Dün akşam saatlerinde hükümete yakın bir kaynak daha belge krizi çözülmeden ortaya çıkan askeri yargı krizinde gelinen noktayı şöyle özetledi: * Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un önemli bir çıkış yapacağını ilan ettiği 30 Haziran Milli Güvenlik Kurulu’nu beklemeden haftanın ilk icraatı olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’a çıkması, bu konuyu MGK’dan önce aradan çıkarmak isteğini gösteriyor. MGK’da […]
Dün akşam saatlerinde hükümete yakın bir kaynak daha belge krizi çözülmeden ortaya çıkan askeri yargı krizinde gelinen noktayı şöyle özetledi:
* Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un önemli bir çıkış yapacağını ilan ettiği 30 Haziran Milli Güvenlik Kurulu’nu beklemeden haftanın ilk icraatı olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’a çıkması, bu konuyu MGK’dan önce aradan çıkarmak isteğini gösteriyor. MGK’da gündeme getireceği konuların bu yasa değişikliği ile gölgelenmesini istemiyor olabilir. Tabii bir de, yasanın bu halini askerin hazmetmesinin zor olduğunu gösteriyor.
* Diğer yandan, özellikle 28 Haziran Pazar günü AK Parti Kocaeli İl Kongresi’nde yaptığı ‘Çıkan yasa darbeye karşı’ konuşmasından sonra Başbakan Erdoğan bu konuda geri adım atamaz. Atması güncel siyaset açısından da AK Parti’nin genel siyaseti açısından da doğru değil. Ama hükümet bunu büyük bir mesele haline getirmek yanlısı da değil. Başbuğ’un sitemi yerini buldu. Bakarsınız iş Anayasa Mahkemesi’ne kalmadan çözülür.
Bu son cümlenin anlamı açık. Bakanlar Kurulu toplantısı ardından Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de söyledi: Yasalaşma süreci tamamlanmış değil; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onaylaması lazım. Çiçek, ‘Onaylayıp onaylamamak Cumhurbaşkanı’nın takdiri dedi’.
Cumhurbaşkanı onaylarsa, CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını açıkladı dün. İşin ilginç yanı bu kadar yıldır hukuk işleriyle uğraşan ve sözcükleri iyi seçmesiyle tanınan Cemil Çiçek’in gazetecilerin sorusuna, ‘Hükümet yasanın Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünmüyor’ gibi alışıldık bir yanıt vermek yerine, ‘Hükümet yasaların Anayasa’ya uygunluğunu araştırma yeri değil’ türünden, kapıları kapatmayan, askeri yargı usulünü değiştiren yasa tadilatının arkasında bütünüyle durmayan bir tutum sergilemesiydi.
Öyle bir izlenim veriliyor ki, sanki Gül yasanın 25’i 26’ya bağlayan gece kabul edilen şeklini yeniden görüşülmek üzere Meclis’e gönderse, hükümet cephesi derin bir oh çekecek.
Ama Gül bunu yapar mı? Zaten 9 Nisan’da 12 Eylül 1980’de yönetime el koyan Kenan Evren’i kabul etti diye eleştiri alan Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan’ın ‘Darbelere karşı çıktı’ diye ilan ettiği bu yasayı geri çevirir mi?
Kolay görünmüyor. O durumda geriye CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesini beklemek kalıyor. Yasa Mahkeme’den dönmez, bu şekliyle kalırsa, yapacak bir şey yok. Ama sorun devam eder, yargı içinde ve yargı-yürütme arasında yeni sorunlar ortaya çıkarabilir. Nitekim iddia edilen Ergenekon davasında ifadeye çağırılan sekiz albayın ifade vermediği haberi geldi akşam saatlerinde.
Yasa Mahkeme’den dönerse, AK Parti, muhalefet tarafından da kabul edilmiş olan -son dakika golüyle değiştirilmemiş şeklini- yeniden Meclis Genel Kurulu’na getirir. Bunu da Anayasa Mahkemesi’nin darbelere karşı bir yasayı nasıl CHP itirazıyla ortadan kaldırdığı,
dolayısıyla neden Anayasa Mahkemesi’nin değişmesi gerektiği yolunda siyasi malzeme olarak değerlendirir.
Gül bu durumun nezaketini ve topun kendi sahasında kalma ihtimalini fark etmiş durumda. Çin dönüşü gazetecilerin ısrarlı sorularına dikkatle ortadan yanıtlar vermesi bunu gösteriyor.
Ne de olsa Gül, Necmettin Erbakan başbakanlığında Refahyol hükümetinin bir bakanı olarak 28 Şubat 1998 de dahil, o dönem MGK toplantılarının iktidar için nasıl bir kâbusa dönüştüğüne yakından tanık olmuş bir siyasetçi.
Arada çok fark var tabii. En önemlisi, Türkiye o günkü Türkiye, Meclis o günkü Meclis, asker o günkü asker, medya o günkü medya değil. İkincisi, o dönem Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Erbakan hükümetinin bazı işlerinden kendisi de rahatsızdı ve askerin rahatsızlığına tercüman oluyordu. Şimdi MGK’nın başında AK Parti hükümetinin içinden çıkmış ve ağırlıkla onun oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı Gül var. Üçüncüsü, hükümetle asker arasındaki -kamuoyu önünde değil- doğrudan konuşma kanalları, Taraf gazetesi yayımıyla başlayan tartışmaların ve AK Parti’nin son dakika golü atma uyanıklığının verdiği hasara rağmen işlemeye devam ediyor; dünkü görüşme dahi bunu gösterdi.
Bu arada, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı 2009’un PKK’ya karşı mücadele ve Kürt sorununda çözüm fırsatı verdiğini söylemişti. Hatırlayan var mı?