Sermayedarlar 2008 küresel kapitalist krizin kendilerine yönelik etkilerini asgariye düşürmeye çalışıyor. Krizin emekçilere yönelik etkileri ise ağırlaşarak devam ediyor. Sendikaların yaz rehaveti bu sonucun oluşmasında önemli bir etken oldu. İşçi sınıfını bir genel greve götürecek bir örgütlenme yaratılamadıysa da onlarca işyerinde direnişler devam ediyor. Direnişler, sermaye yanlısı büyük medyada yer almasa da, başta Sendika.Org olmak […]
Sermayedarlar 2008 küresel kapitalist krizin kendilerine yönelik etkilerini asgariye düşürmeye çalışıyor. Krizin emekçilere yönelik etkileri ise ağırlaşarak devam ediyor.
Sendikaların yaz rehaveti bu sonucun oluşmasında önemli bir etken oldu. İşçi sınıfını bir genel greve götürecek bir örgütlenme yaratılamadıysa da onlarca işyerinde direnişler devam ediyor. Direnişler, sermaye yanlısı büyük medyada yer almasa da, başta Sendika.Org olmak üzere emeğin sesi olan yayınlarda sıkça haberleştirildiği için bunları yer, nitelik ve nicelik olarak tekrarlamayacağız.
Ayrı ayrı farklı kentlerde farklı zamanlarda devam eden işçi direnişleriyle ilgili bir genel değerlendirme yapmakta fayda vardır. Onlarca işyerinde süren direnişler patronlara geri adım attıracak caydırıcı özelik kazanamıyor. Grevlere katılımda niceliksel yetersizlik göze çarpıyor. Sermayenin her alanda örgütlendiği, patronların birlikte davrandığı bir dönemde direnişleri bir araya getirecek bir örgütlülük yaratılamıyor. Yani direnişler kendi yağında kavruluyor.
Türk-İş ve kısmen DİSK bu direnişleri konfederasyona mal etmeyip yerel düzeyde açıklamalar ve temsili direniş ziyaretleriyle destek çıkıyor.
Direnişlerin talepleri içinde sendikalarının tanınması ve toplusözleşme hakkı yer alsa da ücret artışları, mesailer ve izinler gibi konular başta geliyor. Sınıf mücadelelerinde önder kadrolar ‘sonuç alıcı’ söylemini fazla kullanmaktadır. Bazı sınıf önderlerine göre direnişler mutlak sonuç alıcı olmalıdır. Bu yaklaşım işyerlerinde temel haklar için bağımsız eylem örgütlenmeyi beraberinde getirmektedir. Bu nedenlerden dolayı direnişler yerel ve küçük kalmaktadır.
Sendikalı ya da sendikasız ayırımı yapılmadan yerelde küçükte olsa işçiler hak alıcı eylemler geliştirirken sonuca odaklanmaktadır. Bu durum talepleri en baştan daralttığı gibi direnişlerin de ayrı ayrı örgütlenmesini beraberinde getirmektedir.
“Aman provokasyona dikkat etmeliyiz” mantığı ile içeriden ya da dışarıdan yapılacak her davranış, patronların vereceği yanıtlardan daha fazla izlenmektedir. Yerel direnişlere dışarıdan verilen destekler bile provokasyon muamelesi görmektedir. Demokratik taleplere yasak konulmaktadır. Bazı iş yerlerinde süren direnişlerin bir araya gelmemesi nerdeyse tercih edilmektedir.
Bu durumlar, direnişleri gözden ırak ve zayıf kılıyor. Bugün birçok devrimci dinamik sınırlı kadrolarla işyerlerinde örgütleme çalışması yapıyor. Farklı siyasal güçlerin parçalı duruşu farklı işyerlerinde ki direnişlerin bir araya gelişini zorlaştırıyor.
Sendikaların üye rekabeti, direnişlerin bağımsızlaşmasını ve niceliksel düşüşünü getiriyor. İş yasalarının ‘yetki alma’ adı altında dayattığı sarı sendikacılığa hizmet eden rekabet, direnişlerin hem niteliğine hem de dolaylı olarak niceliğine zarar veriyor.
Geçen yılın ikinci yarısında zirve yapan kriz sebebiyle işten atılanları direnişlere getirecek bir örgütlülük hala beklemede. Hâlbuki iyi bir çalışma ile direnişlerin her birine büyük kitleler akabilirdi. Süren direnişlerin küresel kapitalist krizi teşhir edecek amaçtan ve güçten uzaklaştığını söyleyebiliriz.
Bu tespitleri yaptıktan sonra özetle nelerin yapılması gerektiği konusunda birkaç sıcak öneriyi paylaşmak istiyorum.
İşçi konfederasyonlarının süren direnişleri sahiplenmesi teşvik edilmelidir. Türk- İş, DİSK ve hatta Hak-İş yönetimleri tabandan zorlanmalıdır.
Direnişlere kitlesel katılım artırılmalıdır. Hatta direnişlerin sürdüğü illerde komşu işyerlerindeki işçilerin nöbetleşe bir şekilde katılımı sağlanmalıdır.
Meseleye yerel olarak bakılmamalıdır. Bugün için sınıfın talepleri her zamankinden daha fazla birleşmiştir.
İşsizleri direnişlere çekecek örgütlenme süreci başlatılmalıdır. (Daha önce bu konuya vurgu yapmıştık).
Siyasal dinamikler, işçi sınıfının birliğini tek başına sağlama inadından en azından bugün için vazgeçmelidir.
Toplumsal muhalefetin niteliksel olduğu kadar niceliksel desteği de alınmalıdır.
Bugün için en azından devam eden işçi direnişlerinin birliği için çalışılmalıdır.
Nihayetinde emekçiler için sonuç alıcı eylemler ‘genel grev’ ve ‘genel direnişlerdir. Bu gerçek her zaman ısrarla vurgulanmalıdır.
Veysi Ülgen