Gülistan Kobatan’ın direniş günlüğü Direnişin 10. günü Her cumartesi olduğu gibi bugün de taksimde direnişlerin ortak eylemi vardı. ATV -Sabah direnişinin 100. günü olması nedeniyle sabah binası önünde 100 dakika oturma eylemi gerçekleştirdik. Bir yandan oturma eylemi yapılırken bir yandan da konuşmalar, sloganlar ve müzik dinletisi de yapıldı. Tekli kortej halinde taksime doğru yola koyulduğumuzda […]
Gülistan Kobatan’ın direniş günlüğü
Direnişin 10. günü
Her cumartesi olduğu gibi bugün de taksimde direnişlerin ortak eylemi vardı. ATV -Sabah direnişinin 100. günü olması nedeniyle sabah binası önünde 100 dakika oturma eylemi gerçekleştirdik. Bir yandan oturma eylemi yapılırken bir yandan da konuşmalar, sloganlar ve müzik dinletisi de yapıldı. Tekli kortej halinde taksime doğru yola koyulduğumuzda stikır ve bildiri dağıtımıyla çok renkli görüntüler takıldı gözümüze. Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamasıyla son bulan eylemin ardından Red dergisiyle röportaj yapıldı. Eylemin kitlesel geçmesi sevindirdi. Dayanışmayı daha da büyütmek hedefiyle ve kararlığıyla direnişe devam.
Direnişin 14. günü
Bugün çevre işyerlerindeki işçi kardeşlerimle güzel sohbetler gerçekleştirdik. Önce Bilsat işçisi iki kişi yanıma gelerek sohbet etti. Ardından bizim paydosumuz bitti diyerek ayrıldılar. Ama aradan 10 dakika geçmedi yanlarına diğer işçileri de toplayarak ziyaretime geldiler. İşçilerin duyarsızlığına değinen Bilsat işçileri direnişin meşru bir hak alma mücadelesi olduğunu ve ellerinden gelen dayanışmayı sağlayacaklarını söylediler. Yarınki Dudullu OSB müdürlüğü önündeki eylemi anlattım. Geleceklerini söylediler. Hatta telefon numaralarını vererek arayabileceğimi söylediler. İşçilerin bu tutumu beni gerçekten mutlu ediyor. Demek ki Bilsat işçileri gibi duyarlı insanlarda var. Bizim Osim-Der olarak aylık çıkarttığımız işçi bültenini vermem üzerine derneğin yerini sordular. Daha önce duyduklarını ifade ettiler. İlk fırsatta da geleceklerini ilettiler. Bu kısa güzel sohbetin ardından işlerinin başına döndüler. Makine Mühendisleri Odası Dudullu şubesinden üç sınıf kardeşim aralarında topladıkları direnişle dayanışma fonuyla aldıkları erzaklarla birlikte fabrika önüne ziyaretime geldiler. Direnişin ilk günlerinde de erzak yollamışlardı. Göstermiş oldukları desteğe teşekkürlerimi iletiyorum. Gelemeyen kardeşlerimin de selamlarını ilettiler. Daha sonra kurum olarak da ziyaret edeceklerini, yarınki eyleme de katılacaklarını söylediler. Yaşasın sınıf dayanışması!
Direnişin 16. günü
İkinci kez ziyaretime gelen Başak lojistik güvenlik görevlileri ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik. İşçilerin git gide duyarsızlaşmasından yakındılar. Sebeplerine dair Televizyon-Gazetelerde yazılıp okunan yozlaşmayı aşılayan sistemin gerçeklerine değindik. Osimder’e ve yarınki gerçekleşecek olan eyleme davet ettik. Onlarda iki haftadır paralarını alamadıklarına değindiler. Böyle giderse bizde çıkar direniriz dediler.
Yoldan geçen bir tır şoför’ü de üç aydır maaş almıyoruz “bizde gelip burada direnelim” dedi. Buna istinaden bizde burada değil de “kendi fabrikanızın önünde direnin” dedik. “Biz ayrıca destek vermeye geliriz”, iş sizde bitiyor dedik. Ardından iş arayan ve altı aydır işsiz olan bir çocuk babası Orhan arkadaş ile tanıştık. Güzel bir sohbetin arkasından düşüncelerimizi beğendiğini, saygı duyduğunu fakat çoğunluk olmak gerektiğini söyledi. “bu çark bir şekilde dönüyor ve siz çomak soktuğunuz anda o çomak kırılıp sizi de sürükler” dedi. “Bizde bu çarkı değiştirecek olan yine biz işçilerdir dedik. Önemli olan yaptığımızın meşruluğudur”. Sinter metalden iki direnen sınıf kardeşim ziyaretimize geldi.
Bugün ki en ilginç olaylardan biri direnişin önüne park eden araçtan bir işçinin bize bir kutu sakız fırlatıp “gençler çiğnersiniz” demesi idi. Paydos etmek üzere iken yanaşan bir araçtaki işçi kardeşlerimin “burada ne yapıyorsunuz, merak ettik” demeleri üzerine yaşanan süreci kısaca aktardık. Daha ayrıntılı yazdığımız bildirimizi de verdik. Elimizden gelen bir şey var mı?” demeleri üzerine ziyaret edebileceklerini, yarınki eyleme gelebileceklerini söyledik. Özen Mermerden Emrah isimli patron işçi aradığını söyledi. Ben direniyorum fakat yanımdaki arkadaş işsiz çalışmıyor dedim. Patron kartını verdi. Yanımdaki arkadaş eğer paramı vermezsen bende böyle direnirim dedi. Patronun söylediği sözler çok ilginçti “işçiler kardeş, patronlar kalleş, adam olun sessiz olun. Direnişiniz hayırlı olsun” dedi. “Sizin gibi patronlar var mı?” deyip karşılıklı gülüştük.
Direnişte gün boyunca “Krizin bedelini ödemeyi reddettiğim için, sınıfım ve onurum için direniyorum” başlıklı bildirimizin dağıtımı gerçekleştirildi. Servislerin çıkması ve sinter metal eylemine katılımımızı gerçekleştirdikten sonra bugünkü direnişimizi sonlandırdık.
Direnişin 20. günü
İlk olarak direniş takvimini değiştirdim. Bu gün ziyaretime çay paydosundan feragat edip yanıma gelen Parot işçisinin sohbeti oldukça anlaydı benim için. Ayrıca ailemden de biride direnişe destek için yanıma geldi. Sincan işçi derneğinden arayıp etkinliklerine davet ettiler. Bu arada dünkü günceye yazmayı unuttum. İşçi gazetesinden arkadaşlarda gelmişlerdi. Onlarda etkinliklerine davet etmişlerdi. Bilindiği üzere işçi sınıfı tarihinde 15 -16 direnişlerinin ayrı bir yeri vardır. Eksik yanları olmakla birlikte, çok büyük dersler çıkarabileceğimiz bir deneyimdir. Ondan dolayı 15-16 haziranla ilgili çeşitli etkinlikler yapılmakta ve Entes’in de bu etkinliklerle birleştirilmesi düşünen kurumlar ve dernekler var. Böylesi işçi sınıfına ışık tutan bir günde beni çağırmaları ayrıca beni mutlu kılıyor. Gündemlerine Entes’i de aldıkları için teşekkür ediyor, yaşasın sınıf dayanışması diyorum. Bugünkü direnişimiz her zaman olduğu gibi Sinter eylemi ile son buldu.
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Direnişin 21. günü
İş-kur da ve çalışma bölge müdürlüğündeki işlerimi hallettikten sonra fabrika önüne geldim. Geldiğimde Entes işçisi bir arkadaşımın direniş yerine geldiğini ve beni sorduğunu öğrendim. Merakla ne dediğini ne sorduğunu sordum. Entes işçisinin direniş yerine beni ziyarete gelmesi beni çok sevindirdi. Sonuç’ta çok azda olsa birileri beni anlıyor ve destekliyordu. Öyle olmasa patronun direniş yerini görmesi için yeni taktırdığı kameraya dahi aldırmadan yanıma gelmezdi. Zaten benim için asıl kazanım olan mücadelemin meşru bir mücadele olduğunu tüm işçilere anlatmaktır. Herkesi ekmek ve onur davası için aynı mücadele yolunu seçmekten başka çaresi olmadığı anlatabilmektir. İşte o zaman direniş amacına ulaşmış olur. Ayrıca Entes de kardeşinin de çalıştığını söyleyen bir bayan Entes’in bir hafta tüm işçileri ücretsiz izne göndereceğini söyledi. Daha önceden de doğum iznine çıkan bir bayan arkadaşım müdürün onu çağırdığını ve “seni çıkaracaktık ama vazgeçtik, sana 6 ay ücretsiz izin vereceğiz” dediğini söyledi. Görüldüğü gibi patronların saldırıları işten çıkarmalarla sınırlı değil. Krizin faturasını bize yüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Oysa karlarına kar katarken bizimle paylaşmadı krizin ağır sonuçlarına da bizleri mahkum edemez. Krizin bedelini işçi ve emekçiler ödemeyecek.
Direnişin 25. günü
Pankart asımı ve takvimin değiştirilmesi ile bugünkü direnişimiz fabrika önünde başlamış oldu. Entes işçileri ile ara ara sohbetler gerçekleştirdik. İşçilerle yaptığımız sohbetlerde hem direnişin son durumunu aktarıyor hem de önümüzdeki süreçte yapmayı planladığımız eylemlikleri duyuruyoruz. Ayrıca Entes’in patronlarından biri olan Ahmet Tarık Uzunkaya’nın Elektrik Mühendisleri Odası yönetim k
urulunda olduğunu önceki yazılarımızda belirtmiştik. Son dönemlerde direnişin yarattığı etkiyle beraber Ahmet Tarık Uzunkaya’nın EMO’da vermekte olduğu dersleri bu dönem veremeyecek olması TMMOB yönetiminin artık direnişe kayıtsız kalamadığını gösteriyor. Yönetim bu konuda henüz net bir tutum ortaya koymuş olmasa da bu durum bize direnişin gereken etkiyi yaratmış olduğunu gösterdi.
Bu arada tüm emekten yana güçleri, 11 Haziran Perşembe günü saat 12.00’de Unkapanı Çalışma Bölge Müdürlüğü önünde yapacağımız eyleme, Entes direnişiyle dayanışmaya çağırıyorum.
Direnişin 26. günü
Sabah geldik. Yerimizi aldık. Servislerin ve yoldan geçen işçilerin bakışlarıyla beklemeye başladık. Bir müddet sonra selamlaşmalar ve geçişler bitince 11 Haziran perşembe günü saat: 12.00’da Unkapanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müdürlüğü önündeki yapacağımız eylemin çağrı metnini yazdım. Sonra bu hafta ki eylem ve etkinlik programıma baktım. Hafta sonu direnişçi işçilerin platformunun forum etkinliğine katılmamdan kaynaklı gidemeyeceğim. 15-16 haziran direnişleri ile ilgili etkinliklerine göndermek için Entes’ten mesaj metnini hazırladık. Öğlen saati geldiğinde OSİM-DER’den gelen arkadaşlar kötü bir haber ilettiler. Esenyurt İşçi Platformundan 2 arkadaş yaralanmış. Sebebi ise Sabra Tekstil diye bir firmanın kötü çalışma koşullarına, sigortasız çalıştırılmalara karşı hazırladıkları bülteni. dağıtmalarıymış. İlk dağıtımda taşlı sopalı saldıran Sabra Tekstil patronu ve uşakları 2. kez silahla saldırıyorlar. Bir arkadaşımız bacağından 2 kurşunla diğeri ise omzundan aldığı kurşunla hastaneye kaldırılıyor. Bu durumu protesto etmek için bizde Esenyurt İşçi Kültür evine gittik. Ardından Sabra Tekstil önüne giderek basın açıklaması gerçekleştirmek istedik. Fakat bu seferde sermaye devletinin kolluk güçleri silahlarla saldırdı. 4 arkadaşımız gözaltına alındı. Tekrar toparlanarak basın açıklamamızı gerçekleştirdik. Gözaltıların serbest bırakılması için sokak aralarından gür sloganlar atarak ve ajitasyon konuşmaları yaparak Esenyurt meydanına yürüdük. Meydan da oturma eylemi gerçekleştirdik. Oturma eylemi sırasında marşlar, şiirler, duyurular okundu. Sloganlarımız ise “Gözaltılar serbest bırakılsın”,”Krizin bedeli patronlara”, “Sabri yılmaz hesap verecek”,”Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, Bedel ödedik, ödeteceğiz” idi. Oturma eyleminin ardından yarın ki yapacağımız Osmanbey Sabra Tekstil önündeki eylemin duyurusuyla dağıldık. Bu gün Entes’te, Sinter’de, Desa’da, Atv-Sabah’ta yaşadığımız saldırılar işten çıkarma şeklindeydi. Bir diğeride bugün Sabra Tekstil’de yaşadığımız haliyle karşımıza çıktı. Bu saldırılara artık dur diyebilmek için onların korktukları şeyi yapalım. Daha da örgütlenerek güçlenerek karşılarına çıkmalıyız. Sonuçta bütün bu saldırılar, patronların biz işçi ve emekçilerin örgütlenmesinden duydukları korkunun bir ifadesidir. O yüzden örgütlenmeliyiz. O yüzden örgütlü mücadele etmeliyiz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Direnişin 29. günü
Sabah 07.30 civarı fabrika önündeydim. Her zamanki gibi önlüğümü giydim ve Entes işçilerinin beni göreceği şekilde fabrika giriş kapısı önünde volta atmaya başladım. Bir yandan çay içip, kahvaltı yapan arkadaşlarıma bakarken bir yandan da gelen servislere bakıp tepki veren işçiler var mı diye süzüyordum.
Pimsa direksiyonda çalışan bir abi yanıma gelerek “Senin paranı vermediler mi, ne zamana kadar burada direneceksin” dedi. Bende bunun üzerine “Ben burada para için direnmiyorum. Derdim para değil, birçok işçi çıkarıldı bu fabrikada ve eğer bir aydır işçi çıkarılmıyorsa benim burada direnmem sayesindedir. Bu krizi biz işçiler yaratmadık bedelini de bizim ödememiz ne kadar doğru” dedim. Pimsa işçisi “Haklısın ama bak bizde sendika var ve bizim fabrika kapanacak kimseden ses seda çıkmıyor. Benim şimdi işbaşı yapmam gerekiyor. Daha sonra yanına uğrayacağım, ayrıntılı olarak konuşuruz” diyerek fabrikasına yöneldi.
Öğle saatlerine doğru bir araç yanaştı. Direniş yerinin önüne şoför camdan seslenerek “Bu grev yeni mi başladı. Hiç haberim yoktu. Sinter Metal’de tanıdıklarım var onlarda hiçbir şey söylemediler. Benim şu an acelem var ama daha sonra mutlaka yanına geleceğim” dedi.
Akşam saatlerinde içinde bulunduğum ortak direniş platformunun Pazar günü yapacağı Direniş Forumu’nun değerlendirilmesi için toplantı yapılacağının haberini almamla beraber bugün direniş yerinden erken ayrılmak zorunda kaldım.
Direnişin 40. günü
Bugün eski Gürsaş işçisi olan ve sendikalaşma yüzünden işten çıkarıldıkları için fabrika önünde belli bir süre direnen işçi arkadaşlar ziyaretime geldiler. Bu arkadaşlardan bir tanesi 3 çocuk babası ve iş bulamadığı için bu durumdan oldukça rahatsız…
Gürsaş’taki arkadaşım “Bugün artık çok sıkıldım soluğu sizin yanınızda aldım” dedi. Biz de onu gördüğümüze çok sevindik. Onunla direniş sayesinde tanışmıştık ve direniş bitmesine rağmen hala bizi görmeye gelmesi umut verici bir şey. Onların ardından ziyaretime E-Kart işçisi dört arkadaş geldi. Direnişler üzerine kısa bir sohbet ve fotoğraf çekimi yapılmasının ardından direniş yerinden ayrıldılar. Ayrıca bugün yaşanan bir diğer önemli gelişme ise Entes’te çalışmaya devam eden bir arkadaşımın, Entes işçilerinin direniş güncesini okuduklarını söylemesi oldu.
Bu arada her iki haftada bir yaptığımız Entes eylemlerinin bu haftaki durağı Taksim’de Entes Apart Otel olacak.
Saat 18.00’da başlayacak eylem ATV-Sabah grevcilerinin her Cumartesi yaptıkları eylemden önce gerçekleştirilecek.
Direnişin 88. günü
Ümraniye’deki metal işçileri olarak bir piknik gerçekleştirdik. Kurultayın gündemleri üzerine tartıştık. Metal işçileri olarak neler yapabilirizin tartışıldığı bir toplantı gerçekleştirdik. 20 kişilik katılımla gerçekleşen piknik marşlar ve halaylarla renklendirildi. Mücadele programı hazırlamak için tekrar bir araya geleceğimiz başka bir toplantı tarihi kesildi. Bu çerçevede 16 ağustos tarihinde metal işçileriyle tekrar bir araya geleceğiz.
Direnişin 90. günü
Fabrika önünde bekleyişimin ardından Birgün gazetesi muhabiri ile Entes’in 100. günü yaklaşması vesilesi ile röportaj gerçekleştirdik. Röportajdan sonra Ankara’da her sene düzenlenen Mamak kültür sanat festivalinin ardından festivali düzenleyen Mamak işçi kültür evine baskın yapılmıştı ve iki kişi gözaltına alınmıştı. Bu devlet terörünü protesto etmek için Taksim tramvay durağında basın açıklaması gerçekleştirdik. Devletin birçok eve baskın düzenlemesi kitlesel geçen Mamak festivalinden kaynaklı ne kadar korktuklarının göstergesi oldu. Devlet terörünü kınıyor, göz altıların serbest bırakılmasını umuyorum.
Direnişin 91. günü
Bağımsız devrimci sınıf platformu olarak halkalı kâğıt işçilerini ziyarete gittik. Sloganlarla fabrika önüne geldiğimizde kağıt işçilerinin alkış ve sloganlarıyla karşılandık. Kâğıt işçilerine elimizden gelen her türlü desteği vereceğimizi söyledik. Hangi konuda yardım istediklerini belirtmelerinin yeterli olacağını dillendirdik. Küçük çekmece işçi platformu çalışanlarının yapmış olduğu ozalitleri gören kâğıt işç
isinin duygularını ifade etmesi ve teşekkürlerini iletmesi görülmeye değerdi. Bu gerçekten de işçilerin yalnız olmadıklarının farkına varmalarıydı. Onlar için umut verici bir şey olsa gerek. Dikkatimi çeken diğer bir şey ise Entes direnişinin 100. gün etkinliğinin duyurulduğu Entes bülteninin grev duvarına yapıştırılması idi. Toplu olarak fotoğraf çekiminin ardından Güler Zere için adli tıp önünde tutulan nöbet yerine ziyarete gittik. Hasta tutsakların serbest bırakılması talebini haykırdık. Adli tıp kurumunun aslında sermayeye ve onun uşaklarına hizmet ettiğini söyledik. Başta Güler Zere olmak üzere yaşanılan örnekler ise bunu açık açık göstermekteydi. O yüzden de işçi ve emekçiler nezdinde devletin hiçbir kurumuna güven duyulmamaktadır. Kanser teşhisi konduğu halde bile onuru için mücadele eden bir insanın ölüme mahkûm edildiği, asıl soyguncuların asıl bu yoz, çürümüş düzenin gereklerini yerine getirenlerin dışarıda kol gezdiği bir sistemden daha ne beklenebilir ki? Çözüm ise mücadele etmekte. Ama içinde bizim de yer aldığımız bir mücadele….
Direnişin 92. günü
Bir işçi deneme süresi içinde çalıştırılıp paraları verilmeden çıkartılan iki yeğeninin hakkını almak için fabrika önünde saatlerce bekledi. Beklerken yanımıza gelip sohbet eden işçi direniş hakkında bilgi almak istedi. Niye beklediğimi, amacımın ne olduğunu anlattıktan sonra “En iyisini yapmışsın. Keşke herkes senin gibi olsa” dedi. Patronun yarın tekrar gel demesi üzerine işçiye Entes’in 100. gün çağrısının yapıldığı bildiri ve Osim-Der ‘in adresi verildi.
Bugün yanıma gelerek şaşkın bakışlarla burada ne oluyor diyen işçiler çoğunluktaydı. Araçtan zafer işareti yapıp sonuna kadar destekçiniz diyenler de oldu. İşçi köylü gazetesi muhabiri ziyaretime geldi. Direnişe dair notlar aldı. Gazetenin bu sayısında 100. gün çağrısına yer vereceğini belirtti.
Direnişin 96. günü
Pazar akşamı Kartal’da açılan Sinter Metal dayanışma standına desteğe gittik. Çevrede bulunan çay bahçelerine kalem ve anahtarlık sattık. Kartal’da belediyenin düzenlediği festivale gelen işçi ve emekçilere ajitasyon eşliğinde Sinter Metal’in bildirilerini dağıttık.
Bugün ise Sinter Metal’den ziyarete gelenler oldu ve “Sinter’de direnen işçiler bile desteğe gelmezken siz geldiniz, size teşekkür ediyorum” dedi. Direnişte yaşadığı sıkıntılar olduğunu ve yavaş yavaş bunların kendisini karamsarlığa ittiğini anlattı. Biz de “Sen doğruları görüyorsun ama herkes senin gibi değil. Sabırlı olmak ve diğer işçiler de aynı sorunu görene kadar anlatmak gerekiyor” dedik. Ayrıca işçilerin daha çok ekonomik talepler uğruna direndiğine değinen ve bu duruma canı sıkılan işçinin morale ihtiyacı olduğunu gözlemledik. Yine de her şeye rağmen karamsar olmamak gerektiğine değindik. Sonuçta bizler başkaları için mücadele etmiyoruz. İnsani değerlerimiz için bile mücadele etmek gerektiğini biliyoruz. Entes direnişinin ardından Siter Metal eylemine katıldık.
“Bir kadın olarak tarihin başladığı andan bu yana zincirin halkalarını koparmadan mücadele azmi ve dayanışma duygusunu bugünlere taşıyan iğneyle kuyu kazar gibi , dantel gibi mücadeleyi ören bugün kullandığımız bir çok hakkın bedelini ödeyen mücadeleci kadınlara minnet borcuyla müteşekkiriz. Bize düşen dayanışma için ellerimizi birleştirmek ve başarıya ulaşmak.
Tıpkı Novamed’de olduğu gibi ya da Emine Aslan’la dayanışma da olduğu gibi…”
Av. Sevgi Alpşen Binbir
Direnişin 98. günü
İlk olarak Sinter metalin her sabah düzenli olarak yaptığı eylemine katıldım sonra eşyalarımı alarak direniş yerine geçtim. Bir işçi bizimle yaşadığı bir sorunu paylaşmak istedi ve anlatmaya başladı; Hemen hemen bir haftadır yeğenlerinin alacaklarını tahsil etmeye çalıştığını ve düzenli olarak her gün fabrikaya çağrıldığını, patronun yalan dolanlarıyla bir kuruş para almadan gönderildiğini dile getirdi. Bankadan para çekip vereceğim diyerek bulunduğu mevkiden çok uzaklara götüren patron yine bir kuruş para vermeden geri göndermiş.
Yanımıza gelen bir işçi şahit olduğu bir olayı anlattı; Entes direnişine farklı bir fabrikanın çalışanının destek olmak için gelmesi üzerine Entes patronunun O işçinin çalıştığı fabrikayı arayarak işçiyi patronuna şikâyet etmiş. “sizin elemanınız Entes direnişine destek veriyor” demiş. Entes patronun bu yaptığı ilk değil daha öncede Entes yakınında bulunan ve yanıma gelen işçilere güvenlik tarafından “Entes direnişçisinin yanına gitmeyin” diyerek uyarıda bulundurmuş. Bu şekilde Entes direnişini zayıflatacağını düşünen Entes patronu yanıldığını er ya da geç anlayacaktır.
Direnişin 99. günü
Entes te işe başlayacak olan bir mühendis yanıma gelerek Entes fabrikası hakkında bilgi aldı. Başka bir işçi yanıma gelerek ” Sürekli seni burada görüyorum. Tam olarak ne yapmaya çalışıyorsun?” dedi. Bunun üzerine bende neden direndiğimi, sessiz kaldığımız sürece saldırıların daha çok arttığını ve artık bir yerden başlamamız gerektiğini anlattım. Daha sonra işçi kardeşinin bu ülkenin doktorları tarafından sakat kaldığını, kardeşini tekrar hastaneye götürmesi üzerine doktorların yüzlerine bile bakmadığını anlattı. Ayrıca hastanede olduğu gibi yaşamın birçok alanında özellikle bu sistemde parası olanın güçlü olduğunu söyledi.
Dün yeğenlerinin parasını almaya gelen ve eli yine boş dönen işçi bugün yine patronun yanına giderek alacakları paranın bir kısmını aldığını geri kalanının da hesabına yatırılacağını söyledi. Ayrıca pazartesi günü öğle yemeğimizi temin edeceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Yakındaki bir fabrikadan bir işçi ziyaret etti. Kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Yoldan geçen iki işçi pankartı dikkatlice okuduktan sonra yüksek sesle “direnişinizi destekliyoruz” dedi.
Direnişin 100. günü
Haftalar önce çalışmasına başladığımız 100. gün etkinliği gelip çatmıştı. 100 gün olmasına rağmen heyecan doruktaydı. Kolluk güçleri tünemişti yine fabrika etrafına. Korku mu? Neden korkacakmışım? Davamın haklı olduğunu biliyorken mi? Asıl onlar korkmalı. İşçiler artık sessiz çığlıklarında boğulmuyor. Tek tükte olsa ben buradayım diyor. Ben yavaş yavaş gücümün farkına varıyorum diyor. Er geç sen de bu gücü göreceksin.
Etkinlik İmes A kapısından sloganlar eşliğinde yürüyüşle başladı. Yürüyüş başladığı sırada polis 4 -5 defa direniş yerine gelerek ” Basın açıklaması nerede yapılacak? Kim yapacak? Basın metni varmı? Alabilir miyiz?” gibi sorular sordu. 4 sivil, 4 resmi oto, 1 akrep ve bir otobüs dolusu çevik polis bir kez daha ne kadar korktuklarını gösterdiler. Etkinliğe DHF, EKK, BDSP, Osim-Der, Metal kurultayı hazırlık komitesi, Direniş platformu, Atv-Sabah grevcileri, Sinter Metal işçileri ve Petrol-İş Kadın Dergisi Editörü Necla Akgökçe de katıldı. Konuşmaların ardından şiir ve müzik sunumu yapıldı. Bu noktada DHF ve Esenyurt işçi kültür evi şiir ve müzikle programa destek sundular. Etkinliğe Entes ve çevredeki işçilerin oldukça yoğun ilgisi vardı. Etkinliğin ardından gür sloganlarımızla başta OSB müdürlüğü önüne giderek basın açıklaması gerçekleştirdik daha sonra Sinter Metal işçilerini ziyaret ettik. Orada kısa sohbet gerçekleştirdik. Kitlenin dağılması üzerine Atv-Sabah işç
ileri ile Entes fabrikası önüne gittik. Benimle birlikte 2-3 saat direniş yerinde bekleyen Atv-Sabah grevcileri ile güzel sohbetler gerçekleştirdik.Bildiğiniz üzere Atv-Sabah grevcileri geçtiğimiz günlerde bir dayanışma gecesi düzenlemişti. Bu geceden toplanan paranın bir kısmını zarf içinde vererek Entes direnişine ayırdıklarını söylediler. Buradan bir kez daha Atv-Sabah grevcilerine ve 100. günde beni yalnız bırakmayan emek dostlarına teşekkür ediyorum.
Direnişin 101. günü
Geçen hafta kararlaştırdığımız gibi Red kültür merkezinde söyleşi gerçekleştirdik. Halkalı kağıt işçileri, Yıldız teknik üniv. Öğrencileri de oradaydı. Halkalı kağıt işçilerinin grevi sonlandırması üzerine grevin nasıl sonuçlandığına ilişkin bilgi alışında bulunduk. 2009 yılında 25 lira 2010 yılında 90 liraya anlaşıldığını söylediler. Onun haricinde diğer sosyal haklara yönelik daha öncesinden de patronla anlaştıklarını dile getirdiler. Bundan sonra direnişteki işçilerle dayanışmaya önem vereceklerini, bu grevden kazanılan en önemli şeyin birlikte hareket etmek olduğunu söylediler. Onun dışında ben Entes direnişine yönelik şuanda geldiği süreci, 100. gün nasıl geride bırakıldığını ve Entes işçisi için ne yapmayı düşündüğümü anlattım. Direniş ve grevlerin işçi havzalarında yeteri kadar işlenilmediği konuşuldu. Bunun da göstergesi olarak birçok işçinin grev ve direnişlerden bihaber olması ortaya kondu. Söyleşinin ardından Atv-Sabah grevcilerinin başlattığı ve gelinen noktada diğer direnişleri de kapsayan Cumartesi eylemine katıldık.
Atv-Sabah grevcileri sendikaya karşı tutum aldıklarını ve o yüzden bu haftaki eyleme önlüksüz katıldıklarını ilan ettiler. Eylemlere devam edeceklerini de söylediler. Direniş platformu olarak yapacağımız forumun duyurusu da yapılmış oldu.
Eylemin ardından çoktandır gitmek istediğim fakat vakit bulamadığım Güler Zere’ye özgürlük nöbetine katıldım. Sonuçta ona yapılan yarın bizde yapılabilir. Buna sadece güler Zere’ye yapılan saldırı olarak değil tüm devrimcilere yapılan bir saldırı olarak bakmak gerekiyor. Ne acıdır ki birçok kurum hala bunun farkında değil. Nöbete ivme dergisinden ve anarşistlerden de katılanlar vardı. Gece boyunca güzel sohbetler gerçekleştirdik. Yer yer kalabalıklaşan bir nöbet gerçekleştirdik. Güler Zere için başlatılan imza kampanyasına katıldım. Nöbetin devralınmasının ardından nöbet yerindekilerle vedalaşıp oradan ayrıldık.
Entes direniş güncesinden;
Cafna Munzur ve Gülistan
Bedeli katmer katmer ödenmiş
Sevdalara kucak açmıştı yeryüzü
Gülüşümüz hep vardı
Kimi zaman acıya bulanmş
Kimi zaman zafere yatkın
Kimi zaman bir dilim ekmeği
Paylaşmanın
Yada
Tırnakla umudu kazmanın gülüşü
Ama hep vardı
Mercanda 17 kör bıçak bilenmişti
İçimizdeki derinliğe göz dikmiş
Kan kokusuna sırıtkan
Biliyorduk
Tanıyorduk
Boylu boyunca uzanmıştık
Yeryüzünün en dirençli mağmasına
En sıcak yerine
Acıyla yoğrulmuş bir halkın
Nasırlı ellerine tutunmuştuk
Kan kokusu
Barut kokusu
Mercanın nergizleri
Bağdaş kurmuştu bedenimizin her parçasına
Halen bıçaklar bileniyordu
Cafnaya uzanıyordu barut
Artık yüreğimiz 17 bin parça
Cafnanın dev dalgalarında
Örseleniyordu
Her kudurgan dalga 17 bin darbe vuruyordu
Suskundu yeryüzü
Kirli bir suskunluk
Akbabaların sinsi bakışı
Ve
Ölüm halay çekiyordu TAMİL’in bedeninde
Ulucanlara selam dururcasına
İnatla!
Onüçlük bir tamilli kızın
Gözlerinde donup kalmıştı
Bir damla kan…
Cafnadan
Munzurdan
Zifiri dumanların yükseldiği
Fabrikalardan
Bizim alınterimizdi süzülen
Ki
Bir kız daha direniyordu
Cafnayı munzuru alınterini yüreğine sığdırıyordu
Fabrika kapısında tek başına sıkılı yumruğu ile
Gülümsüyordu pir-u pak
“emekçiler adına direniyorum” diyordu
“Biz kazanacağız!”
Ümraniye’den tekstil işçisi
Direnişin 106. günü
Bugün Entes’in ilk davası görüldü. Karşı tarafın avukatı krizden kaynaklı üretimin düştüğünü ifade etti. Bir daha ki duruşmaya kadar Entes’in evrakları incelenecek ve ilk olarak Entes’in şahitleri dinlenecek. Dava Ekim’in 22’sine atıldı.
Adliyeden ayrıldıktan sonra dün geceden beri Yeni Bosna’da adli tıp önünde bekleyenlerin yanına gittim. Adli tıp kurumunun toplantısı olması üzerine oldukça kalabalık bir kitle bekleyiş içindeydi. Avukatların adli tıp kurumu başkanı ile konuşmak için birçok kez talepte bulunmalarına rağmen nihayet kabul görmüştü. Görüşüp gelen avukat toplantının hala devam ettiğini söyledi. Yuh lamalarla cevap veren kitle marş ve sloganlarla birlikte oturma eylemi gerçekleştirdi. Uzunca bir bekleyişin ardından tekrar görüşmeye giden avukatlar belgelerin yetersiz olduğunu aynı zamanda 2 tane onkoloji uzmanının olmaması durumunda sabahleyin İstanbul üniversitesinden 2 onkoloji uzmanı getirilerek dinlenildiğini belirttiler. adli tıp kurumu sonuç olarak eksik olan evrakların tamamlanması durumunda karar vereceklerini söylemişler. Bu açıklamayla birlikte yarınki Güler Zere’ye özgürlük eylemine katılma kararıyla kitle dağıldı.
Entes direnişi ile dayanışma güncesinden;
“İş, ekmek ve insanca yaşamak herkesin hakkıdır. Krizleri ve kendi zenginliklerini yaratan iktidarları; bu ortamı fırsat bilenleri kınıyorum. Kimsenin ekmek derdine düşmediği barış, huzur dolu bir ülke ve dünya diliyorum.”
Direnişin 107. günü
Uid-Der çalışanlarından iki kişi ziyaretime geldi. Daha öncesinden Sinter Metal’e uğradıklarını ve 12 Eylül ile ilgili röportaj yaptıklarını söylediler. Benim de 12 Eylül ile ilgili düşüncelerimi aldılar. Direnişteki işçilerin bu tarihi olayla ilgili bilgi sahibi olmalarında fayda olacağını, ayrıca sendikaların ve derneklerin bu gibi işçi tarihinde derin izler bırakan olaylar hakkında eğitimler vermesi gerektiğine değinildi. 12 Eylül üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdikten sonra bülten bırakarak direniş yerinden ayrıldılar.
“Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
zulmün önünde dimdik tut onurunu,
Sevginin önünde eğil kızım….”
Direnişin 117. günü
Metal işçileri kurultay hazırlık komitesi ilk adımı atmış oldu ve direniş yerine nöbete geldi. Bundan böyle her pazartesi kurultay hazırlık komitesinden bir kişi Entes nöbetine gelecek. Öğle yemeğimi de karşılayan Metal işçileri kurultayı hazırlık komitesine buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
Bugün yine iş arayan işçiler ve ne zamana kadar direneceğimi soranlar yoğunluktaydı. Yağmurun yağmasıyla birlikte dernek çalışanları ile önümüzün kış olmasından kaynaklı nasıl bir önlem alacağımızı tartıştık. Çadırda hem fikir olduk ama biraz maddi sıkıntımız var. Bunu da aşmak için ayrıca bir çaba içine girmemiz gerekecek. Sonuçta ne olursa olsun hava şartları yüzünden direnişin aksaması gibi bir durum söz konusu olamaz.
Entes direnişi ile dayanışma güncesinden;
“Her türlü işçi kıyımı sosyal cinayettir. Son bulmasını diliyorum. Direne direne kazanacağız!” (Direnen Kent A.Ş. işçisi)
Direnişin 125. günü
Direnişi daha öncesinden bilen ve takip eden bir işçi direnişin son durumunu, gelişmeleri öğrenmek için yanıma geldi. Son yaşanan gelişmeleri aktard