Türkiye son dönemlerde yoğun emekçi mücadelelerine sahne oluyor. Emekliler, öğrenciler, işçiler güvencesizler, grev ve direnişler örgütlüyor. Ancak toplumdaki irili ufaklı kıpırdamalar, sendikalar ve sol tarafından iyi değerlendirilmiyor mücadele siyasal iktidara yönlendirilemiyor. Genellikle toplumsal mücadeleler, yalnızlıkla baş başa bırakılıyor. Birleşik bir mücadele geliştirmekte zayıf kalınıyor. Geliştirilen dayanışma ise ziyaretlerin ötesine geçmemekte. Sermaye her alanda hegemonya yürütüyor, […]
Türkiye son dönemlerde yoğun emekçi mücadelelerine sahne oluyor. Emekliler, öğrenciler, işçiler güvencesizler, grev ve direnişler örgütlüyor.
Ancak toplumdaki irili ufaklı kıpırdamalar, sendikalar ve sol tarafından iyi değerlendirilmiyor mücadele siyasal iktidara yönlendirilemiyor.
Genellikle toplumsal mücadeleler, yalnızlıkla baş başa bırakılıyor. Birleşik bir mücadele geliştirmekte zayıf kalınıyor. Geliştirilen dayanışma ise ziyaretlerin ötesine geçmemekte.
Sermaye her alanda hegemonya yürütüyor, her zamankinden daha vahşi bir sömürü dayatıyor. Ancak sermayenin moral gücüne karşı, sol, sosyalist emek örgütleri yeterince bu hegemonik kuşatmaya karşı koyamıyor.
Zira İşçi sınıfı güçlü ve birlikte bir çıkışa ihtiyaç duymaktadır.
Oysaki işçiler ve kamu çalışanlarının kaderleri diğer toplum kesimlerinin kaderleri ile sıkı sıkıya bağlıdır. Biri olmadan diğerinin kazanması mümkün değildir. Bu gün Kürt sorunundan, Alevilerin taleplerine, kadın haklarına, gençliğin taleplerine varıncaya kadar yürütülen mücadeleler biri birinden bağımsız düşünülemez.
Türk İş toplu sözleşme döneminde kamu çalışanları ile birlikte hareket etmiş olsaydı, kendi haklarını alabilecekleri gibi, kamu çalışanlarının da haklarını daha kolay almalarını sağlamış olacaklardı. Ancak Türk İş Yönetimi hükümetle anlaşarak diğerlerini yalnız bıraktı.
Yine KESK toplu sözleşmeli grevli bir yasa için, diğer sendikalara birlikte hareket etme çağırıları sonuçsuz bırakıldı. Oysa KESK sadece kendisi için değil diğer yoksul halk kesimleri içinde o masadan demokratik bütçe talebinde bulunmuştu.
Mevcut sendikal anlayışların yürüttükleri mücadeleyi, siyasal ve toplumsal sorunlardan uzak yürütmeleri, hak alma ve mücadelenin toplumsallaşmasında zayıf kalınmasına neden olmaktadır.
Kürt sorunu eksenli tartışmaların toplumu kuşattığı bir dönemde, sendikaların bu sorunu kendi dışında görmeleri sorunun çözümünü güçleştirirken, sendikalarında haklarını almalarını engellemektedir.
Fakat toplumda ayrıştırma ve bölünme birlikte hareketi güçleştirdiğinden, sermaye ve siyasal iktidarlar bu durumdan karlı çıkıyorlar.
O zaman daha hak alıcı, mücadeleci ve toplumcu yeni bir emek hareketinin temeli nasıl atılmalıdır sorusunun sorulması gereklidir.
İşçiler, Kamu Çalışanları, İşsizler, Tarım Emekçileri, Güvencesizler, Aleviler, Kürtler, Kadınlar vs piramidin altında ezilen mağdur kesimlerin mücadele birliği nasıl sağlanabilir?
Güçlü bir önderlik ve sınıf perspektifi nasıl açığa çıkarılır? Soruları sol, sosyalist, yurtsever demokrat tüm kesimlerin ortak cevaplaması gereken soru olmalıdır.
Geleneksel sendikaların sistemin supap ayarları haline geldiği günümüzde, daha güçlü bir ulusal ve küresel emek hareketinin nasıl kurulacağı sorusu da hala çözüm bulmuş değildir.
Günümüzde kapitalizmin kuralsız, esnek üretim ve emek politikalarına, sendikalar cevap verememektedirler.
Fakat küresel işçi hareketinin krizsel bir süreçten geçtiği, herkesçe kabul edilmektedir.
Oysa günümüzde küresel kapitalizme karşı, geleneksel örgütlenmeyi aşan daha özgün toplumcu bir emek hareketinin tohumlarının atıldığını görmekteyiz.
Bu gün artık meslek, iş kolu ve işyeri sendikacılığının, tek, tek mücadelelerin sermayenin yeni örgütlenişi karşısında kazınım elde etme şansı bulunmadığı bilinmektedir.
Dolayısıyla bütünlüklü hareket eden sermaye sistemine karşı, emekçilerin bütünlüklü ulusal ve küresel mücadele yürütmesi ihtiyaç olmanın dışında zorunluluktur.
Devam eden grev ve direnişler, işsizleri, emeklileri, Kürtleri, kadınları, Alevileri, kısaca hak talebinde bulunan her kesimi kuşatmadığı ve onların gücünü yanına almadığı sürece başarma şansı yoktur.