Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınarak sorgulanan gazeteci Merdan Yanardağ’a gözaltına alınması ve Ergenekon davasıyla ilgili sorular yönelttik. Sosyalist sola gözdağı vermek amacıyla gözaltına alındığını belirten Yanardağ, bugün Türkiye’de bir ılımlı İslam darbesi yaşandığını savundu. Yanardağ’a göre Ergenekon davasında derin devletin üzerine gidilmiyor, tam tersine derin devlet aklanıyor. Yarnardağ’ın söyledikleri Ergenekon soruşturmasının geldiği noktayı da gösteriyor. […]
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınarak sorgulanan gazeteci Merdan Yanardağ’a gözaltına alınması ve Ergenekon davasıyla ilgili sorular yönelttik. Sosyalist sola gözdağı vermek amacıyla gözaltına alındığını belirten Yanardağ, bugün Türkiye’de bir ılımlı İslam darbesi yaşandığını savundu. Yanardağ’a göre Ergenekon davasında derin devletin üzerine gidilmiyor, tam tersine derin devlet aklanıyor. Yarnardağ’ın söyledikleri Ergenekon soruşturmasının geldiği noktayı da gösteriyor. Soruşturmada polis, Ertuğrul Kürkçü, Ömer Laçiner, Aydemir Güler, Levent Tüzel, Sungur Savran, Ergin Yıldızoğlu, Haluk Yurtsever, Mahir Sayın gibi sosyalist aydınların yazılarının yer aldığı “Ergenekon ve Sosyalistler” adlı kitabı örgüt dokümanı zannetmiş!
Almanya’da Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası başlıklı konferansa gideceğiniz gün gözaltına alındınız. Gözaltına alınmanızın zamanlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gözaltına alınmasaydım saatler sonra Almanya’ya gidiyordum. Stutgart’ta, iki gün sürecek olan, birinci günü Almanlar’a, ikinci gün Türkler’e yönelik bir konferanstı. Özellikle Almanlar’a yönelik konferansa bugüne kadar alışılmış olanın ötesinde bir ilgi olduğu söylendi. Alman iş çevrelerinin, Alman politikacıların yoğun ilgisi vardı. Bu biliniyor çünkü önceden kayıt yapılarak girilen bir konferanstı.
Bunun üzerine Zaman gazetesinin Almanya temsilcisi konferansın yapılacağı eyaletin yönetimine başvurarak konferansın konuşmacısının terörist olduğunu söyleyip iptal edilmesini istemiş. Eyalet yönetimi bunun reddetmiş, bunun üzerine yoğun bir kampanya yönetmişler. “Bunlar terörist, PKK’lı ve Ergenekoncu” diyerek kampanya yönetmişler.
Buradaki İslamcı gazeteler de aynı şeyleri söylediler. Kirli Soğuk Savaş artığı bir dille bana saldırdılar. Fethullah Gülen hareketi benim hakkımda bir kampanya yönetiyor çünkü ben üst üste yaptığım çalışmalarla bu hareketi teşhir etmeye çalıştım. Bununla ilgili bir kitap yayımladım. Kitap yüksek bir satış rakamına ulaştı. Bunun üzerine Zaman, Samanyolu Televizyonu, Kanal 7 ve Vakit gazetesinde beni hedef gösterdiler. Benim hem Marksist hem Ergenekoncu hem PKK’lı olduğumu iddia ettiler! Benim Özgür Gündem’de çalışırken PKK propagandası yaptığımı iddia ettiler. Halbuki biz Özgür Gündem’i demokratik, barışçı, onurlu bir çözümü sağlamak için Türk ve Kürt aydınları için bu gazeteyi çıkarmıştık. Bu süre içinde yoğun tehditler de aldım, Geri adım atmadım ve hareketle ilgili konuşmayı sürdürdüm. Artvin’den Tekirdağ’a birçok üniversitede, kitle örgütünde konferanslar verdim. Haberlerin ardından bir yazı yazdım ve kendi geçmişime sahip çıktığımı sosyalist bir gazeteci olarak devrimci bir politik pozisyona sahip olduğumu belirttim.
Bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde gözaltı zamanlamasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Sorguda bana isimsiz bir ihbar mektubu üzerine gözaltına alındığımı söylediler. Buradaki suçlama da hem Marksist hem PKK’lı hem Ergenekoncu olmak! Dolayısıyla bu gözaltı belki yine olacaktı ama erken olmasının nedeni bu konferans.
Sorgulamadan bahseder misiniz? Size yöneltilen soruların kaçı Ergenekon’la ilgiliydi?
Ergenekon’la ilgili bir tek soru soruldu. Ergenekon örgütüne üye olup olmadığım soruldu. 12 Eylül’de tutuklanmamdan başlayarak geçmişimi sorguladılar. Özgür Gündem dönemi üzerinde çok durdular. Orada çalışırken çektiğimiz fotoğraflarla ilgili sorular sordular.
Ben ÖDP’nin kurucularındanım. ÖDP ve 78liler Vakfı’ndaki çalışmalarım ile ilgili sorular sordular. Bir de Kuvayı Milliyeciler’in bir toplantısında çekilmiş bir video gösterindeki bir kişiyi bana benzetmişler. Bunun ben olup olmadığımı sordular, olmadığımı söyledim. Olmadığını onlar da biliyorlardı. Aslında şunun yaptılar, mevcut hükümete yönelik yayınları sorguladılar. Benim yazdığım kitaplardan birinin adı “Bir ABD projesi olarak AKP”. Ben bu kitapta AKP’nin Washington’da tasarlanmış bir parti olduğunu yazdım. Burada benim üzerimden sola, sosyalist harekete bir gözdağı vermek istediler. Yoksa benim ırkçı, faşist bir çeteyle ne ilgim olabilir. Ben hayatım boyunca bunlara karşı savaştım.
Yasal bir parti, yasal bir gazete, yasal bir vakıf ve yasal bir kitapla ilgili bunlar yasadışıymış gibi sizden bilgi istemeleri mevcut hukuk sistemi içinde dahi sorunlu değil mi?
Evet, hukuken bir problem var. Mesela Kanaltürk, Kanal Biz de yasal yayın organı ama bunun Ergenekon’un lobi ayağını oluşturduğunu iddia ediyorlar. Halbuki biz buralarda derin devlete karşı yoğun yayınlar yaptık. Derin devlet ve Ergenekon aynı şey değil.
Siz Ergenekon’u ve derin devleti nasıl tanmılıyorsunuz?
Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla Ergenekon 1999’da kurulan bir örgüt. Susurluk ve 28 Şubat’tan sonra devlet tarafından kullanılıp bir tarafa atılmış isimler bir araya gelip örgütlenmişler. Temel olarak Veli Küçük ve çevresindeki bir örgütlenme. Genelde hep görevine son verilmiş, ordudan erken ayrılmış askerler var. Bunlar siyasal bir güç olmaya da çalışmışlar. Bir ayağında Sami Hoştan gibi bir kumarhane işletmecisi diğer ayağında Sedat Peker gibi ülkücü bir mafya lideri var. Bu çetenin devletten diyetini isteyen bir çete olduğu açık. Ama bu operasyon Türkiye’de muhalefeti sindirmeye yönelik operasyona çevrildi. Bu, solu, sosyalistleri de içine alıyor.
Sosyalist solun Ergenekon’a bakışıyla ilgili hazırladığınız ve önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak kitabınızdaki yazınızdan bahseder misiniz?
Kitabın adı “Ergenekon ve Sosyalistler”. Siyah-Beyaz yayınlarından önümüzdeki günlerde çıkacak. Soruşturmada kitapla ilgili çok soru sordular. Kitapta da belirttim. Bu operasyon üzerinden bütün bu muhalefeti tasfiye etmeye çalışıyorlar. Derin devlet 1950’de kurulmuş bir örgütlenme. Ben bu operasyonla derin devleti temizlemek istediğini düşünmüyorum. Bütün kirli işleri Ergenokon’un üzerine yıkıp derin devleti aklamaya çalışıyorlar. Giderek sosyalistleri de içine alacağını düşünüyorum. Bu, benim önemli olduğum anlamına gelmiyor ama rahatsız ettiğim anlaşılıyor.
Ergenekon’la ilişkisi olmayan ulusalcıları da bu süreçte tasfiye ettiler. Fehmi Koru 1 Şubat 2008’de bir yazı yazdı. Orada 5 Kasım 2007’deki Erdoğan’ın ABD ziyaretinde Ergenekon’un konuşulduğunu yazdı. Benim tezim bu. ABD, bölgede kendi siyasetine karşı direnen içinde anti-emperyalistlerin de sosyalistlerin de olduğu geniş bir kesimi tasfiye etmek istiyor. Bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil. Benzer soruşturmalar Turuncu Devrimlerin yaşandığı bölge ülkelerinde de yürütülüyor. Muhalifler darbeci olmakla suçlanıp gözaltına alınıyor.
Bugün Türkiye’de anti-emperyalist olmayı suç haline getiriyorlar. Mahir Çayan, Deniz Gezmiş Ergenekoncu ilan edildi. Bugün nasıl ki tutarlı bir anti-emperyalist olmak için anti-kapitalist olmak gerekiyorsa, tutarlı bir anti-kapitalist olmak için de anti-emperyalist olmak gerekiyor.
Toplumu dönüştürmek için bir ideolojik hegemonya kurmak istiyorlar. Bunun için sosyalist entelijansiyaya yönelik çok yönlü bir operasyon var. Bazı gazeteler psikolojik harp organları gibi. Soruşturmada bu gazetelerin Emniyet İstihbaratı’nda bedava dağıtıldığını gördüm. Bu bir tesadüf olamaz. Sadece bir gazetenin emniyet istihbaratının baskınlarına dair haber yayımlaması tesadüf olamaz. Sadece bir gazetede bir polisin köşe yazarı olması da… Devrimci solun, Marksist solun üzerinde bir terör estirilmeye çal