Olimpiyatlarda Küba’yı izleyecek olan milyonlarca insanı, Kuş yuvasında, Çinli atlet Liu Xiang ile Kübalı Dayron Robles’in arasında geçecek olan yarışın heyecanı sardı. Yarışı kim kazanacak? Robles, Küba’nın en doğusundaki şehirlerin birinde doğdu. Küçük ülkesinin ona verebildiği eğitim ve sporcu formasyonu ile dünyayı şaşırtabildi. Küba’nın, Dayron Robles ve onun gibi onurları ile yarışacak olan diğer sporcularının […]
Olimpiyatlarda Küba’yı izleyecek olan milyonlarca insanı, Kuş yuvasında, Çinli atlet Liu Xiang ile Kübalı Dayron Robles’in arasında geçecek olan yarışın heyecanı sardı. Yarışı kim kazanacak? Robles, Küba’nın en doğusundaki şehirlerin birinde doğdu. Küçük ülkesinin ona verebildiği eğitim ve sporcu formasyonu ile dünyayı şaşırtabildi. Küba’nın, Dayron Robles ve onun gibi onurları ile yarışacak olan diğer sporcularının başarıları karşılığında, onlara ödeyebileceği milyonları yok. Zaten onurun fiyatı olmaz…
Pekin olimpiyat oyunlarının açılış töreni yapıldı. Harika bir gösteri izledik. Işıklar, sınırsız hayal, teknoloji ve yaratıcılık. Büyük bir davul şovu, 3000 yılın ötesine uzanan bir tarih, Çin’in başkentinde 91.000 kişilik ‘Kuş kafesi’ stadyumu dolu ve sürekli çığlıklar. Davul vuruşları ile birlikte başlayan modern ışıkların büyüsü. Alkış sesleri ve harikulade bir ortam. Beşli olimpiyat halkaları sahnenin ortasından, konuşmalar için belli belirsiz kaldırıldı ve göz alıcı bir ateş brülörü XXIX çağdaş çağ yaz’ının olimpik oyunlarını açtı.
Dünya, Çinli atlet Liu Xiang ve Kübalı Dayron Robles’in (110 metre engellide) arasında geçecek yarışı merakla beklediği gibi, üstün niteliklere sahip diğer kişilerin karşılaşmalarını da bekliyor. 100 metre düz koşuda, Amerikalı ‘ceylan’ Tyson Gay’ın, Jamaikalı Usain Bolt ve Asaba Powell ile olacak çekişmesini merak ediyor.
Atina 2004 oyunlarında, kraliyet asasını kaybeden ve onu yeniden elde etmenin yollarını arayacak olan Amerika basketbol takımı ve dünya sırıkla atlamada bütün bakışları üzerine toplayacak; sadece altın madalyayı kazanmak için değil kendi dünya rekoru 5,04 metreyi düşürmemeye çalışacak olan İsinbayeva Yelena’yı heyecanla izleyeceğiz. Bu bir olimpik festival olacak.
Yaşadığımız dünya üzerindeki, hemen bütün ülkelerin delegasyonlarının katıldığı geçit töreninde, sadece temsil ettiği nüfus ile delegasyon üyelerinin miktarı arasında, bir karşılaştırma yapılınca, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki farklılık hemen kendini gösterdi. Elde edilen madalyaların tarihi tablosuna, biraz daha derinden baktığımızda, tartışılmaz gerçeği gördük. Madalya sahipleri, uygun durumlarından dolayı zenginleri desteklediler Şimdi onlar Çin’e “ipek eldivenler” ile taşındılar. Oysa fakir ülkelerin hilesiz sporcularının, hazırlanmalarının bile nelere mal olduğunu aşikâr. Yoksul ülkelere doğru gidenler zengin ülkelerin sporcuları değil. Aynı akımın içinde, geriye doğru bir akıntı bütün zenginlikleri kuzeye götürmedi mi?
Yeryüzünün en zengin sekiz ülkesinin, seçkin kulübü G-8: ABD, Rusya, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada dünya nüfusunun sadece %13’ne temsil etmelerine rağmen, olimpiyat tarihi boyunca verilen altın madalyaların % 60,2’ne sahip oldular.
Aynı şey G-8 ülkelerinin bazılarına da sahip olan zengin Avrupa kıtasında yaşandı. Avrupa dünya nüfusunun % 10,7’ne oluşturmasına karşın, altın yaldızlı madalyaların % 60,79’na sahip. Bu sonuçlar aslında bize, olimpiyat oyunlarının; “Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Güney Kore, Avustralya ve Küba’nın da davetli bulunduğu, Avrupa’ya ait bir festival” olduğunu gösterdi. Bu ülkeler şimdiye kadar verilen tarihi altın madalyaların %92’sine sahip. Dramatik! Durum 20:80 yerine, yani yüzde yirminin, yüzde seksene sahip olduğu Pareto* ilkesi tarafından belirlenmiş eşitsizlikten, daha da kötü. Burada, dünya nüfusun %19’u madalyaların %92’ne sahip oluyor.
Dünyanın geri kalanı ve kendilerini G -77 olarak adlandırılan 130 ülkesi, yer kürenin %80 nüfusunu oluştururken, altın madalyaların toplamının %8,4’üne (bunların da %50’den fazlası Küba ve Çin ait) zar zor sahip olabildiler. Dünya nüfusunun %8,4 Latin Amerika’da. Oysa bu kıtanın sahip olduğu altın madalyaların oranı sadece %2,8 ve bu oranın yüzde %54’ü de Küba’ya ait. 12 Latin Amerika ülkesi, olimpiyatlarda, yalnızca 16 adet altın madalya elde edebildi. Bazı bronz ve gümüş madalyaları almayı da başarabildiler. (http://www.notinat.com.es/verNoticia.asp?id=2199)
Küba’nın spor alanındaki bu başarısı bizleri düşündürmeli. Adanın nüfusu 11,2 milyon. Yalnızca 2007 yılında, sistematik olarak spor yapanların sayısı 4,4 milyon. Bunların 163 bin 396’sı alanlarında yüksek performans göstermiş kişiler. Adada “halkın spor yapma hakkı” tartışılmazdır. O bir kâr alanı değildir. Küba sporu profesyonelliğe karşıdır.
Küba’da sporcu olmak kalite ile eş anlamlıdır. Kübalı atletleri kandırmak, onları mal durumuna düşürmek için, peşleri hiçbir zaman bırakılmadı. Ne zaman birileri bunu kabul ederse, mesele siyasi bir olaya dönüştürüldü. Almanya’ya giden birkaç boksörle yaşanan olayda olduğu gibi, onların “Küba’dan kaçtıkları” söylendi. Sonra da utanmaz satıcılar, “onlar kaçmadılar satın alındılar” diyerek Fidel Castro’nun, onların kendisiyle görüşme taleplerini kabul etmesini isteyebildiler (Para karşılığı Almanya’ya giden 4 boksör, ülkelerine geri dönmek için, Fidel Castro ile görüşme talebinde bulunmuşlar ve bir işadamı onların kaçmadığını, satın alındıklarını söyleyerek Fidel’in onların affetmesini istemişti; -ç.n).
Küba boks takımı, profesyonel ringlere çıkmak için dünya ve olimpiyat şampiyonluklarını terk eden dört iyi arkadaşlarının, iki yılda içinde, ünlü uluslararası mezat pazarlarına nasıl düştüklerini henüz yeni gördüler. Onlar ülkelerinin renklerini para için terk ettiler. Kübalılar, onları “deserción” (davadan kaçanlar) ismiyle anıyorlar. Sporcu hırsızları, futbol, basketbol, voleybol, beysbol, boks gibi sporların disiplinini, düzenini bozdu.
Küba, bu sene Amerika Birleşik Devletleri, Tapma şehrinde gerçekleştirilen, olimpiyatlar öncesi turnuvada, yedi futbolcusunu kaybetti. Benzer nedenlerle voleybol takımını da iki kez yenilemek zorunda kaldı.
Benzeri bulunmayan bu küçük ada tarafından yazılmış, onun spor tarihi, tüm bunlara rağmen, bize bu seneki olimpiyat sonuçlarını, tahmin etme fırsatını veriyor. Ada coğrafyasının her tarafından gelen ve adalıları temsil etmek için yarışacak olan sporcular, devam etmekte olan oyunlardan, hiç kimsenin kendileri kadar yarışmalardan hoşlanmadıklarını çok iyi biliyorlar. Adalılar, cumhuriyetin başkentinden ülkenin en girift köşelerine kadar sporcularını; güneş panellerinden faydalanarak, çoğu kez de yakın küçük kentlerdeki komşularına giderek gururla izleye çekler.
Olimpiyatlarda Küba’yı izleyecek olan milyonlarca insanı, kuş yuvasında, Çinli atlet Liu Xiang ile Kübalı Dayron Robles’in arasında geçecek olan yarışın heyecanı sardı. Yarışı kim kazanacak? Robles, Küba’nın en doğusundaki şehirlerin birinde doğdu. Küçük ülkesinin ona verebildiği eğitim ve sporcu formasyonu ile dünyayı şaşırtabildi. Küba’nın, Dayron Robles ve onun gibi onurları ile yarışacak olan, diğer sporcularının, başarıları karşılığında, onlara ödeyebileceği milyonları yok. Zaten onurun fiyatı olmaz…
[islamia.nireblog’daki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]