Taşeronlaştırma sadece ülkemizde yaşanan bir sorun değil. Kapitalizm işçiyi bir maliyet unsuru olarak değerlendirdiğinden işçiyi olabilecek en düşük ücrete, mümkün olan en fazla çalıştıracak yöntem ve araçları da gündeme getiriyor. Bu araçlardan belki de en yaygın olanı taşeron şirketten çalıştırma ise benzer biçimlerde diğer kapitalist ülkelerde de yaşanıyor: düşük ücret, 2. sınıf muamele, kötü çalışma […]
Taşeronlaştırma sadece ülkemizde yaşanan bir sorun değil. Kapitalizm işçiyi bir maliyet unsuru olarak değerlendirdiğinden işçiyi olabilecek en düşük ücrete, mümkün olan en fazla çalıştıracak yöntem ve araçları da gündeme getiriyor. Bu araçlardan belki de en yaygın olanı taşeron şirketten çalıştırma ise benzer biçimlerde diğer kapitalist ülkelerde de yaşanıyor: düşük ücret, 2. sınıf muamele, kötü çalışma koşulları…
Dünyada güvencesiz çalıştırmanın en yaygın biçimi olan taşeron çalıştırmaya karşı ülkemizde olduğu gibi direniş ve mücadele de gelişiyor. Son dönemde Yeni Zelanda’da kamu hastanelerindeki taşeron işçilerin mücadelesi de bu deneyimlerden bir tanesi.
Aşağıda Yeni Zelanda’da kamu sağlık kurumlarında taşeron şirketten çalışan sağlık işçilerinin verdği mücadeleyi anlatan derleme-çeviri’yi sizinle paylaşıyoruz.
sendika.org
Direnişle kazandılar
13 Temmuz 2007 günü Yeni Zelanda’da ülkenin en büyük 10 sağlık kurumunda çalışan 800 taşeron işçisi, taşeron şirket Spotless Services Ltd. ile muhatap olabilmek amacıyla sendikal örgütlenme sürdürdükleri gerekçesiyle lokavt ilan edilerek işten çıkartıldılar.
İşçiler ertesi günden itibaren hastanelerin önünde direnişe başladılar. Aylardan beri sürdürdükleri mücadele daha çetin bir biçimde devam etti. Yaratıcı ve çeşitli eylem biçimleri ile direnişin etkisi günden güne arttı: Hastane içlerinde sessiz yürüyüşler, direnişi finanse edebilmek için hastane bahçelerindeki direniş çadırlarına konulan yardım kutuları, yapılan direnişi ülke gündemi haline getirme…
İşçiler yoğun çabalarla şirketin kendilerinin yerine dışardan getirdiği grev kırıcı işçilerin de bir kısmını ikna edip geri göndermeyi başardılar. Başta Denizciler ve metal işçileri olmak üzere sendikalar işçilerle dayanışma ziyaretleri organize ettiler. Kamuoyunun baskısı ile esas işveren olan hastane ve sağlık ocaklarının temsilcileri ile görüşmeler yapıldı. Ayrıca İş Mahkemesi’ne başvurularak ilan edilen lokavtın yasadışı ve hukuken geçersiz olduğunu göstermek için girişimlerde bulunuldu.
10 gün süren direnişin ardından önce İş Mahkemesi’nde lokavtın yasadışı olduğu kararı çıktı. Ertesi gün ise taşeron şirket, işçilerin ücretleri ve çalışma koşullarını düzenleyecek bir sözleşme için sendikayla masaya oturmayı kabul etti.
Bütün bunlar aslında ‘SFWU Nga Ringa Tota’ sendikasının ülkedeki 21 kamu sağlık kurumunda Mart 2006’dan beri sürdürdüğü “Sağlıklı hastaneler için sağlıklı ücret” kampanyasını da başarıyla sonuçlandırması anlamına geliyor.
Direnişten önceki kampanya: Sağlıklı hastaneler için sağlıklı ücret
Yeni Zelanda kamu sağlık kurumlarında temizlik, yemek ve hastabakıcılık işlerinde 3000’e yakın taşeron şirket işçisi çalışıyor. 1990’dan beri zam almadan asgari ücretle çalışan bu işçiler ülkenin en kötü çalışma şartlarına sahip işçi topluluklarından birini oluşturuyorlar. Öncelikle hastanelerde ekip arkadaşları olan doktor ve hemşireler örgütlü ve ücret-iş güvencesine sahipken kendileri bu güne kadar horlanıp ikinci sınıf çalışan muamelesi görüyorlardı. Bunun sonucu kamu hastanelerindeki taşeron işçiler arasında iş değiştirme oranı % 40ları aşıyordu. Ancak sendikanın örgütlendiği yerlerde bu oran % 30lara kadar çekilebilmiş. Bu durum işçilerin bütün kampanya boyunca verdikleri mücadelenin aynı zamanda daha nitelikli bir sağlık hizmeti verme mücadelesi olduğunu kamuoyuna somut verilerle anlattıkları bir örnek durumu da oluşturdu.
İşçiler kampanya boyunca seslerini duyurabilmek için pek çok eylem ve etkinlik de yaptılar. Örneğin 8 Mart dünya kadınlar günüde Waikato Hastanesinin 350 çalışanı sorunlarına dikkat çekmek için 1 saat iş bırakma eylemi yaptı. Öte yandan sendika, örgütlü olduğu tüm hastanelerde 1 Mayıs işçi bayramında daha iyi bir gelecek için işçilere taleplerini oylattı. Bunun sonucunda işçilerin % 97’sinin MECA’yı onayladığı ortaya çıktı.
Aynı işi yapan kadrolularla eşit ücret ve eşit çalışma koşulları talebi ve bunun için de tek tek taşeronları aşan ulusal çapta bir MECA (çok işverenli toplu sözleşme) imzalanması talebi, yaşanan çarpıklığın dile getirilmesi için sendika ve işçiler tarafından kampanya boyunca sürekli olarak dile getirildi.
Bunun sonucu olarak kampanya süreci boyunca yapılan teşhir faaliyeti ile kamuoyunda işçilerini kölelik ücretine çalıştıran bir aracı şirkete neden her yıl milyonlarca dolar para ödendiği konusunda eleştirel yaklaşımlar da oluşmaya başladı.
Kampanya boyunca ülkenin en büyük taşeronu olan ve yaklaşık 1500 işçi çalıştıran Avustralya merkezli bir çok uluslu şirket Spotless Services dışındaki tüm taşeronlarla bu talepler etrafında bir anlaşma sağlandı. Ancak Spotless Services’ın talepleri kabul etmemesi bütünsel bir sözleşmeyi anlamsız kılıyordu. İşçiler de şirketin kendilerini ve taleplerini muhatap kabul etmesi için bir eylem süreci başlatma kararı aldı. Ancak eylemler başlamadan önce şirket lokavt ilan etti ve direniş erken başlamış oldu.
Sağlık alanında ülke tarihinin en büyük eylemini gerçekleştiren taşeron sağlık işçileri başarılarının sırrını zaferden sonra attıkları şu sloganla tüm dünyaya ilan ettiler: “Kararlı durduk, birlik olduk, dayanışmayı çoğalttık ve patronu yendik”
Kaynak:
– www.sfwu.org
– www.scoop.co.nz