Sendikalaştıkları için önce sürülen, ardından işten atılan Çapa Kan Merkezi sağlık emekçileriyle, niye sendikalı oldukların, sendikalı olduktan sonra işten çıkarılmalarını ve sendikalarına ve işlerine sahip çıkma mücadelelerini konuştuk. Dudu Tekkanat emekliliğine iki yıl kala sendikalı olduğu için işten çıkarılmış. Kızılay Özel Hemşirelik Koleji’nde dört yıl eğitim aldıktan sonra 1988’de mesleğine başlamış. Mesleğini ailesinin tavsiyesiyle seçtiğini […]
Sendikalaştıkları için önce sürülen, ardından işten atılan Çapa Kan Merkezi sağlık emekçileriyle, niye sendikalı oldukların, sendikalı olduktan sonra işten çıkarılmalarını ve sendikalarına ve işlerine sahip çıkma mücadelelerini konuştuk.
Dudu Tekkanat emekliliğine iki yıl kala sendikalı olduğu için işten çıkarılmış. Kızılay Özel Hemşirelik Koleji’nde dört yıl eğitim aldıktan sonra 1988’de mesleğine başlamış. Mesleğini ailesinin tavsiyesiyle seçtiğini belirten Tekkanat mesleğiyle gurur duyduğunu da sözlerine ekliyor. Tekkanat dört yıllık eğitiminin ardından 18 yıl hizmet ettiği Kızılay’la yurtdışı görevlerinde, gençlik kamplarında, deprem bölgelerinde çalışmış. Yurtiçi ve yurtdışı görevleri sırasında şu an 17 yaşında olan oğluyla doğru dürüst ilgilenemediğini söyleyen Tekkanat, bütün çocukları kendi çocuklarımızdan ayrı düşünmeden hizmet verdik diyor. Tekkanat DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık Emekçileri Sendikası’na (Dev Sağlık-İş) 19 Eylül’de üye olmuş.
Arzu Örün Kızılay Özel Hemşirelik Koleji’nden 1988’de mezun olmuş. O tarihten itibaren de işten çıkarılana kadar Kızılay’da çalışmış. Örün’de 14 yaşından beri içinde olduğu kurumun kendisini işten çıkarmış olmasına anlam veremiyor. Kızılay’ın ‘Bir milyon iyi insan arıyoruz’ kampanyası yaparken bunca yıl Kızılay’a emek vermiş çalışanlarını işten çıkarmasına “böyle yardım kurumu olur mu?” diye soruyor.
Aysel Çelik Kızılay Özel Hemşirelik Koleji’nden 1998’de mezun olmuş. Çelik hem mesleğini sürdürmüş hem de eğitimine Marmara Üniversitesi’nde devam etmiş. Okulu bitirdikten sonra yüksek lisans eğitimine de devam ediyor. Kızılay’ı evleri gibi gördüklerini söyleyen Çelik sitemli, biz Kızılay’a canı gönülden bağlıyız. Biz yasal haklarımızın bize verilmesini istiyoruz” diyor.
“Niye sendika, niye şimdi” diye sorduğumuzda, Tekkanat’tan, Örün’den ve Çelik’ten aynı cevapları alıyoruz. İlk neden olarak, 2006’ya kadar kadrolu çalıştıkları Kızılay’da bu tarihten itibaren sözleşmeli işçi olarak çalışmaya başladıklarını söyleyen işçiler, zaten zor olan çalışma şartlarının daha da zorlaştığını belirtiyorlar.
Bu tarihe kadar Kızılaycılık ruhuyla yetiştikleri için hiçbir şeye itiraz etmediklerini söyleyen işçiler, “Bize gel dediler geldik, git dediler gittik, yaptığımız her şeyi işimizin bir parçası olarak gördük” diyorlar. İlk çalışmaya başladıklarında Çapa Kızılay Kan Merkezi’nde 73 hemşirenin görev yaptığını bu sayının şu an 15’e düştüğünü söyleyen işçiler, çalışma saatlerinin çok düzensizleştiğini belirtiyorlar. Aile nedir bilmeden, yağmur çamur demeden, yurtiçi yurtdışı görevlerinde bulunduklarını ama haklarının giderek ellerinden alındığını söyleyen emekçiler için bardağı taşıran son damla yeni müdür Hüsnü Altunay’ın kendilerine yönelik tavırları olmuş. Altunay’ın, toplantılarda Çapa çalışanlarına yönelik, “Siz robotsunuz, siz sadece denileni yapın, çözüm getirmeyin” gibi sözleri işçileri sendikalı olmak için harekete geçirmiş. İşçilerin sendikalı olmaya başlamalarının duyulması üzerine Altunay sendikalı işçilere, “Kaz sürü, maymunlar” gibi laflarla hakaret etmiş. Müdür hırsını alamamış olacak ki diğer çalışanları gece yarıları telefonla arayarak, sendikaya üye olanların istifa etmelerini, sendikaya üye olmayanların da üye olmamalarını istemiş.
İşçileri sürgünle, işten atmayla tehdit etmiş. Müdür Türkiye’deki diğer kan merkezi müdürlerini de telefonla arayarak sendikalaşmaya karşı sert tedbirler almalarını önermiş. İşçiler şu ana kadar verilen her göreve gittikten sonra son verilen göreve (sürgüne) gitmemelerini; “sürüldüğümüz yerde hizmet binası yok, kalacak yer yok, nerede hizmet vereceğiz, nerede kalacağız” diye açıklıyorlar. Ayrıca bu yapılanın tamamen hukuk dışı olduğunu da belirten işçiler, “Bulunduğumuz yerin dışına tayin yapamazlar, kaldı ki biz işçiyiz, bizde tayin olmaz” diyerek sürgün yerlerine niye gitmediklerini ifade ediyorlar.
Kan Merkezi işçileri, sendikalaşma ve işlerini geri kazanma mücadeleleri sırasında mücadele eden işçilerin eylemlerine destek verdiklerini, aynı şekilde onların da kendi mücadelelerine destek verdiklerini söyleyerek, Türkiye’de işçilerin bu kadar sorunları olduğunu bilmediklerini ifade ettiler. Kan merkezi çalışanları mücadelelerine işlerini geri alana kadar devam edeceklerini söyleyerek artık kendilerinin de meydanlarda olduklarını ifade ediyorlar.
Dev Sağlık-İş üyesi işçiler söyleşimizin ardından, Ankara’da yapacakları eylem için yola çıktılar. Kızılay Kan Merkezi işçileri 14 Kasım’da da Kızılay tarafından düzenlenen “Türkiye Ulusal Güvenli Kan Programı” adlı toplantının yapıldığı yerde eylem yaparak, “Kızılay’a, işimize ve sendikamıza sahip çıkıyoruz” dediler.