“Beyaz adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir” Kızılderili Şef Seattle Kızılderililerden beter haldeyiz, çünkü hem onları katleden Washington’daki büyük şeflerin, hem de bizim beyaz adamların saldırısı altındayız. Bize, yaşam kaynağımız topraklarımıza ve tüm değerlerimize […]
“Beyaz adam, anası olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne alınıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir” Kızılderili Şef Seattle
Kızılderililerden beter haldeyiz, çünkü hem onları katleden Washington’daki büyük şeflerin, hem de bizim beyaz adamların saldırısı altındayız. Bize, yaşam kaynağımız topraklarımıza ve tüm değerlerimize yapılanlara bakınca, aslında ‘Hepimiz Kızılderiliyiz.’ Ezenlerin her yerde beyaz adam, ezilenlerin her yerde Kızılderili olduğu bu dünyanın bir yerindeyiz. Amerikalı beyaz adam olmuşsun ya da Türkiyeli işbirlikçisi AK adam… Kızılderili olmuşsun ya da Türkiyeli bir emekçi tüm kazanımları yağmalanan; ne fark eder? Sömürünün dili, coğrafyası ve araçları değişse de anlatılan bizim hikayemizdir.
Samsun… Doğu Karadeniz kıyılarını esir alan dağların içe çekilerek armağan ettiği Çarşamba ve Bafra ovalarıyla ve bu ovalara yaşam veren Yeşilırmak ve Kızılırmak’la su ve toprağın muhteşem buluşmasının kudreti yeşerirdi bu ovalarda… Topraklarının yüzde ellisi tarım alanı olan bu bereketli topraklarda yetişen tütün, buğday, pirinç, şekerpancarı, mısır, fındık, ayçiçeği Samsunlu Kızılderililerin yaşam kaynağıydı. Tıpkı Kızılderililer gibi toprağı ana bellemeleri bu yüzdendi. Toprak ananın bağrındaki hiçbir şeye saygısızlık etmediler. Ne ırmaklara, ne ağaçlara ne de hayvanlara… Ta ki, beyaz adamlar gelinceye dek…
“Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bunlar, zenginlerin bozabileceği ama fakirlerin bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için fakirlerle güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemiz, toprağın kendilerinin olduğunu söylüyorlar. Baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyorlar”
Toprak ananın bereketine, ırmakların gücüne, Kızılderililerin masumiyetine düşman oldular beyaz adamlar ve AK adamlar olup istila ettiler Kızılderililere ait TİGEM’i, Et Balık Kurumu’nu, DMO’yu kapattılar. Çünkü, Kızılderililere ait ne banka bırakacağız, ne fabrika, ne de işletme. Hepsini satacağız!” demişti beyaz adamların soluk benizli Ekonomi Şefi Unakıtan. İşgalci beyaz adamlar, bir kenti yokolma aşamasına getirdi.
Tütünün, fındığın, çeltiğin ırzına geçenler, borç batağına giren Samsunlu Kızılderilileri ektiği toprağından kopardılar, göçe zorladılar. Sonra sıra topraklara geldi. Çünkü, beyaz adam için toprak, ‘alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey’di. Tam da bu noktada, işsizliğe ve açlığa mahkum ettikleri Kızılderilileri size iş sahası açacağız diye kandırıp toprakları satın almaya başladılar. Ve o toprakları zehir tacirlerine sundular: Buyurun, kurun santrallerinizi!..
Önce sosyal demokrat bir Kızılderiliyken, kabilesini terk edip beyaz adamların Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz, ülkenin hemen her yerinden kovulan Cengiz ve AKSA’yı, ‘her türlü yardımı yapma’ vaadiyle Samsun’a davet etti. Tekkeköy ilçesine iki mobil santral kurdurttu. Yıllarca zehirlenen Tekkeköylü Kızılderililer kanserden öldüler. Suya, toprağa ve havaya karışan zehirden dolayı bu bölgede yetiştirilen ürünleri kimse satın almadı. Samsun Barosu, Elektrik Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, TTB… gibi Kızılderililerin sesi örgütler amansız bir mücadeleyle bu santrallerin çalışmasını durdurduysa da mobil santraller artık verimli arazileri yok etme noktasına getirdi.
Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır” Ve nitekim, öyle de oldu. Artık Çarşamba ve Terme ilçesi sınırlarında 5 ayrı santralin kurulması planlanıyor. Beyaz adam Yılmaz’ın mobil santrallere açtığı yol, başka santral serüvenlerine de yol oldu. Gördüler ki artık Kızılderililere kömürle çalışan termik santralleri yutturamayacaklar; bu kez santralin doğal gazlı versiyonuyla geldiler Samsun’a.
Beyaz adamın adı bu kez Borasco’ydu. Önce Çarşamba ilçesine bağlı Durusu köyünün Kızılderililerini kandırmaya çalışırlarken, onlara en çok AK vekil adamlar yardımcı oldu. Durusu’ya Borasco’nun dikeceği santralin borusundan, çok ‘doğal’ bir gaz çıkacağını anlatarak Kızılderilere gaz vermeye çalıştılar. Ama, Borasco’nun borusu Durusu’da ötmedi. Durusulular, “Gidin soluk benizli Çevre Bakanı şefinize söyleyin, o boruyu kendi köyüne diksin” dediler. Doğal gazlı santralinin borusu elinde kalan Borasco, başka bir yoksul Kızılderili köyü aradı ve buldu bu kez. Samsun’un Terme Akçay mevkisinde 900 megavatlık santralini kurmak için köylülerin topraklarını satın almaya başladı. Akçay ve Hocaoğlu mahallelerinde tapu pazarlıklarını sürdüren Borasco, geçenlerde Kızılderililerden çok polisin olduğu Kızılderilileri ‘bilgilendirme’ toplantısında çevrecilerin sorularından bunalınca dedi ki, “Biz de bu ülkenin insanıyız!” Ulen biz Yontma Taş Devri’nin insanı mıyız? Bizim niye yatırım yapacak 500 milyon euromuz yok?
Samsun Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanının ve köy muhtarlarının bile haberinin olmadığı toplantıda Çevre Birlikteliği Sözcüsü Kızılderili dostu Metin Telatar “Neden bu kirli yatırımları kurmak için Samsun’a hücum ediliyor? Samsun’da ne var?” diye sordu. Sevgili Telatar, Samsun’da ne olacak; şiş var, döner var! Döner kebap dönmez olsun!
Samsun Halkevi’nin yiğit temsilcisi Nuray Erçağan’ın “Bu santral için kaç ağaç kesilecek? 17 yıl boyunca insanlara ve ağaçlara ne yapacaksınız?” sorusuna verilen cevap ise şuydu: Cevap vermiyorum!
“En son ağaç kesildikten, en son ırmak zehirlendikten, en son balık yakalandıktan sonra… Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksın… Kartal mesajı getirdi/ Güneşin çocuklarına / güzel günler yakında / Hayalet Dansı’na gelin / Comancheeler Gelin / Karaayaklar Gelin / Biz tekrar yaşayacağız”