Sabahın erken saatinde telefonum çaldı. Arayan Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy ‘du. Arkadaşım Gençay Gürsoy, Ankara’dan arıyordu. Kaldığı otele gelen polis memurlarının kendisini gözaltına almak amacıyla götürdüklerini anlattı. Nedenini sorduğumda İstanbul Savcılığı’nın, bir basın açıklaması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkardığını ifade etti. Sabah mahmurluğu içinde ne yapacağımı düşünmeye başladım. Önce tanıdığım […]
Sabahın erken saatinde telefonum çaldı. Arayan Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy ‘du. Arkadaşım Gençay Gürsoy, Ankara’dan arıyordu. Kaldığı otele gelen polis memurlarının kendisini gözaltına almak amacıyla götürdüklerini anlattı. Nedenini sorduğumda İstanbul Savcılığı’nın, bir basın açıklaması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkardığını ifade etti.
Sabah mahmurluğu içinde ne yapacağımı düşünmeye başladım. Önce tanıdığım ve Gençay’ın da arkadaşı olan İstanbul milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül’ ü aradım. Ardından başka milletvekillerini, sonra da İçişleri Bakanı’na kolayca ulaşabilecek bir gazeteci meslektaşımı. Tabii böyle olaylarda beni ilk haberdar eden meslektaşım NTV Haber Müdürü Mete Çubukçu ‘yu da uyandırdım.
Ne oluyordu? Şu kadarını anlamıştık: 2004 yılında çıkarılan bir bültendeki bazı evrakların eksikliği söz konusu edilmiş ve İstanbul Beyoğlu Savcılığı Gürsoy hakkında soruşturma açmıştı. 12 Mart 2008 tarihinde ise Emniyet’ten Gençay Gürsoy’un ifadesine başvurulmak için getirilmesini istemişti.
Bu yazıya rağmen iki aya yakın süre boyunca Gençay Gürsoy’a herhangi bir tebligat yapılmamış, polis tarafından bir çağrı çıkarılmamıştı.
***
Gençay Gürsoy, Türk Tabipleri Birliği’nin kongresi için gittiği Ankara’da gece yarısı kaldığı otel basılarak gözaltına alındı. Zafer Üskül, Ankara Emniyet Müdürü ile görüşmüş ve şu cevabı almıştı: Ben görevli polislere Gürsoy’u sabah 07.00’de almalarını söylemiştim. Halbuki polisler sabahın 03.30’unda gitmişler. Onlar hakkında soruşturma açacağım.
Gazeteci meslektaşımdan ise şu cevap geldi: Konuyla ilgili bakan, konudan üzüntü duyduğunu söylemiş, Gençay Gürsoy’un kimliği bilinmeden böyle bir girişimde bulunulmuştu. Durum kısa sürede düzeltilecekti.
Gençay Gürsoy, bir süre sonra serbest kaldı. Ancak bu gözaltına alınma biçimi geride soru işaretleri bıraktı. Birinci soru: Tanınmış bir bilim insanı, aydın ve bir kitle örgütünün genel başkanı, neden kaldığı otel basılarak gözaltına alındı? Son 1 Mayıs vahşetinin devamı olarak ilave bir intikamı daha mı alınmak istendi?
İkinci soru: Gençay Gürsoy’un gözaltına alınması belli ki Ankara Emniyet Müdürü’nün bilgisi ve izniyle gerçekleşti. Ankara Emniyet Müdürü, bu durumu nasıl açıklıyor? Sorun yalnızca gözaltına alınma saatiyle ilgili değildir. Sorumlu bakana açıklanan “Kim olduğunu bilmiyorduk…” savunması da doğru değildir. Kimlik biliniyordu. Bu hoyratlıktan, gözaltına alınma talimatını veren Ankara Emniyet Müdürü sorumludur.
Üçüncü soru: Gençay Gürsoy hakkında Beyoğlu Savcılığı tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne 12 Mart tarihinde ifadeye çağrı yazısı yazılmıştır. Bütün bu süre içinde neden kendisine bu yönde bir tebligat yapılmamıştır? Uygun bir an mı kollanmak istenmiştir?
Beyoğlu Savcılığı, çok eften püften olduğu anlaşılan bir araştırma gerekçesiyle neden bu kadar haşin bir uygulamaya önayak olmuştur?
Gençay Gürsoy, tanınmış bir insandır ve savcının kolayca ulaşabileceği bir konumdadır.
Dördüncü soru: AKP hükümeti bu tür olaylar karşısında bazen üzüntü bildirmekle yetiniyor. Peki ülkemizin aydınlarına bu kadar hoyrat davranmayı kendisinde hak gören idareciler bu hükümetin memurları değil mi? Bu bürokratlar hâlâ bu tür hoyratlıkları yapmayı sürdürecekler midir? Bu sorumlular, bu yaptıklarının hesabını ne zaman vereceklerdir?
***
Profesör Dr. Gençay Gürsoy’a reva görülen hoyratlık, geleneksel bir devlet alışkanlığıdır. Bu alışkanlık askeri darbelerden, otoriter yönetimlerden kalma bir alışkanlıktır.
Bu davranışlar siyasi iktidarın izni, hoşgörüsü veya teşviki olmadan yapılamaz.
Siyasi irade, şimdiye kadar bu tür olaylarda bu tür bürokratları kollayan bir tutum gösterdi.
Asıl olan siyasi iradedir. Biz bunu böyle anlar, böyle biliriz…
Sevgili arkadaşım Gençay Gürsoy’a yapılanları hepimize karşı yapılmış bir hoyratlık olarak anlıyor ve protesto ediyorum…