Başbakan, Tayyip Erdoğan tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kadınlara armağan olarak düşünmüş olacak ki “Bu tuzağa asla gelmeyiniz… Bir ekonomide aslolan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar,..bir ailenin 3 tane çocuğu olmalı.”diye buyurdu. Erdoğan, 6 Nisan’da AKP Trabzon Gençlik Kolları 2. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise, “Türkiye’nin gücünü, Türk milletinin devamını isteyen, […]
Başbakan, Tayyip Erdoğan tam da 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde kadınlara armağan olarak düşünmüş olacak ki “Bu tuzağa asla gelmeyiniz… Bir ekonomide aslolan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar,..bir ailenin 3 tane çocuğu olmalı.”diye buyurdu. Erdoğan, 6 Nisan’da AKP Trabzon Gençlik Kolları 2. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise, “Türkiye’nin gücünü, Türk milletinin devamını isteyen, buna karşı çıkamaz diyorum. Bunu söylüyorum. En az 3 diyorum.” diye konuştu. Anlaşıldı ki, Başbakanın talebi 3 çocuk değilmiş. En az 3 çocukmuş.
Haklı olarak kadın örgütlerimiz, kadınlar tepki gösterdiler ve başbakana kendisinin kuluçkaya yatması gerektiğini söylediler. Tabiî ki bize göre hava hoş. Netice itibari ile onlar doğuracak.
Ancak meselenin bir de sınıf mücadelesi açısından başka bir boyutu var. Kadınlar kusura bakmasın ama biz erkekleri de ilgilendiriyor bu 3 çocuk meselesi ve Başbakana bir çift sözümüz var.
Bir başbakan ikide bir çıkıp kadınlar 3 çocuk doğursun diye neden konuşur durur. Üstelik 3 çocuğu meşrulaştırmak için türlü milliyetçi ve mukaddesatçı söyleme niye başvurur. Kolay değil yurdum yoksuluna 3 tane çocuk yaptırmak. Öyle yalan dolan % 47 oy almaya benzemez bu iş. Hemen sofradaki zeytinin hesabı yapılmaya başlanır. Başbakan, biraz ırkçılık biraz da din sosu eklersem bu iş olur diye düşünüyor olsa gerek. Peki ama Başbakanın derdi ne?
Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ve başbakanın 3 çocuk projesi
Şimdi bu multi-çocuk talebinin dile geldiği günlerde ülkede neler oluyordu ona bir bakmak lazım. 14 Mart’ta ülke genelinde Sağlık ve Sosyal Güvenlik Yasasına karşı yüz binlerce emekçi sokağa çıkmaya hazırlanırken ve 1 Nisan’da tekrar alanları doldurmuşken bunları söylüyor. Yani, Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ile multi-çocuk zihni sinir procesi doğrudan bağlantılı.
Başbakanın Trabzon konuşmasında” Eğer şu andaki nüfus artış oranıyla devam edersek 2037 yılında Türkiye’nin nüfusu yaşlı nüfus haline gelecektir. Bakın, ben hesapla, bilimle konuşuyorum… Bizi de birileri bu oyuna kurban etmek istiyor. Almanya şimdi para veriyor; ‘evlen, doğur’ diyor, doğuramıyor.” Arkasından da ekliyor, Sosyal Güvenlik Yasasına karşı eylemleri kastederek, “Ama bu solcular ve onun yanında olanlar hepsi buna karşı çıkıyor. ‘Biz işçinin, emekçinin yanındayız’ diyorlar ama bunun karşısına dikiliyorlar. Çünkü bunların işçiden, emekçiden yana olmak gibi bir derdi yok. Sistemi kilitleme derdi var. Yaptıkları hep bu olmuştur bu ülkede dikili bir ağaçları olmamıştır” Yani dış mihrakların emrindeki Türkiye solcuları ve onlara alet olanlar “Türk”ün köküne kıran girdirecekler.
Şimdi işin aslına bir bakalım. Yeni Sosyal Güvenlik Yasası’na göre, emeklilik yaşı 2036 yılına kadar kadınlar için 58, erkekler için 60 yaş olarak öngörülüyor. Erkeklerde 2046’dan, kadınlarda da 2048’den itibaren 65 yaş şartı aranacak. Başbakanın nüfus tahmin tarihleriyle yasanın öngördüğü tarihler nasılda birbirini tutuyor.
Başbakana, Türkiye burjuvazisine ve emperyalistlere güvencesiz, sendikasız sigortasız, düşük ücretli çalışacak, güçlü kuvvetli her yaştan genç işçi gerekli. Yani “Bir ekonomide aslolan insandır.” Bu ülkede 10 ila 25 yaş arası bol miktarda çocuk ve genç işçi varken, hiçbir patron 65 yaşında işçi çalıştırmayacağına göre. Dolayısıyla 7200 gün (20 yıl) pirim yatıracak işçi ise bu ülkede hiç bulunmadığına göre… Bu yasayla beraber 3 çocuk diye tutturmak, işçilere çocuk yap bir an önce ve çocuğun eli çekiç tutacak yaşa gelince seni işten atayım demek. İşçiye daha düşük ücrete senin oğlunla yola devam edeyim demek oluyor. Ve asla emekli olamayacaksın demek oluyor. Özcesi bu işçi düşmanı Sosyal Güvenlik Yasası’nın uygulanabilirliği için, bol miktarda genç nüfus gerekli. Yaşlı ve deneyimli işçiyi üç otuz paraya çalıştıramazsınız.
Başbakanın imdadına Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Tahsin Güney yetişiyor. “Türkiye’de emekli olduktan sonra kayıt dışı olarak çalışan kişi sayısı ile işsiz sayısı neredeyse eşit… Türkiye nüfusu şu an genç olmasına rağmen hızla yaşlanıyor… Bu, büyük bir tehlike. Başbakan da bunu söylüyor zaten. Tedbir alınmalı, nüfus yaşlanıyor. Türkiye’de şu anda yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 5 ama 25 yıl sonra bu oran yüzde 14 olacak.” Şimdi sormak gerekli, bu tehlike kim için tehlike.
İşçi tehlikede. Hesap ortada, bu yasayla kimse emekli olamaz. Dolayısıyla yük olarak gördükleri sağlık ve sosyal güvenlik açığı 2040-50 arası kapanır.
Başbakanın matematiği kuvvetli, O bilimsel konuşur
Başbakan “Benim 4 tane çocuğum var. Memnunum, keşke daha fazla olsaydı. Hepsi de bereketiyle geldi.” diyor. Ama halk içinde güzel bir söz daha vardır,”sen ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da dayak yemedin” diye.
Başbakan’a sormak lazım, İlköğretim çağındaki her üç çocuktan birinin yoksul bir hanede yaşadığı, kentlerde 0-6 yaş grubundaki çocukların yaklaşık yüzde 20’sinin, kırsal alanda ise yüzde 40’ının yoksulluk sınırının altında olduğunu,
İlköğretim çağında olmasına rağmen okula devam etmeyen her beş çocuktan birinin, okula devam etmemesinin esas nedeni, “okul masraflarını karşılayamamaya” veya “çalışmak zorunda kalmaya” bağlandığını,
4-5 yaş grubundaki çocukların Türkiye genelinde yüzde 15.4′ ünün, Orta Anadolu Bölgesi özelinde yüzde 26.6’sının yetersiz beslendiğini,
İlköğretim çağındaki çocuklar arasında demir eksikliğinden kaynaklanan beslenme anemisinin ise yüzde 25-30 oranlarında olduğunu, gerçekten bilmiyor olabilir mi?
Türkiye’de ortalama yaşam süresinin 71 ve beş yaş altı ölüm oranlarında binde 26’yla dünyada 190 ülke içerisinde 96. sırada bulunduğumuzu başbakan bilmiyor olabilir mi?
Türkiye’de ise resmi istatistiklere göre, 6-17 yaş grubunda 1 milyon 610 bin, 6-14 yaş grubunda ise 500 bin çocuk çalıştığını bilmiyor olabilir mi?
Sormak lazım, asgari ücret kaç para? Bu ülkede çalışanların kaçı asgari ücretli? Asgari ücretle kaç çocuk beslenir? Asgari ücretli işçi bırak çocuk sahibi olmayı acaba evlenebilir mi? Cami önlerine yoksulluk nedeniyle yılda kaç çocuk bırakılıyor? Yoksullukla bunun oranı nedir? Bu gidişle 2037 yılında cami önüne çocuk bırakılma sayısının toplam çocuk sayısına oranı ne olur? Matematiğinde kuvvetli, bilimsel de konuşuyorsun, camilerde senin kışlan zaten. Bilirsin artık.
Olur niye olmasın!
Türkiye’de çok çocuk, tarımsal kültüre ait bir şeydi. Tarlada çalışacak aile emeğine ihtiyaç vardı. Köyde çok çocuk özelliklede erkek çocuk, güçlü aile demekti. Artık nüfusun %75 inin kentli olduğu işçileşen bir Türkiye’de halk da doğal olarak fazla çocuk yapmıyor. Köyde küçük toprak sahibi ailede her çocuk tarlada çalışacak iş gücü olduğu için “her çocuk bereketiyle gelir ” sözünün de bir karşılığı vardı. Kentteki yoksul bir işçi için çok çocuk Aşık Emekçi’nin o eski türküsündeki gibi başa beladır.
Bir toplumda genç nüfus fazla ise eğitim harcamaları, yaşlı nüfus fazla ise sosyal güvenlik harcamaları artar. Başbakan ve hükümeti ne yapıyor, eğitimi paralılaştırıyor, bir daha kimseyi emekli etmeyecek Sosyal Güvenlik Yasası çıkartıp sorunu çözüyor!
Bölgesel asgari ücret tartışmasını da bu hükümet yürütüyor. Dolayısıyla, aslında tüm Türkiye’de asgari ücreti de düşürüp ülkemizi, emperyalist şirketle
rin ucuz işgücü sahası yapmayı planlıyorlar. Genç, verimli, sömürülebilir nüfusu ayarlama işi de başbakana kalmış.
Bu çocuk tartışmasının bir de Kürt sorunu yönü var. Türk ırkçısı Kürtlerin çok çoğaldığından şikayetçi! Irkçılar, bu gidişle Kürtlerin çoğunluk olacaklarını söyleyip bunların önleminin alınmasını istiyor. Türk’ün sayısının artırılmasını isteyen Başbakan onlarında gönüllerini almış oluyor böylece.
Başbakan diyor ki,; “Türk Milleti’nin devamını isteyen buna karşı çıkamaz.” Duyan da sanacak ki dünyada Türk’ün köküne kıran girdi. Ben gerçekten merak ediyorum, dünyada yeterli hızda üreyemediği için yok olmuş bir ulus var mı acaba. Ama yoksulluktan, cehaletten, açlıktan, savaştan, kötü yönetilmekten yok olmuş sayısız millet olduğunu biliyorum.
Bir de ırkçıların “Dünya Türk Olsun” sloganı var. Aklıma o geldi bir an. 3 çocuk yetmez 6’şar adet yapılsın, dünya değil, Mars bile Türk olur.