Kürt halkı tarihinin en büyük ve anlamlı Newroz’unu 2008’de kutlayacak. Kürt halkı on yılların özgürlük ve demokrasi özlemi ve bilinciyle, inkârcı ve imhacı politika ve uygulamalara ‘Êdî Bes e’ diyecek. İnkârcı ve imhacı politikanın sonunun geldiğini, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya gösterecek. On yıllardır sürdürülen bastırma politikalarının sonuçsuz kaldığını, meydanları her zamankinden kat be […]
Kürt halkı tarihinin en büyük ve anlamlı Newroz’unu 2008’de kutlayacak. Kürt halkı on yılların özgürlük ve demokrasi özlemi ve bilinciyle, inkârcı ve imhacı politika ve uygulamalara ‘Êdî Bes e’ diyecek. İnkârcı ve imhacı politikanın sonunun geldiğini, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya gösterecek. On yıllardır sürdürülen bastırma politikalarının sonuçsuz kaldığını, meydanları her zamankinden kat be kat fazla doldurarak ortaya koyacak. Tek yolun Kürt sorununa demokratik çözüm bulma olduğunu haykıracak.
Kürt halkı, AKP hükümeti ile Genelkurmay’ın uzlaşarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezme politikasına yönelmesine karşı ‘Êdî Bes e’ hamlesini başlatmıştır. Bu hamlenin amacı, Kürt halkı özgürlüğünü elde edene kadar mücadelenin kesintisiz yükseltmesi olarak belirtilmiştir. Kürt halkı, AKP-Genelkurmay uzlaşmasının, Kürt halkının mücadelesine bir tasfiye saldırısı olduğunu çok iyi anlamıştır. Bu nedenle harekete geçerek bu saldırıya karşı koymak için mücadelesini yükseltmiştir.
Kürt halkı, Önderliğine ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik saldırının, kendi iradesini kırmaya yönelik olduğunu tereddütsüz kavramıştır. ‘Apo ayrı, PKK ayrı, Kürt sorun ayrı’ diyenlerin, Kürt halkını irade yapan temel değerleri ortadan kaldırmak istediğini iyi bilmektedir. On yılların tecrübesi ile Kürt sorunuyla Önderliğini ayırmak isteyenlerin kötü niyetli olduğunu görmüştür. Bu nedenle 15 Şubat’ta ayağa kalkarak dost ve düşmana, irade kırma savaşına karşı iradesini koruma mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğini haykırmıştır. Uluslararası komplonun hareketi tasfiye etme amacının boşa çıkarılmış olduğunu her zamankinden daha fazla Kürt Halk Önderi’ni sahiplenerek ortaya koymuştur. Kürt Halk Önderi’nin gücünün zindanlarla, duvarlarla, tellerle, yasaklarla kırılamayacağı bir daha görülmüştür. Kürt Halk Önderi’nin ‘Ben mezarda da olsam rolümü oynarım’ sözünün doğruluğu son on yıldaki en ağır tecrit koşullarında kanıtlanmıştır.
Esaret altındaki bir kişiye bu kadar bağlılık tarihte ilktir. Kürt halkı, bu Önderlik tarih sahnesine çıkmadan önce Kürtlerin durumuyla şu andaki durumu karşılaştırarak bu Önderliğin kendisine muazzam değerler kattığını görmektedir. Kürt Halk Önderi, PKK’nin Kürtlere kazandırdığını mitolojilerdeki zalim bir tanrının bile reddedemeyeceğini söylemiştir.
2008’in 15 Şubat’ı tarihe geçecek bir gün olmuştur. Kürt halkı 15 Şubat’ta ayağa kalkarak, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek isteyenlerin umudunu kırmıştır. İrade kırmak isteyenlerin 15 Şubat’ta iradeleri kırılmıştır. Gerillanın Zap direnişi ise, bu ruh halinin tüm inkarcı ve sömürgeci kurumların içine işlemesini sağlamıştır. Son zamanlarda hiç kavga etmeyecekleri düşünülen kurum ve çevrelerin birbirine girmesi, yaşanılan bu şokla basiretlerini kaybetmelerinin sonucudur.
İnkârcı sömürgeci güçler şunu görmelidir; bugün herhangi bir sömürgeci ülkenin kendi ülkesindeki Kürt Özgürlük Hareketi’ni bastırma şansı kalmamıştır. Kürtler bulundukları ülkelerde demokratik birlik içinde yaşamak isteseler de birbirlerine güç verecek bir duruma gelmişlerdir. Nitekim her hangi bir devlet kendi Kürtlerini bastırmaya çalıştığında tüm Kürtleri karşısında bulmaktadır. Olmaz demiyoruz, ama Kürtleri birbirlerine vuruşturma eskisi gibi kolay değildir. Şu anda bile Güney Kürdistanlı siyasi güçler, siyasi ve askeri olarak PKK’nin üzerine sürülmek istenmektedir. Türkiye’nin böyle bir politika izlediği bilinmektedir. ABD’de de bunu dolaylı yapmaktadır. Ne var ki PKK’ye karşı olmayı, kendi dar siyasal çıkarları için gerekli görenler bulunsa da, Kürt toplumsal zemininde böyle bir saldırıya meşruiyet bulmada zorlanmaktadırlar.
Türk devletinin son işgal harekâtı hem Kuzey’de hem de Kürdistan’ın tüm parçalarında Kürtleri birleştirme işlevi görmüştür. Zaten ABD, Türkiye’nin işgal harekâtının Kürtleri PKK etrafında birleştirdiğini görerek, operasyonun daha fazla uzamasını istememiştir. Çünkü Türkiye’nin PKK karşısında zorlanmasının, PKK’ye daha fazla itibar kazandırmasından korkmuştur. Zaten batağa saplanan ve nasıl çıkacağını düşünen Türkiye, ABD’nin bu çağrısına kendisini Zap vadisinden kurtaran ip olarak sarılmıştır.
Bir taraftan Kürt halkının ayağa kalkışı, diğer taraftan askeri operasyonların boşa çıkarılması, aslında Kürt sorununun demokratik çözümü için siyasal zemini olgunlaştırmıştır. Daha doğrusu Kürt halkının çok boyutlu direnişi Türkiye’de birçok çevreye, bu sorunun demokratik çözümünden başka yol kalmadığını önemli oranda göstermiştir. Kürt halkı da ‘Êdî Bes e’ diyerek çözüm istemektedir. Çözümü dışarıda arama yerine, halkların kardeşliğine dayalı olarak içeride bulmanın çağrısını her fırsatta yapmaktadır.
2008 Newroz’u Kürt sorununun çözümünde önemli bir rol oynayabilir. Bu nedenle 2008 Newroz’u ‘Êdî Bes e’, ‘Demokratik Özerklik istiyoruz’ Newroz’u haline gelmelidir. 2008 Newroz’u; Demokratik Özerklik Newroz’u yani çözüm dayatma Newroz’u olmalıdır. Zaten Kürt halkının ayağa kalkışı ‘Artık yeter’ demesi, Demokratik Özerklik istemesi anlamına gelmektedir.
Bu Newroz, Demokratik Özerklik Newroz’u haline getirilirse, bu çözüm programı ya da projesinin sadece DTP’nin değil, tüm Kürt halkının siyasi programı olduğu gösterilmiş olacaktır. Newrozlarda yüz binler Demokratik Özerklik talebini haykırırsa, bu Türkiye toplumunda demokratik özerkliğin daha yaygın tartışılmasını sağlayacaktır.
2008 Newroz’u Demokratik Özerklik Newroz’u haline getirilirse, demokratik özerklik projesi, Kürdistan’da tabanını genişleterek etkili bir siyasi çözüm seçeneği haline gelecektir. Türkiye ve dünya kamuoyuna da Kürt halkının siyasi projesi olarak dayatılmış olacaktır. Böylece DTP’nin bu çözüm projesi daha güçlü bir hale gelecektir. Bu açıdan 2008 Newroz’u böyle bir çözümün siyasi iradesi ve çözüm gücü haline gelebilmelidir. Yüz binlerin, toplamda da milyonların ‘Demokratik Özerlik’ diyerek Newroz meydanlarına çıkmasının mutlaka siyasi sonuçları olacaktır.
Kürdistan’da her Newroz, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde bir gelişmeyi ifade etmiştir. Newroz, artık Ortadoğu coğrafyasının demokrasi ve özgürlük mücadelesinin yükseldiği bir gün haline gelmiştir. Türkiye’nin demokrasi, Kürdistan’ın özgürlük tarihi yazıldığında, Newroz günlerinde özgürlük ve demokrasi için Kürt halkının verdiği mücadele ve ödediği bedellerin hakkı mutlaka teslim edilecektir.
Newroz’un ruhunda milliyetçilik yoktur. Newroz, Ortadoğu halklarının ortak sahiplendiği bir gündür. Newroz destanında görüldüğü gibi, bu coğrafyadaki zalim devlet ve krallara karşı verilen mücadeleyi, bütün halklar kendi özgürlük ve demokrasi mücadelesi olarak görmüştür. Kürtler yürüttükleri özgürlük ve demokrasi mücadelelerini yalnız Kürt halkı için değil, başta Türkiye halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının özgürleşmesi ve demokratik yaşamı için vermektedir. 2008 Newroz’unun Demokratik Özerklik Newroz’u haline getirmesi, aynı zamanda demokratik Türkiye Newroz’u olarak görülmelidir.
Tabii sadece Kürtlerin Newroz’da Demokratik Özerklik talebiyle ayağa kalkması yetmez. Çünkü Türkiye’de inkârcılık çok köklüdür. Bu nedenle demokratik özerkliğin gerçekleşeceği demokratik Türkiye’nin gerçekleşmesi için başta aydınlar, emekçiler, demokratik kurumlar ve kadınların Kürtlerin yürüttüğü demokrasi mücadelesini tamamlamaları gerekir.
Türkiye yol ay
ırımına gelmiştir. Ya Kürt sorununda Demokratik Özerklik Projesi’ni kabul edecek ya da on yıllardır yaptığı gibi askeri operasyonlar ve özel psikolojik savaşla Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiyeye yönelecektir. İkinci yol Türkiye’yi felakete götürecek yoldur. İkinci yola girecek Türkiye, daha fazla dış güçlere bağlanacaktır. Bu durum da yalnız Türkiye açısından değil, tüm Ortadoğu için özgür ve demokratik geleceğin uzaklaşması anlamına gelecektir.
Eğer Türkiye’nin demokratik güçleri demokrasi mücadelesinde inisiyatif geliştirmezlerse, siyasi güçler, asker ve sivil bürokratlar çözümsüzlükte ısrar edeceklerdir. Türkiye’nin geleceği ve Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin siyasi güçlerine bırakılmayacak kadar çok önemli bir sorun olduğu yaşanarak öğrenilmiştir.
Kürt halkı bu Newroz’u, Demokratik Özerklik programını sahiplenerek, bu projenin somut ve gerçekleşebilir olduğunu ortaya koyarak, Kürt sorununun çözümünde bir dönüm haline getirecektir. Türkiye’nin demokratik güçleri de demokratik Türkiye’yi yaratacak olan Demokratik Cumhuriyet mücadelesini yükseltirlerse, 2008 yılını halklarımız açısından barış ve özgürlük yılı haline getirebiliriz.