AKP hükümeti 2821 ve 2822 sayılı sendika yasalarında yapmayı öngördüğü değişikliklere ilişkin tasarı metninin son şeklini işçi ve işveren konfederasyonlarına gönderdi. Tasarının amacı ILO ve AB normlarına yani sendika hakları açısından uluslar arası “asgari” hukuk normlarına uyum… Ama tasarı bu yönde kayda değer bir düzelme, ilerleme getirmiyor. Bununla da kalmıyor… Tasarıda işkolu barajına ilişkin yeni […]
AKP hükümeti 2821 ve 2822 sayılı sendika yasalarında yapmayı öngördüğü değişikliklere ilişkin tasarı metninin son şeklini işçi ve işveren konfederasyonlarına gönderdi. Tasarının amacı ILO ve AB normlarına yani sendika hakları açısından uluslar arası “asgari” hukuk normlarına uyum… Ama tasarı bu yönde kayda değer bir düzelme, ilerleme getirmiyor. Bununla da kalmıyor… Tasarıda işkolu barajına ilişkin yeni ve “her şey eskisi gibi kalsın” dedirtecek türden inanılmaz bir yasaklama öngörülüyor.
Sözü doğrudan söylemek gerekirse, toplu pazarlığın önündeki işkolu ve işyeri barajları ILO normlarına aykırıdır ve kaldırılmaları gerekmektedir. Toplu pazarlığın önündeki barajlar bu hakkın kullanılmasını esaslı biçimde zedelemekte, sendika kurma hakkını kullanılamaz duruma getirmektedir. Bu barajlar hükümetlerce çok etkili bir tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır ve devlet güdümlü sendikacılığı, sarı sendikacılığı teşvik etmektedir.
AKP tasarısında barajlara ilişkin olarak getirilen “çözüm” mevcut antidemokratik kısıtlamadan çok daha vahim ve kabul edilemez bir yasaklama öngörmektedir. Tasarı yasalaşırsa Türk-İş, Disk ve Hak-İş üyesi “imtiyazlı” sendikalar için işkolu barajı şartı aranmayacak, buna karşılık bu üç konfederasyondan herhangi birine üye olmayan işçi sendikalarına, kurulu oldukları işkolunda çalışan işçilerin tümünü de üye yapsalar, asla toplu iş sözleşmesi bağıtlayabilme hakkı tanınmayacaktır.
Bu ayrımcılığın ILO ya da AB normları ya da her ne karın ağrısıyla çalışma yaşamı alanında parlamenter demokrasinin oluşturabildiği değerler, ilkeler bir yana; doğadan gelen ve Musa’nın 4 bin yıllık tabletlerinde(!) bile ifadesini bulan en temel/arkaik adalet duygusuyla dahi bağdaştırılabilmesi mümkün değildir.
AKP hükümeti, üç işçi konfederasyonuna imtiyaz vererek onları susturma, “sosyal taraflar” arasında bir uzlaşma görüntüsü yaratma çabasında. Ne kadar demokrat olduğunu 1 Mayıs sabahı görmeyen gözlere de gösteren AKP hükümeti, hazırladığı tasarıyla sadece göz boyamayı, zaman kazanmayı, ILO ve AB organlarını oyalamayı amaçlıyor.
Disk bir bildiri yayınlayarak tasarıya karşı olduğunu, yetersiz yanlarını da vurgulayarak genel ifadelerle de olsa kamuoyuna açıkladı. Genel olarak işkolu ve işletme (işyeri) barajlarının kaldırılması gereğini vurguladı. Bununla yetinecek mi? Türk-İş’in ve Hak-İş’in ise kılı kıpırdamadı. Oysa böyle bir öneriyi hakaret kabul etmeleri gerekirdi.
Sendikalar görmüyor, duymuyor, söylemiyor…
Belki de sendika yasalarından önce asıl tartışılması gereken sendika hareketinin bizatihi kendisidir.