Bir CarreforuSA işçisinin kaleme aldığı mektup bu firmadaki çalışma koşullarına ilişkin “görülmeyen” kimi gerçekleri gün ışığına çıkarttı. İşçi, okuyuculara, “Siz gelir sepetlerinizi doldururken, bizi pek fark etmezsiniz, ama zor şartlarda çalışırız. Yediğimiz yemek, yemek değil, yemdir. Size rica ederiz bazen, ‘Havalandırmanın çalışmasını isteyebilir misiniz’ diye. Hem sizden, hem şeften, hem patrondan azar işitiriz. Baktığımız reyonda […]
Bir CarreforuSA işçisinin kaleme aldığı mektup bu firmadaki çalışma koşullarına ilişkin “görülmeyen” kimi gerçekleri gün ışığına çıkarttı. İşçi, okuyuculara, “Siz gelir sepetlerinizi doldururken, bizi pek fark etmezsiniz, ama zor şartlarda çalışırız. Yediğimiz yemek, yemek değil, yemdir. Size rica ederiz bazen, ‘Havalandırmanın çalışmasını isteyebilir misiniz’ diye. Hem sizden, hem şeften, hem patrondan azar işitiriz. Baktığımız reyonda günde 180 milyarlık alışveriş yapılır, ama biz asgari ücrete talim ederiz…” diye seslenirken, Carrefour’da yükselmenin sırrının altındaki ezmekten geçtiğini ifade etti.
Hakaret, küfür, fiziksel şiddet…
Güler Sabancı’nın, dünyanın en güçlü 65’inci kadını seçilmesinin hemen ertesinde RED dergisin eylül sayısında yayımlanan mektup, büyük alışveriş merkezlerindeki çalışma koşullarına ilişkin okuyuculara bir fikir verdi. İşçi, “sepeti dolduruyorsunuz ya…” başlığıyla yayımlanan yazısında, yaklaşık 1,5 yıldır CarrefourSA’da çalıştığını belirterek, “Kurumsallaşmanın bizim değil, onların lehine olduğunu anladım. Burada inanılmaz disiplinli bir sistem var ve işçi bu sistemin en önemsiz parçası. Raflardaki ürünler bizden daha değerli. Yapılan en ufak yanlışlıklarda dahi yaptırımla karşılaşıyoruz” diye yazdı. Kendilerinden bir makine gibi çalışmalarının beklendiğini kaydeden işçi, yoğunluğun fazla olduğu saatlerde küfürle, hatta fiziksel şiddetle dahi karşılaştıklarına dikkat çekiyor. Her türlü olumsuzluğu sineye çekip çalışmak zorunda kalıyorlar. İnsanlar ise müşteri olmalarından kaynaklanan bir “hak”la işçilere saldırabiliyorlar.
Şefler kanunsuzluğa itiyor, güvenlikler işçilerin açığını kolluyor
Klimalar yaz aylarındaki sıcak havaya karşın müşteri yoğunluğuna göre açılıyor. İşçilerin klimaların açılması için müşterilerden görevlileri uyarmaları yönünde rica ettikleri de oluyor. Yasal olmamasına ve bir kaza durumda tazminatsız işten çıkarma nedeni olmasına karşın, işçiler şeften azar işitmemek için kimi zaman ürünleri raflara tırmanarak indirmek zorunda kalıyor. Bu arada firmanın güvenliği ise işçilerin kurallara uyup uymadıklarını kontrol ediyor. İşçinin anlatımıyla, “Bir taraftan şefler kanunsuzluğa iterken, güvenlikler de işçilerin açığını kolluyor.”
Taşeron taşeronluğunu yapıyor
Tahmin edileceği gibi temizlik, güvenlik, yemekhane işleri taşeron şirketlere devredilmiş durumda. Böylelikle Carrefour firma kendi personelini giderek azaltıp, daha çok firmanın gönderdiği elemanları çalışma yoluna gidiyor. Bu işçilerin ise çalışma koşulları çoğu zaman sigortasız ve sendikasız olmaları nedeniyle daha da kötü. Bu işçiler Carrefour personelinin verdiği her emre uymak zorundalar.
Yemekler önemli bir sorun
İşçinin yemeklerle ilgili deneyimleri de Sabancı’nın 65’inci konumunu açıklar nitelikte: “Yemekler önemli bir sorun. Mağaza müdürümüzün haftada bir görüntü olsun diye yediği yemekleri biz her gün yemek zorunda kalıyoruz. Carrefour’un ‘Kaynağından kalite’ sloganı, bizim yemekhaneye pek uğramıyor. Yemekler bazen o kadar kötü oluyor ki, para verip dışarıda yemek zorunda kalıyor.”
Altta kalanın canı çıksın düzeni
Firmadaki hiyerarşi ise altta kalanın canı çıksın düzenini anımsatıyor: “Carrefour’da yükselmenin sırrı altındakini ezmekten geçiyor. Kademeli olarak ekip, reyon ve sektör şefleri var. Herkes sırasıyla birbirini eziyor ve en çok ezilenler en alttakiler oluyor. Şefler üstünün gözüne girebilmek için işçilere olağanüstü baskı uyguluyor. Temizlik yapmak gibi işçilerin görevi olmayan işler de onlara yaptırılıyor”
Yaklaşık 10 yıldır sürdürülen sendikalaşma çabası, ancak 2007’nin başında sendikanın yetki almasıyla sonuçlanabilmiş. Önceden işçiler sendikalaşma hakkında konuşamazken, şu an bu aşılmış durumda. Çalışanların çoğu sendikalı. Sendika çalışanlar arasındaki, “Harran”, firma ise “C4” olarak anılıyor.
Kullanılmış ürünler satılıyor!
Mektupta firmaya ilişkin ilginç ama önemli bir ayrıntıya daha yer veriliyor: “Carrefour’un uluslararası bir marka olması müşterilere inanılmaz bir güven veriyor. Ancak durum sanıldığı gibi değil. İade güvencesiyle kalitesine bakılmadan alınan ürünler tekrardan silinip paketlenip müşteriye iade ediliyor! Kullanılmış epilasyon aletleri, çalışmayan onlarca dvd bunlardan sadece bazıları. Kuru gıda reyonunda çalışan arkadaşımın ısrarlarına rağmen böceklenmiş pirinç müşterilere bir güzel satıldı. Carrefour’un genel mantığı aslında bu yönde çalışıyor. Düzgün görünüyorsa sat!”