Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki su sorunu kabulü mümkün sınırları aştı, inanılmaz boyutlara ulaştı. Her gün medyaya yansıyan problemleri burada tekrara gerek yok. Ancak, öyle görünüyor ki Ankara’daki susuzluk olayı yakın bir gelecekte ‘facia’ya dönüşme potansiyeline sahip. Sorun o kadar ağır ki, yetkili veya yetkisiz hiç kimse bir çözüm öneremiyor bile. Buna karşılık olayın birinci derecede sorumlusu […]
Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki su sorunu kabulü mümkün sınırları aştı, inanılmaz boyutlara ulaştı. Her gün medyaya yansıyan problemleri burada tekrara gerek yok. Ancak, öyle görünüyor ki Ankara’daki susuzluk olayı yakın bir gelecekte ‘facia’ya dönüşme potansiyeline sahip. Sorun o kadar ağır ki, yetkili veya yetkisiz hiç kimse bir çözüm öneremiyor bile.
Buna karşılık olayın birinci derecede sorumlusu olan Belediye Başkanı çocukça mazeretlerle sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyor. Eğer bu durumda bir siyasetçi istifa denen bir kurum olduğunu aklına getirmiyorsa veya bağlı olduğu daha yukarı düzeydeki makamlar bunu kendisine hatırlatmıyorsa ciddi bir ‘yönetim’ sorunu olduğu açık.
Aslında bu ikinci söylemeye çalıştığım fazla anlamlı görülmeyebilir. Özellikle büyük şehir belediyelerine özel ilgi gösteren ve büyük destek sağlayan bir iktidarın, Ankara Belediyesi’ndeki büyük ihmali görmemiş olması mümkün değil. O nedenle karşılaşılan feci durumdan en az iktidar mensupları da sorumludur.
Su sorununda olduğu gibi seçim öncesinde dikkatli bir şekilde gözden kaçırılan diğer bir konu elektrikle ilgili. Gerçi su konusundan farklı olarak elektrikte kısa vadede bazı geçici önlemler alınabiliyor. Örneğin, çok kolay olmasa da dışarıdan elektrik ithal etmek mümkün. Ancak bu yöntemin maliyetinin hiç de düşük olmadığı unutulmamalı.
Son haftalarda elektrik üretiminin talebi karşılamakta yetersiz kaldığı, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde dikkat çekmeye başladı. Bu bölgelerde elektrik kesintileri yoğunluk kazanmışa benziyor.
Oysa elektrik kesilmeleri yalnız bu bölgelere mahsus değil. Bir süreden beri iç bölgelerde uygulanan elektrik kesintilerinin başta sanayiciler olmak üzere üreticileri zarara uğratmakta olduğu bilinen bir şey.
Her ne kadar yetkililer elektrik kesintilerini aşırı sıcaklar ve orman yangınları gibi dışsal faktörlere bağlamaya çalışsalar da, konuyu yakından izleyenler gizli bir kesinti programı uygulandığını ileri sürüyor.
Elektrik kesintilerinin bir program uyarınca yapılıp yapılmadığı tartışması bir yana bazı gerçekler gözler önünde. Daha önce TEİAŞ tarafından yapılan projeksiyonlar 2009 yılından itibaren bir arz açığı olacağını ortaya koyuyordu. Oysa, 2007 yılında elektriğe olan talep artışı beklentilerin bir hayli üzerinde oldu. Bu da TEİAŞ’ın yapmış olduğu projeksiyonu geçersiz duruma getirmiş bulunuyor.
Elektrik kesintileri söz konusu olduğunda diğer bazı hususlar da dikkati çekiyor. Hidroelektrik santrallarına su sağlayan barajlar bu yıl yağışların azalmış olmasından ciddi olarak etkilenmiş bulunuyor. Barajlardaki su seviyeleri normallerinin çok altında. O yüzden elektrik üretiminde hidroelektrik santrallarının payı azalırken, kömür ve doğalgaz kullanan santralların üretimi nispi olarak artmış durumda. Kömür ve doğalgaz kullanarak yapılan üretim maliyeti hidroelektrik santrallarındaki maliyete göre daha pahalı. Doğal olarak bu durum elektrik üretiminde ortalama maliyetleri de arttırıyor.
İddiaya göre doğalgaz kullanan ‘otoprodüktürler’ daha çok tüketimin arttığı pahalı saatlerde üretim yapıyorlar. Böylece özel sektör üreticileri kârlarını yukarı çekmekte, ortalama maliyetleri yükseltmektedir.
Elektrik üretimi konusunda iktidarın uygulamakta olduğu politika, yeni santralların özel şirketler tarafından yapılmasını öngörüyor. Gerçekten de ortaya çıkan arz açığını kapatmak için 12 şirket santral kurmak için başvuruda bulunmuş durumda. Burada dikkati çeken husus, yapılan bütün tekliflerin ithal malı kömür ve doğalgaza bağımlı olması. Buna göre yeni yapılacak santralların ithalata olan talebi artıracak nitelikte olduğu da bir gerçek.
Dikkat çeken diğer bir nokta, kısa bir süre önce Afşin Elbistan’da kurulması beklenen kömüre dayalı santral ihalesine bir talep gelmediği görülüyor. Bunun burada ayrıntısına giremeyeceğim çeşitli nedenleri bulunuyor.
Görüleceği üzere, elektrik üretiminde arz yetersizliği, elektrik kısıntıları, yeni santralların kimler tarafından kurulacağı, maliyetlerin yüksekliği, buna bağlı olarak da elektriğe yapılması kaçınılmaz gözüken zamlar önümüzdeki günlerde kamuoyunu yakından ilgilendirmeye devam edecektir.
12 Ağustos 2007