AKP hükümetinin 1 Mayıs’ı da “kurtarma” girişimi nihayete erdi. Bundan sonra “sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitle” olarak, bütün mümin Türk milletinin kutlayacağı “emek ve dayanışma günü” hayırlı olsun. 1 Mayıs zaten işçi sınıfının emek ve dayanışma, birlik ve mücadele günüdür. Şimdi tabi insan sormadan edemiyor, AKP’nin Bakanlar Kurulu’ndan 1 Mayıs’ı “emek ve dayanışma günü” ilan […]
AKP hükümetinin 1 Mayıs’ı da “kurtarma” girişimi nihayete erdi. Bundan sonra “sınıfsız imtiyazsız kaynaşmış bir kitle” olarak, bütün mümin Türk milletinin kutlayacağı “emek ve dayanışma günü” hayırlı olsun.
1 Mayıs zaten işçi sınıfının emek ve dayanışma, birlik ve mücadele günüdür. Şimdi tabi insan sormadan edemiyor, AKP’nin Bakanlar Kurulu’ndan 1 Mayıs’ı “emek ve dayanışma günü” ilan etmesini isteyen oldu mu? Size ne kardeşim bizim 1 Mayıs’ımızın adından sanından. Size mi soracağız 1 Mayıs’ın içeriğinin ne olduğunu. Siz hükümet olarak 1 Mayıs’ı tatil ve işçi bayramı ilan edecek misiniz? Etmeyecek misiniz?
AKP’nin 1 Mayıs atraksiyonunun esbab-ı mucibesi nedir peki. Akla bir çok soru geliyor. Avrupa Birliği’ne uyum sağlanmak istenmiş olabilir mi? Sosyal Güvenlik Yasası ile fazla ezdik, şunlara bir “kutlanası gün” verelim de gönülleri kalmasın demiş olabilirler mi? Anayasaya Mahkemesi’nde görülen AKP’yi kapatma davasına karşı, ne kadar demokrat olduklarını göstermek istemiş olabilirler mi? Ülkemizde eczacıların, avukatların, itfaiyecilerin, hemşirelerin, diş hekimlerinin vs. günleri var. Meşhur Kabotaj Bayramı’mız var. Bu gariplerin hiçbir şeyleri yok, yazık demiş olabilirler mi?
Aslında AKP bunu hep yapıyor. Demokratik haklarla ilgili bütün meselelerde (Kürt sorunu dahil) AKP, hep yapıyormuş gibi yapıyor. Beklentiler oluşturuyor. Sonuçta kendi seçmen cenahının bir bölümünde demokrasi şampiyonu oluyor. Çünkü bu cenah sadece tartışılanı alıyor (1 Mayıs’ın bayram ve tatil ilan edilmesi), tartışmanın sonucunu değil (resmi emek ve dayanışma günü olması). Aklıma özgürlükler denince nedense hemen türban geliyor. Türbanlı mağdurelerin, işçilerin bayramı konusundaki fikirlerini de inanç ve fikir özgürlüğü babından merak ediyor insan. TV kanalları bir de bunlara 1 Mayıs’ı sorsalar, acaba ne yanıt alırlar. Acaba yüz türbanlıdan kaçı 1 Mayıs bayram ve tatil, Taksim’de 1 Mayıs alanı olsun der.
Ankara’da 1 Mayısları yaptığımız meydana ismi verilen, 1929’dan 1946’ya kadar Ankara Valisi olan Nevzat Tandoğan, “Memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz” demişti. Osmanlı’nın İstanbul Polis Müdürlüğü’nden gelme tipik bir cumhuriyet bürokratı olan Tandoğan’ın sarfettiği bu söz, cumhuriyetin asker sivil bürokratlarının yukarıdan aşağı her şeyi topluma nasıl dayattıklarının örneği olarak anlatılır durur.
AKP’lilere ve onların kuyruğundaki her türden liberallere bakarsanız kendileri demokrat, kendi dışındakiler ise yüz yıllık ittihatçı, bürokrat, tepeden inmeci, darbeci, halkı aşağılayan, anti-demokrat. Kendileri seçimle işbaşına gelmiş meşru hükümet, %47 oyluk demokrasi harikası.
AKP hükümeti, 1 Mayıs mı lazım, alın size devlet törenli resmi “emek ve dayanışma günü” demiştir. Sendikalar bu duruma itiraz edince, demokrasi şampiyonu Başbakan “ayak takımı” diye sendikalara ve işçilere hakaret edebilmiştir. Şimdi bunların (AKP’lilerin ve cümle liberal sanılanların), Recep Peker’den, Nevzat Tandoğan’dan farkı var mı?
Nasıl ki, resmi Nevruz bayramımız varsa ve 21 Martlarda bakanlarımız ve valilerimiz örs-çekiç dövüp, ateş üstünden atlıyorlarsa ama o sıralarda Van’da Kürt çocuklarının resmi kutlamalara katılmayıp kendi Newroz’larını yaptıkları için kolları kırılıyorsa; artık 1 Mayıs’larda da Ulaştırma Bakanı köy hizmetlerinde, Sağlık Bakanı hastanelerin önünde, Milli Eğitim Bakanı da sınıflarda törenlerle resmi “emek ve dayanışma günü”nü kutlarken, bu sırada resmi kutlamaları kabul etmeyen ve Taksim Meydanı’na çıkmak isteyen emekçiler gaza boğulur, Mehmet Akif Dalcı’lar polis kurşunuyla öldürülmeye devam edilebilir.
AKP, 14 Mart’ta ve 1 Nisan’da meydana çıkan emek muhalefetinin potansiyel tehdidini gördü. Emek hareketine yönelik çeşitli manipülasyon ve sindirme, satın alma taktiklerinin parçası olarak, 1 Mayıs’ı da resmi olarak kutlanacak günler arasına katarak, içini boşaltmaya kendi ucuz siyasi hesaplarına alet etmeye çalıştı. Geleneğimizle ve değerlerimizle, bizimle alay etmek istedi.
Ancak, “ayak takımı” onlara 1 Mayıs meydanlarında gereken yanıtı verecek. Taksim Meydanı’nda gereken yanıtı alacaklar. Bu iş, öyle Hulki Cevizoğlu ve Tuncay Özkan’la yürüttüğünüz kayıkçı dövüşüne benzemez. «-Gayrık yeter!… » demesinler. Ve bir kerre dediler mi : «İsrafil sürunu urur mahlukat yerinden durur» alırlar façasını aşağı adamın…
1980 Temmuzu’nda faşistlerce pusu kurularak öldürülen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, elli yıl yasaklı olan ve 1976’da Taksim’de kutlanan 1 Mayıs’ta, alanı dolduran yüz binlerce insana şöyle seslenmekteydi:
“Türkiye burjuvazisi 1 Mayısların kutlanmasını engellemek için elindeki tüm baskı olanaklarını seferber etti. Her 1 Mayıs’tan önce, hiçbir gerekçe göstermeden, örgütlü, bilinçli işçi önderlerini tutukladı. Pek çoğunu işkenceden geçirdi. Her 1 Mayıs öncesinde olağanüstü tedbirler alarak yılgınlık, korku ve terör yaratmaya çalıştı. Sermaye sınıflarını bu denli korkutan olgu, 1 Mayıs’ın özünde yatmaktadır. Çünkü, 1 Mayıs, her şeyden önce, her ülkede, ve tüm dünyada işçilerin, sermaye egemenliğine ve zulme karşı birlik ve mücadelelerinin bayrağıdır.”