai ücreti alamıyor.
Çalıştıkça yükselen emekçilerin sorumlulukları artarken maşlarının artışı çok cüzi miktarlarda oluyor.
Burger King kârı yüksek ve ücret giderlerini düşük tutma kaygısıyla şubelerde az sayıda işçi çalıştırıyor. Dolayısıyla çalışanların daha çok ve daha hızlı iş yapmaları gerekiyor. Bu da başta yanıklar olmak üzere iş kazalarına sebep oluyor.
Çokuluslu gıda tekelleri McDonalds ve Burger King’in suç dosyaları kabarık. En bilinen suçları hamburger köftesinin hammaddesi sığırlarına otlak yapmak için yağmur ormanlarını kesmeleri ve obezite gibi sağlık sorunlarının başlıca sorumlularından olmaları.
Diyelim ki çevreye ve sağlığa karşı suçlardan haberleri yok. Ancak bir kere bile bu fast foodlara giden bir kişinin buradaki vahşi çalışma koşullarını görmemesi mümkün değil. Fatih Portakal ve benzerlerinin, IMF ve DB karşıtı eylemlerde burnu bile kanamayan fast food emekçilerinin çalışma koşullarını görmezden gelmesinin iki açıklaması olabilir? Ya hiç Burger King’e gitmemişler ya da timsah gözyaşları döküyorlar…