Çin’in Sincan Özerk Uygur Bölgesi’nde 5 Haziran’da yaşanan acı olaylardan sonra, ABD yönetiminin “bağımsız” NGO’su NED’in (Demokrasi İçin Ulusal Bağış – National Endowment for Democracy) oynadığı gerçek role daha yakından bakmak gerekli. Bütün göstergeler, ABD yönetiminin “özel” gayri resmi kuruluşu NED aracılığı ile Çin’in içişlerine yoğun müdahalede bulunduğunu gösteriyor. Washington’un Sincan olaylarına müdahalesinin nedenleri, Çinli […]
Çin’in Sincan Özerk Uygur Bölgesi’nde 5 Haziran’da yaşanan acı olaylardan sonra, ABD yönetiminin “bağımsız” NGO’su NED’in (Demokrasi İçin Ulusal Bağış – National Endowment for Democracy) oynadığı gerçek role daha yakından bakmak gerekli. Bütün göstergeler, ABD yönetiminin “özel” gayri resmi kuruluşu NED aracılığı ile Çin’in içişlerine yoğun müdahalede bulunduğunu gösteriyor.
Washington’un Sincan olaylarına müdahalesinin nedenleri, Çinli yetkililerin Uygur halkının insan haklarını ihlal ettiği savları konusunda duyduğu kaygıyla çok ilişkili değil. Bundan daha çok, Sincan’ın Avrasya kıtasındaki stratejik jeopolitik konumu ve Çin’in Rusya, Kazakistan ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne bağlı diğer Orta Asya ülkeleri ile olan gelecekteki enerji ve ekonomik işbirliği ile ilgili görünüyor.
Dünyanın her köşesinde Çin Büyükelçiliklerinin önünde protesto çağırıları yapan başlıca örgüt, merkezi Washington’da olan Dünya Uygur Kongresi – DUK (World Uyghur Congress).
DUK gerekli elemanlarla, şatafatlı bir İngilizce web sitesini finanse ediyor ve ABD Ulusal Meclisi’nin paraca desteklediği NED ile yakın ilişki içinde. NED’in kendisinin yayınladığı raporlara göre Dünya Uygur Kongresi, Demokrasi için Ulusal Bağış Örgütü’nden “insan haklarını araştırma ve savunma projeleri için” yılda 215 bin dolar alıyor. DUK’un başkanı kendisini “sonradan milyoner olan bir çamaşırcı” diye tanımlayan Uygurlu sürgün Rabia Kadir. Rabia Kadir aynı zamanda Washington’da bulunan bir başka Uygur insan hakları derneğinin de (Uygur-Amerikan Derneği-UAD) başkanı. Bu dernek de Amerikan hükümetinden NED aracılığı ile yüklü fonlar alıyor.
NED, Mart 2008’da Lhasa’da yaşanan “kırmızı devrim”in olduğu kadar, Burma/Myanmar’daki “Safran Devrim”in ve son yıllarda Sırbistan’dan Gürcistan’a, Ukrayna’dan, Kırgızistan’a ve son seçimlerin ardından Tahran’a kadar Doğu Avrupa’daki bütün istikrar bozucu rejim değişikliklerinin arkasında bulunan çeşitli örgütlere mali destek sağlamakla yakından meşgul oldu.
NED’nin kuruluş yasa taslağının hazırlanmasına yardımcı olan Allen Weinstein, 1991 yılında yayınlanan bir konuşmada aşağıdakileri söylediğinde oldukça açık dilli davranmıştı: “Bugün yaptığımız işlerin çoğu 25 yıl önce CIA tarafından gizlice yapılıyordu”.
NED güya özel, hükümet dışı, kar amaçlı olmayan bir vakıf, ama ABD Ulusal Kongresi’nden her yıl uluslararası çalışmaları için tahsisat alıyor. NED’e gelen para dört “temel vakıf” tarafından aktarılıyor. Bunlar, Obama’nın Demokrat Parti’si ile bağlantılı Ulusal Demokratik Uluslararası İlişkiler Kurumu (National Democratic Institute for International Affairs), Cumhuriyetçi Parti’ye bağlı Uluslararası Cumhuriyetçi Kurum (International Republican Institute), ABD İşçi Federasyonu AFL-CIO ve aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı ile bağlantılı Amerikan Uluslararası İşçi Yardımlaşma Merkezi (American Center for International Labor Solidarity) ve ABD Ticaret Odası ile bağlantılı Uluslararası Özel Girişim Merkezi (Center for International Private Enterprise).
Önemli soru, NED’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki kargaşayı teşvik etmek için aktif olarak neler yapmış olabileceği ve Obama Yönetimi’nin Washington’un basınç hedefi saydığı devletlerin egemen siyasetlerine yönelik NED-finansmanlı müdahaleyi desteklemek ya da kınamak anlamında nasıl bir siyaset güttüğüdür. Yanıtlar kısa sürede bulunacaktır, ama Washington’un Obama Yönetimi altındaki siyasetini netleştirmeye yönelik önemli adımlardan birisi, NED’in, ABD Dışişleri Bakanlığının ve ABD Hükümetine bağlı NGO’ların ve varsa bunların Uygur ayrılıkçılığını ya da karışıklığını teşvik etmekteki müdahalelerinin tam olarak ortaya çıkartılmasıdır. Uygur isyanlarının Şangay İşbirliği Örgütü’nün tarihi toplantısından sadece birkaç gün sonra gerçekleşmiş olması basit bir rastlantı mıdır?
Sürgündeki Uygur Örgütleri, Çin ve Jeopolitik
Uygur Amerikan Derneği’nin web sitesine göre, bu yıl 18 Mayıs’ta, ABD Hükümeti’ne bağlı “özel” sivil toplum kuruluşu NED, Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar – TEUH (Unrepresented Nations and Peoples-) adlı garip bir sivil toplum kuruluşu ile beraber “Batı Türkistan: Komünist Çin Yönetiminde 60 Yıl” adlı bir insan hakları konferansına ev sahipliği yaptı.
TEUH’nin kurucusu ve fahri başkanı Erkin Alptekin adında sürgündeki bir Uygur. ABD Haber Ajansı’nın propaganda örgütü Radio Free Europe/Radio Liberty’de Uygur bölümünün müdürü ve Uluslar Servisinin yardımcı müdürü olarak görev yaparken TEUH’yi kurdu.
Alptekin aynı zamanda, 1991 yılında, ABD Enformasyon Bürosu’nda görevli iken Dünya Uygur Kongresi’ni de kurdu. Kongre’yi kurduğu 1991 yılında ABD Enformasyon Bürosu’nun özel görevi “(ABD’nin) ulusal çıkarlarını geliştirmek için yabancı halkları anlamak, bilgilendirmek ve yönlendirmek…”ti. Alptekin, DUK’un ilk başkanı ve kongrenin resmi web sitesine göre “Dalai Lama’nın yakın bir arkadaşı” idi.
Daha dikkatli bir inceleme TEUH’un Amerikan jeopolitik stratejlerinin hayalindeki örgüt olduğunu gösteriyor. TEUH, belirtildiği gibi, 1991 yılında Sovyetler Birliği çökerken ve Avrasya anakarasının önemli bir bölümü politik ve ekonomik kaos içindeyken kuruldu. 2002 yılından beri genel müdürü Avusturyalı Archduke Karl von Habsburg. Unvanının “Avusturya Emperyal Prensi ve Macaristan Kraliyet Prensi” olduğunu söylüyor (Avusturya ve Macaristan bu unvanları tanımıyor).
TEUH’un ilkeleri arasında, kamuoyunun bilgisine açılmayan kapalı bir yöntemle, kendi farklı bayrakları, yaklaşık 150 milyon nüfusları ve Hollanda, Lahey’de bulunan genel merkezleriyle TEUH’un resmi üyeleri sayılan, 57 farklı halk grubunun “kendi kaderini tayin etme” hakkı var.
TEUH üyeleri daha Yugoslaya’nın bir bölgesi iken, 1991 yılında birliğe katılan Kosova’ya kadar uzanıyor. “Avustralya Aborjinleri” Kosova ile beraber kurucu üye olarak belirtiliyor. Kuzey Kanada’nın Buffalo River Dene Ulusal Yerlileri de listede.
Örgütün diğer seçkin üyeleri kurucu üye olarak sıralanan Tibet’i de içeriyor. Ayrıca Kırım Tatarları, Romanya’daki Yunan Azınlığı, (Rusya’daki) İçkerya Çeçen Cumhuriyeti, Burma Demokratik Hareketi ve Angola ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne bitişik olan ve tam da Condi Rice’ın eski şirketi olan Chevron Oil’e kiralanmış olan dünyanın en büyük kıyı ötesi petrol yatakları haklarının bir kısmını elinde bulunduran körfez çevresi gibi diğer patlayıcı jeopolitik bölgeleri de içeriyor. TEUH tarafından seçkin üyelik sunulan diğer sıcak jeopolitik bölgeler arasında kendisini Güney Azerbaycan olarak adlandıran kuzey İran’ın önemli kesimleri ile kendisine İran Kürdistan’ı diyen bölge de var.
TEUH’nin resmi web sitesine göre, 18 Nisan’da, ABD Kongre’sine bağlı NED, TEUH ile birlikte, Dünya Uygur Kongresi için yapılan bir “önderlik eğitimi” seminerine sponsorluk yaptı. Dünyanın her köşesinden 50 Uygur, önde gelen akademisyenler, devlet temsilcileri ve sivil örgüt üyeleri ile birlikte, “Uluslararası Hukuk kapsamında Kendi Kaderini Tayin Hakkını” tartışmak için Almanya’nın Berlin kentinde toplandı. Kapalı kapılar arkasında ne konuştukları bilinmiyor. Yönlendirici konuşmayı Rabia Kadir yaptı.
Sincan ayaklanması’nın kuşkulu zamanlanması
Kuzeybatı Çin’de Sincan’ın başkenti Urumçi’de mevcut huzursuzluk ve kargaşa yerel zamanla 5 Temmuz’da patlak verdi.
Dünya Uygur Kongresi’nin web sitesine göre, ayaklanmayı başlatan, 26 Haziran’da, Çin’in güneyindeki Guangdong bölgesindeki bir oyuncak fabrikasında, DUH’un fabrikadaki iki Han Çinli kadın işçiye tecavüz ya da cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen iki Uygur işçinin Han Çinli işçiler tarafından saldırıya uğradıkları ve ölümüne dövüldüklerinin iddia edildiği bir şiddet olayı iddiasıydı. 1 Temmuz’da, Dünya Uygur Kongresi’nin Münih şubesi, olayın ayrıntılarının dayanağının olmadığını ve iddialarla kuşkulu raporlarla dolu olduğunu kendileri de kabul ettikleri halde, dünya çapında bir kampanya başlatarak, herkesi Çin büyükelçilikleri ve konsoloslukları önünde toplanarak Guangdong saldırısı iddiasını protesto etmeye çağırdı.
Yayınladıkları basın bildirisine göre, DUK’a dünya çapındaki eylem çağrısını yayınlama zemini sunan da bu 26 Haziran saldırısı iddiasıydı.
Washington’da hala 4 Temmuz – Bağımsızlık Günü olan 5 Temmuz Pazar günü, Washington’daki Dünya Uygur Kongresi, silahlı Han Çinli askerlerinin sokakta gördükleri her Uygurluya saldırdığını ileri sürdü ve resmi Çin haber raporlarına göre Urumçi’de sokaklarda çıkan isyan ve araç yakma olaylarının yaygınlaşması sonucunda üç gün 140’dan fazla insan hayatını kaybetti.
Çin’in resmi Xinhua Haber Ajansı, Müslüman Uygur etnik azınlıktan gelme protestocuların yolda yürüyen etnik Han Çinlilere saldırmaya başladığını, arabaları ateşe verdiğini, taş ve sopalarla otobüslere saldırdığını söyledi. Bir görgü tanığının, “Ellerinde bıçaklarla, sopalar, tuğlalar ve taşlarla… sokağa döküldüler”, dediğini zikretti. Fransız AFP haber Ajansı, Washington’daki Uygur Amerikan Derneği genel sekreteri Alim Seytoff’un, kendi bilgisine göre, polisin protestocu kalabalıklara “hedef gözetmeden rastgele” ateş etmeğe başladığı sözlerinden alıntı yaptı.
Aynı olayın iki değişik sürümü: Çin hükümeti ve isyan resimleri, ölüm ve hasara yol açan olayların, Uygur isyanı ve Han Çinli sakinlere yönelik saldırılar olduğunu ima ediyor. Resmi Fransız raporları suçu “hedef gözetmeden ateş eden” Çin polisine yüklüyor. Dahası, Fransız AFP haberi bilgi kaynağı olarak, Rabia Kadir’in NED destekli Uygur-Amerikan Derneği’ne dayanıyor. AFP haberinin ABD jeopolitik gündemi ve Obama hükümetinin Çin’in ekonomik geleceğine karşı oynadığı daha derin bir oyun tarafından motive edilip edilmediğine okuyucu karar vermelidir.
Sincan’daki Uygur örgütlenmelerinin isyanının, Şangay İşbirliği Örgütü’nün, üye devletlerin, Cumhurbaşkanı Ahmednejad tarafından temsil edilen İran’ın da katıldığı toplantısının Rusya’nın Yakaterinburg kentinde gerçekleşmesinden sadece birkaç gün sonra patlak vermesi sadece bir rastlantı mıdır?
Son birkaç yıldır, giderek daha da düşmanca ve hesaplanamaz nitelikte görülen bir ABD dış siyaseti karşısında, Avrasya’nın başlıca ülkeleri (Çin, Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan) ekonomi ve savunma alanlarında kendi aralarında daha dolaysız ve etkili işbirliği kurma yollarını daha fazla aramaya başladılar. Ayrıca, İran, Pakistan, Hindistan ve Moğolistan’a da resmi Gözlemci statüsü verildi. NATO ve ABD ordu komutaları kışkırtıcı biçimde bölge çapında yapabildiği her yerde yayılmaya devam ederken, ŞİÖ savunma bakanları karşılıklı savunma ihtiyaçları üzerinde düzenli ve gelişen bir konsültasyon içindeler.
Sincan’ın Avrasya Enerji Alt Yapısı için Stratejik Önemi
Çin’in Sincan Bölgesi’nin barış ve istikrar içinde olmasının Şanghay İşbirliği Örgütü ülkeleri için bir başka yaşamsal nedeni, yaşamsal bir ulusal güvenlik öğesi var. Çin’in en önemli petrol ve gaz borularından bazıları doğrudan Sincan Bölgesi’nden geçiyor.
Kazakistan ve Çin arasındaki enerji ilişkileri her iki ülke için de büyük stratejik önem taşıyor ve Çin’in, ilişkiler böyle bir noktaya dek bozulursa muhtemel bir ABD yasağı nedeniyle kesilebilecek olan petrol tedarik kaynaklarına olan bağımlılığını azaltıyor.
Kazak Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Nisan 2009’da Pekin’i resmen ziyaret etti. Görüşmeler derinleşen ekonomik işbirliği, özellikle de Kazakistan’ın devasa petrol ve muhtemelen de doğal gaz rezervlerini elinde bulundurduğu enerji alanı ile ilgiliydi. Pekin’deki görüşmelerden sonra Çin medyası, “Kazakistan petrolü Büyük Çin Boru hattını dolduracak” gibi başlıklar taşıyan makaleler yayınladı.
2009 yılında tamamlanması planlanan Atasu-Alashankou boru hattı, transit gazın Çin’e Sincan üzerinden taşınmasını sağlayacak. Aynı zamanda Çin enerji şirketleri de Kazakistan’da Zhanaholskiy gaz işleme fabrikasının, Pavlodar elektroliz fabrikasının ve Maynakskaya hidroelektrik santralinin inşaatına katılıyorlar.
ABD Hükümetinin Enerji Bilgi İdaresine göre, Hazar Deniz’in kuzey kıyısında, Atyrau şehrinin yakınlarında bulunan Kashagan petrol yatakları, Orta Doğu dışındaki en büyük, rezervleri bakımındansa dünyanın beşinci büyük petrol yatağı. Çin, kuzeybatı Kazakistan’daki Atasu şehrinden Çin’in Sincan Bölgesi sınırındaki Alashankou’ya kadar, 613 mil (1042 km) uzunluğunda Hazar Denizi petrolünü Çin’e taşıyan bir boru hattı inşa etti. PetroChina’ya ait China Oil, ham petrolün Çin tarafındaki yegâne alıcısı. Boru hattı, CNPC ve Kazakistan’ın Kaztransoil şirketinin ortak girişimi. 2007 yılında günde yaklaşık 85,000 varil Kazak ham petrolü bu borulardan aktı. Çin’in CNPC şirketi de Kazakistan’daki diğer büyük enerji projeleri ile ilgileniyor. Bunların tümü Sincan Bölgesi’nde bulunuyor.
CNPC, 2007 yılında, Türkmenistan’dan Özbekistan ve Kazakistan’ı geçerek Çin’e ulaşacak bir boru hattı inşa etmek için 2 milyar dolardan daha fazla yatırım öngören bir anlaşma imzaladı. Bu boru hattı Türkmenistan ve Özbekistan sınırındaki Gedaim’de başlayacak, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden 1100 mil (2800km) geçerek, Çin’in Sincan Bölgesi’ndeki Khorgos’a ulaşacak. Türkmenistan ve Çin, boru hattını dolduracak olan doğal gaz için 30 yıllık bir tedarik anlaşması imzaladılar. CNPC, Türkmenistan akış projesini ve Sincan bölgesinden güney Çin’e 7 milyar dolarlık maliyetle gidecek olan ikinci bir boru hattının geliştirilmesine gözetmenlik yapmak üzere iki bağımsız kurum oluşturdu.
Aynı zamanda Rusya ve Çin, Sincan’ı geçerek Batı Siberya’dan Çin’e gidecek olan büyük bir doğalgaz boru hattı konusunu da tartışıyor. Doğu Sibirya, bilinen yaklaşık 135 trilyon kübik metre ve ayrıca muhtemel doğal gaz rezervlerini içeriyor. Kovyk doğal gaz yatakları gelecek on yılda Çin’e önerilen bir hattından doğal gaz verebilir.
Mevcut ekonomik krizde Kazakistan Çin’den 10 milyar dolarlık (yarısı petrol ve doğal gaz sektörü için) kredi aldı. Atasu-Alashankou petrol boru hattı ve Çin-Orta Asya doğal gaz boru hattı, Orta Asya ülkelerininm Çin ekonomisiyle olan stratejik “bağlantılarının” bir aracı. Orta Asya üzerinden Rusya’dan Çin’e uzanan bu Avrasya bütünleşmesi Washington’un en çok korktuğu jeopolitik bütünleşme. Bunu asla söylemeyecek olsalar da, Sincan’da artan istikrarsızlık Washington açısından Şangay İşbirliği Örgütü ülkelerinin bu artan bütünleşmesini zayıflatmanın en ideal yolu olabilir.
[Global Reseach’teki İngilizce orijinalinden Emine Kunter tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]