2008 yılı biterken Dünya’yı saran ekonomik kriz; resesyon ya da depresyon ya da her ne karın ağrısıysa finans piyasalarında, reel sektörde büyük alt üst oluşlara neden oldu, oluyor. Türkiye de Dünya kapitalist sisteminin bir parçası ve krizden etkileniyor. Dün “Bize teğet geçti, hamdolsun iyiyiz” diyenler bugünlerde IMF’nin kapısını aşındırmaya başladılar bile. Krizden en çok etkilenenler […]
2008 yılı biterken Dünya’yı saran ekonomik kriz; resesyon ya da depresyon ya da her ne karın ağrısıysa finans piyasalarında, reel sektörde büyük alt üst oluşlara neden oldu, oluyor. Türkiye de Dünya kapitalist sisteminin bir parçası ve krizden etkileniyor. Dün “Bize teğet geçti, hamdolsun iyiyiz” diyenler bugünlerde IMF’nin kapısını aşındırmaya başladılar bile. Krizden en çok etkilenenler emekçi sınıflar… Fabrikalar bir biri ardına kapanıyor ya da üretimlerini daraltıyorlar. Binlerce işçi işten çıkarıldı ve çıkarılıyor. Fabrikalarda iş daraltılması nedeniyle ücretsiz izinler başta olmak üzere esnek çalışmanın her türlüsü uygulamaya sokuluyor, sokulmaya çalışılıyor.
Eczacıbaşı Vitra da üretimini daraltan işyerlerinden biri. Fabrikada 300’ün üzerinde işçinin, kriz nedeniyle işten çıkarıldığı basına yansıdı. Vitra’da ‘hamdolsun’ işçiler sendikalı. Ve Vitra’da yıllardır Çimse-İş örgütlü, toplu sözleşme bağıtlıyor.
Vitra’da işten çıkarılan işçilere yapılan tebligatlarda gerekçe olarak “Pazar koşullarında daralmaya bağlı olarak bazı ürünlerde üretim kısıtlamasına gidilmesi zorunluluğu” gösteriliyor. Tebligatlarda toplu işten çıkarma kararına ilişkin olarak “11 Kasım 2008 Salı günü sendika ile imzalanan protokol ile de mutabakata varılmıştır” ibaresi de yer alıyor. Bir örneğini yayınladığımız tebligatlardan anlaşılan sendika, işçilerin topluca işten çıkarılmaları kararına ortak olmuş.
Oysa sendika hareketinin çatı örgütleri kriz nedeniyle işten çıkarmalara karşı çıkmakta, sendikaların önüne bir dizi çözüm önerisi koymaktadırlar.
Türk-İş Kasım ayında “Ekonomik Krize Karşı Önlemler Raporu” yayınladı. Raporda Türk-İş, “IMF-WB patentli politikaların terk edilerek, insana öncelik veren ekonomik ve sosyal politikaların benimsenmesi ve uygulanması” gereğine işaret etmektedir. Türk-İş’in önerileri arasında ilk sırayı “istihdamın korunması ve geliştirilmesi” almaktadır. Türk-İş Raporunda, “Ekonomik kriz gerekçe yapılarak işçilerin işlerinden çıkarılmaları önlenmelidir. İşyerlerine/firmalara sağlanacak teşvik, istisna ve muafiyet önlemlerinde işçi çıkarılmaması temel koşul olmalıdır.” Türk-İş, “iş güvencesinin işe iadeyi sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesini” ve işten çıkarmalar yerine “çalışma saatlerinin düşürülmesini” önermektedir.
18 / 19 Kasım 2008 tarihlerinde toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, sonuç bildirgesinde kriz karşısında öncelikle çalışanların geleceği güvence altına alınması, iş ve yaşam koşulları insanca yaşanacak bir düzeyde tutulması gereğine işaret edilmekte, işten atılmaların yasaklanması, çalışma sürelerinin dinlenme ve yemek süresi dâhil haftalık 40 saate düşürülmesi istenmektedir.
Sendika hareketinin çatı örgütlerinin işten çıkarmalara karşı örgütlemeye çalıştığı bu haklı direncin Vitra’da dikkate bile alınmadığı anlaşılıyor. İşten çıkarmaların önlenmesi yönünde sendikanın bir çabası basına yansımadı! Beli ki çalışma saatlerinin düşürülmesi, zorunlu bölümlerde öncelikle hak kazanılmış ve hatta ileriye yönelik hak kazanılacak yıllık ücretli izinlerin kullandırılması gibi çözümler de Vitra’da hayata geçirilmemiş.
Meselenin bir de hukuksal boyutu var. İş Kanunu, ekonomik nedenlerle “toplu işçi çıkarma” durumunu düzenliyor. Kanunun 29. maddesi “toplu işçi çıkarma” başlığını taşıyor ve madde, “ekonomik, teknolojik, yapısal ve benzeri işletme, işyeri veya işin gerekleri sonucu toplu işçi çıkarmak istediğinde” uygulayacağı prosedürü düzenliyor. İşverenin durumu en az otuz gün önceden bir yazı ile işyeri sendika temsilcilerine, ilgili bölge müdürlüğüne ve Türkiye İş Kurumuna bildirmesi gerekiyor. Sendika temsilcileri ile işveren arasında yapılacak görüşmelerde, “toplu işçi çıkarmanın önlenmesi ya da çıkarılacak işçi sayısının azaltılması yahut çıkarmanın işçiler açısından olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi” konularının ele alınması zorunlu ve maddede işten çıkarma ‘son çare’ olarak öngörülüyor ki Yargıtay da bunun altını önemle çiziyor pek çok kararında.
Oysa işçilerin ifadelerine göre, işten çıkarılanların hemen hepsi kıdemli işçi… Kimilerinin geçmiş yıllardan birikmiş izin sürelerinin 100 güne vardığı söyleniyor. Öyle anlaşılıyor ki olayda işten çıkarmalar ‘son çare’ olarak ortaya çıkmamış ve uygulama bu yönüyle İş Kanunu’na da aykırı.
Protokol, sendikanın işçi çıkarmalarına karşı gerekli ve yeterli direnci gösterip göstermediği, çalışma sürelerinin kısaltılması, işçinin ekmeğini paylaşacağı teknik organizasyonların örgütlenmesi gibi çözümlerin ne ölçüde savunulduğu meselesi bir yana sadece bu maddenin uygulanması konusunda bile çok ciddi tereddütlere neden oluyor.
Çimse-İş, bir açıklama borçlu.