Müslüm Baba’nın ve orta sınıfların finans kapitalle dansı: ‘Ben hep kira ödemeye mahkûm muyum’ ? Boya reklâmı, kola reklâmı derken şimdide banka reklâmında görev aldı Müslüm Gürses… Namı diğer Müslüm Baba, boya ve kola reklâmında ilginç bir yüz, bir sosyal figür olarak değerlendirilmişti; banka reklâmında ise bir sanatçı, bir protestocu, bir alt kültür ‘ikonu’ olarak […]
Müslüm Baba’nın ve orta sınıfların finans kapitalle dansı:
‘Ben hep kira ödemeye mahkûm muyum’ ?
Boya reklâmı, kola reklâmı derken şimdide banka reklâmında görev aldı Müslüm Gürses…
Namı diğer Müslüm Baba, boya ve kola reklâmında ilginç bir yüz, bir sosyal figür olarak değerlendirilmişti; banka reklâmında ise bir sanatçı, bir protestocu, bir alt kültür ‘ikonu’ olarak değerlendirildi.
* * *
Reklâmı göremeyenler için özetlemeye çalışayım:
Caddelerde, sokaklarda, parklarda dalgın dalgın yürüyen binlerce insan. Hepsinin bir hayali, bir beklentisi var…
Onların hayallerinin, beklentilerinin ne olduğu görsel öğelerle anlatılırken Müslüm Gürses’in sesi kullanılıyor reklâmda. Klasikleşmiş bir Müslüm Baba şarkısı, “Ben hep kira ödemeye mahkûm muyum” cümlesine dönüştürülüp insanlara “Gelin bankamızdan kredi alın” mesajı gönderiliyor.
* * *
1980’li yıllardan 1990’lı yılların sonuna kadar uzanan süreçte; politikadan soğutulmuş, sosyal yaşamdan uzaklaştırılmış kent yoksulu gençlerin en büyük idollerinden birisiydi Müslüm Baba.
Eğitim alamamış, mahallesinden dışarı çıkamamış, askerliğini piyade er olarak yapmış, askerlikten sonra ‘sigortalı’ iş bulamamış, iş bulamadığı için sevdiği kadınla evlenememiş, ‘köy-mahalle-kent’ kültürü nedeniyle sosyal çevreden dışlanmış milyonlarca genç, Müslüm Gürses şarkılarıyla ifade ediyordu kendini.
Bugün kredi dağıtan banka reklâmında ‘değiştirilerek’ kullanılan şarkı da, Müslüm Gürses’i ‘Müslüm Baba’ yapan şarkıların başında geliyordu. Yoksulluk ve dışlanmışlık hissini, devlete ve düzene isyana dönüştüremeyen kent yoksulları, Tanrı’ya ‘sitem’ ediyorlardı Müslüm Baba’nın şarkısıyla:
“Ben hep acı çekmeye mahkûm muyum/ İtirazım var bu kötü kadere…”
* * *
2000’li yıllara gelindiğinde sinema gibi, tiyatro gibi, televizyon dizileri gibi, gazeteler gibi Müslüm Baba da uzaklaştı kent yoksullarından. Kent yoksullarının hayatından kesitler sunan sinema filmlerinin, tiyatro oyunlarının, televizyon dizilerinin yerine; lüks evlerde yaşayan, cipe binen ama parayı nasıl kazandıkları bilinmeyen zenginlerin yaşamlarından kesitler sunan filmler, oyunlar, diziler geçmeye başladığında, Müslüm Baba’nın şarkılarının ‘tonu’ da değişiverdi.
Bir zamanlar köhne meyhanelerde içki içen ‘alt kültür’ grupları için “Rahmete kavuşup ölsün bu sarhoş” diye şarkılar okuyan Müslüm Baba, çoğu hayatında hiç uçağa binmemiş hayranlarının karşısına “Kayıp bir bavul gibiyim havaalanında” diye çıkmaya başladı.
Türkiye’de hâlâ çok yoksullar, hiç geliri olmayanlar, işsizler, köy-mahalle kültürü ile yaşayanlar vardı; ama Müslüm Baba da, birçok sanatçı gibi ‘orta sınıftan’ dinleyicilere doğru açtı yelkenini…
Müslüm Baba’nın şarkılarındaki yoksullara özgü ‘sitem’ kayboldu, ‘orta sınıflara’ özgü ‘protestoculuk’ öne çıktı.
Köhne meyhanelerden ‘Biraz bira, biraz şarap içilen’ barların taburelerine uzanan Müslüm Baba’nın ‘yolculuğunda’ son durak finans kapitalin reklâmı için ‘protest’ şarkı okumak oldu.
* * *
Türkiye’deki bankacılık sektörünün, klasik Batı müziği ile süslenmiş reklâmlardan, Müslüm Baba şarkılarıyla ‘güçlendirilmiş’ reklâmlara uzanan yolculuğunu da irdelemek gerekiyor. Temel amaçları ‘para satmak’ yani kredi verip faiziyle geri almak olan bankaların, Müslüm Baba şarkılarıyla ‘güçlendirilmiş’ reklâmlara yönelmesi, bankaların değiştiğine mi işaret eder yoksa bankaların ‘hedef kitlelerinin’ değiştiğine mi?
* * *
1970’li, 1980’li yıllardaki ‘banka müşterileri’ profili ile 2000’li yıllardaki ‘banka müşterileri’ profilini karşılaştırdığımızda anlıyoruz ki, değişen bankalar değil, müşterilerdir.
70’lerde, 80’lerde bankaların müşterileri ‘paralı’ insanlardı. Banka reklâmlarında “Paranızı bize emanet edin, hem güvende olsun, hem artsın’ mesajları öne çıkardı.
Bankaların, “Tasarruf mevduatına yüksek faiz” yarışı reklâmlara yansır, ‘yastık altında’ parası olan ya da sağda solda gayrimenkulü bulunan ‘paralı’ insanlar, paralarını hangi bankaya yatıracaklarına ‘faiz oranlarına’ göre karar verirdi.
2000’li yıllara gelindiğinde bankaların müşterileri ‘parasız’ insanlar oldu. Banka reklâmları, ‘düşük faizli kredi’ ya da ‘kredi kartına 12 ay taksit’ sloganlarına yöneldi.
Devlet küçülüyor, özel sektör yatırımları küçülüyor ama ihtiyaçlar büyüyordu.
Yani devletin, özel sektör yatırımcılarının iş veremediği yoksulların, ‘iyi para’ veremediği orta hallilerin imdadına bankalar yetişiyordu. Yoksullar, 12 ay, hatta 24 ay taksit olanağı sunan kredi kartları sayesinde ‘veresiyeci’ durumundan kurtuluyor, orta halliler ‘bir ev, bir araba’ ihtiyaçları için bankaların kredi olanaklarından faydalanıyordu.
* * *
Klasik Batı müziği ile süslenmiş reklâmlardan, Müslüm Baba şarkılarıyla ‘güçlendirilmiş’ reklâmlara geçen bankanın ‘beyin gücü’, bu değişim sürecinin farkında muhtemelen. Özelleştirmeler sonucu devletin küçülüp ‘en büyük işveren’ pozisyonunu terk etmesi, özel sektörün, çalışanların sosyal haklarını mesela kıdem tazminatı hakkını kısması ya da tamamen ortadan kaldırması Türkiye’deki yoksulların korkulu rüyası olan ‘Hep kiracı kalma’ ihtimalini, orta hallilerin de korkulu rüyası haline getirdi. Milyonlarca insanın “Ben hep kirada mı oturacağım” demeye başladığı bir süreçte, bu isyanı Müslüm Baba’nın şarkısını kullanarak reklâma taşıdı o banka ve çağrıda bulundu:
“Gelin, kredi alın!”
* * *
Bir finans kapital kurumu, orta halli vatandaşları etkilemek için bir zamanlar kent yoksullarının, umutsuzların, kimsesizlerin, çaresizlerin ‘isyanını’ dile getiren Müslüm Baba’nın şarkısını kullanıyor.
Ben bu değişimden şu sonucu çıkarıyorum:
Türkiye’de orta halli vatandaşlar bile ‘çalışıp, para biriktirip, ev alma’ hayali kuramıyor. Bir zamanlar sadece kent yoksullarının içinde olduğu umutsuzluk bulutu, bugün kentlerdeki orta halli vatandaşları da içine çekiyor.
Yani değişen sadece Müslüm Gürses değil…
Mersin Yaşam