Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkan Yardımcısı Mustafa Sarıkaya ile, Kürt hareketinin egemen siyasette yaşanan gelişmeler karşısındaki tavrı, emek hareketi ve Türkiye solu ile ilişki konusundaki yaklaşımları, ittifak unsurları, birlik-ayrılık tartışmasındaki temel yönelimi üzerine bir söyleşi yaptık. Sarıkaya, Türkiye toplumundaki ve özel olarak da ilerici güçler arasındaki gerici saflaşmaları, solun bıraktığı boşluğun egemenler tarafından değerlendirilmesine bağlıyor […]
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkan Yardımcısı Mustafa Sarıkaya ile, Kürt hareketinin egemen siyasette yaşanan gelişmeler karşısındaki tavrı, emek hareketi ve Türkiye solu ile ilişki konusundaki yaklaşımları, ittifak unsurları, birlik-ayrılık tartışmasındaki temel yönelimi üzerine bir söyleşi yaptık. Sarıkaya, Türkiye toplumundaki ve özel olarak da ilerici güçler arasındaki gerici saflaşmaları, solun bıraktığı boşluğun egemenler tarafından değerlendirilmesine bağlıyor ve bu boşluğun doldurulmasının önemine değiniyor. Kürt-Türk kardeşleşmesi için önemli bir fırsat doğduğuna değinen Sarıkaya, ilerici güçlerin inisiyatif alması gerektiğini belirtiyor.
AKP ve Genelkurmay arasındaki uzlaşmanın temel unsurlarından birinin, Kürt hareketine yönelik imha politikası olduğu görülüyor? Kürt hareketinin genel olarak bu tavra, özel olarak da askeri operasyon sürecine karşı belirlenmiş kısa-orta vadeli programı nedir?
Mustafa Sarıkaya: Cumhuriyet tarihi boyunca egemen sistem, kendi iç çelişki ve çatışmalarının düzeyi ne olursa olsun, konu Kürtler olunca kendi aralarında uzlaşma yollarını bulmuş ve milli mutabakat içinde hareket etme yoluna gitmişlerdir. Bugünkü yaklaşım da özü itibariyle aynıdır. Değişmemiştir. Son otuz yıla baktığımızda da bunun böyle olduğunu ve değişmediğini görmek mümkündür. Bugünkü AKP hükümetlerinde de benzer bir süreç yaşanıyor. Kendilerini cumhuriyetin kurucusu ve sistemin esas sahipleri olarak gören dar ulusalcı Kemalist klik, AKP’nin temsil ettiği siyasal çizgi ve sosyal tabanı kendileri için tehlike görmelerine ve hatta bu tehlikeyi bertaraf etmek için gizli darbe planları yapmalarına karşın, sorun gelip Kürtlere ve onların demokratik taleplerine dayanınca, birleşmekte ve Kürtlerin demokrasi, özgürlük taleplerini bastırmak için her türlü baskıcı kirli ittifakı yapabilmektedirler.
Bu politik tutum tabii ki Kürt sorununu her geçen gün daha da derinleştirmekte ve tüm toplumu bunalımlı hale getirmektedir. Ülkenin yaşamış olduğu ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik sarsıntıların esas belirleyeni olmaktadır. Egemen sistem ise, tüm toplumsal kesimleri rahatlatmak ve ülkeyi yüzyıllara yayılmış bir krizden kurtarmak yerine, bastırma, imha konseptleri geliştirmekte ya da kendi iç çelişkilerini bu sorun üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Biz DTP olarak, bu tarz politikaların birçok kez geliştirildiğini, uygulandığını ve kesin başarısızlıklarının ispatlandığını düşünüyoruz, söylüyoruz. Bu nedenle de 21. yy gerçeklerine ve Kürtlerin ortaya çıkardıkları siyasal iradeleşmeye uygun yeni ve farklı bir sürecin başlatılması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Dolayısıyla da buna denk gelen kısa ve orta vadeli çözüm projelerin devreye girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öncelikle ve en acil şekilde çatışmaların durdurulmasını sağlayacak ve silahların sustuğu bir ortamın gelişmesine katkı sunacak adımların atılması gerekmektedir. Bunun için de, imha ve inkar siyasetinden vazgeçilmesi gerekiyor. Yaşanan sorunun varlığı doğru, gerçekçi ve cesurca kabul edilmek zorundadır. Buna paralel olarak çözüme dönük ciddi bir siyasal iradenin ortaya konması gerekiyor. Mevcut durumda böylesi bir tutumun olmadığı açık. Dolayısıyla öne geçen çatışmanın dili oluyor. Biz sürecin normalleşmesi ve siyasal çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bunun için çalışıyoruz. Daha somut olarak ifade etmek gerekirse, öncelikle operasyonların durdurulması ve çatışma ortamının devreden çıkarılması gerekiyor. Orta vadede de Kürtlerin kimlik taleplerini, dil ve kültürel haklarını güvenceye alacak düzenlemelere yönelik adımların atılması lazım.
Kürt hareketinin, son bir yıl içinde emek hareketine yönelik etkin bir politika oluşturma çabası içinde olduğu görülüyor? Bu eğilim gerek siyasal çizgi, gerek toplumsal muhalefette pratik konumlanış açısından nasıl değerlendirilmeli?
Kürt siyasal uyanışının ta ilk gününden başlayarak bugüne kadar emek ve emekçiden yana olma tutumu bizce hep önde oldu. Kuşkusuz inkar siyasetine karşı Kürtlerin kimlik eksenli mücadeleleri öne çıkmıştır. Ama kabul etmek gerekir ki, bu kimlik mücadelesinin ideolojik aydınlatıcısı emek eksenli olmuştur. Bu nedenle ayrılık politikalarının çok önde olduğu günlerde bile, bu coğrafyanın emek güçleriyle yan yana olma ve ortaklaşma arayışları hep olagelmiştir. Bu çizginin, baştan beri stratejik bir çizgi olduğunu belirtmek gerekiyor.
Ancak,emek güçlerini temsilen var olan sol-sosyalist yapıların hem küresel ölçekte yaşanan yeni durumu hem de Kürt uyanışının ortaya çıkardığı yeni politik süreci tam ve güçlü karşılayamamaları, meydanı egemen güçlerin ırkçı-şoven politikalarına bırakmıştır. Bu da, son 20 yılda giderek iki toplum arasında bölünmeyi derinleştirmek ve bunun üzerinden kendi egemenlik sultalarını korumak isteyen güçlerin politikalarına işlerlik kazandırmıştır. Bizce, Demokratik Kürt Muhalefeti baştan beri var olagelen stratejik buluşma ve ortaklaşma iradesini, bu temelde iki halkın gerçek anlamda ve özgürlük ilkelerine uygun olarak, kardeşleşme istencini oluşan yeni elverişli koşulları da kullanarak başarmak istiyor. Açıkçası, 1980-1990 kesitini saymazsak ilk kez içinde bulunduğumuz koşullarda ve ortamda Türk, Kürt ve diğer tüm etnik aidiyetleri olan emekçilerin buluşma, gerçek kardeşleşmeyi tesis etme şansları doğmuştur. Kürtlerin yaşadıkları mücadele süreçlerinin deneyimleri ışığında ve yeni dünya gerçeklerini doğru okumalarından hareketle ulaştıkları birlikte ve ortak vatanda yaşama stratejileri bunun koşullarını oldukça geliştirmiş ve olgunlaştırmıştır. Dolayısıyla ortaya çıkan bu pozitif durumu ortak politik mücadele kurumlarıyla geliştirmek önemlidir. Ülkede yaşayan özgürlüklerden, demokrasiden ve emekten yana olan tüm çevreleri artık ortak yapılarda buluşturmak,ortak siyasal programlarda buluşturmak gerekiyor. Bu tarz bir yaklaşım ve buna denk gelecek bir süreç, stratejik ortaklaşmanın gelişmesine ve kalıcılaşmasına götürecektir.
Dönem dönem, Kürt hareketi içinde farklı (ayrılıkçı/birlikçi) yönde açıklamaların geldiğini görüyoruz. Kürt hareketi geleceğini birlik ve ayrılık seçenekleri göz önünde bulundurulduğunda bugün ve yakın gelecek için nerede görüyor?
Tüm toplumlarda etnik ve kimliksel sorunların çözümüne dair farklı görüşler ve politik programlar olabilmiştir. Bu Kürtler için de geçerlidir. Ancak, kabul etmeliyiz ki Demokratik Kürt siyaseti ayrılık stratejisini derin ideolojik, felsefi ve siyasal çözümlemeler ışığında geride bırakmıştır. Dahası bu Kürtler cephesinde de büyük ve ezici bir çoğunlukla kabul görmüştür. Kürt demokratik muhalefetinin bu konudaki siyasal program ve çizgisi nettir. Bir tartışmaya ve kuşkuya yer bırakmayacak kadar kesin çizgileriyle ortaya konmuştur. Biz, bölünmeyi ve ayrılıkları körükleyen tüm girişim, tutum ve çabalara rağmen, esas olanın ve önümüzdeki sürece damgasını vuracak olanın birlikte yaşam ve birlikte sorunları çözüme iradesi ve dolayısıyla stratejik buluşması olacağına inanıyoruz.
Çatı partisi projesini bundan önceki seçime yönelik birlik projeleri ile kıyaslarsak ne söyleyebiliriz? Kürt hareketinin temel ittifak unsurlarını gerekçeleri ile birlikte açıklayabilir misiniz?
Kuşkusuz siyasal süreçlerde çok çeşitli ittifaklar, birliktelikler olur, olabilir. Türkiye sol siyasal tarihi açsından bakıldığında da buna denk gelen farklı birlikler-ittifakla