Doğrudan yabancı yatırım (küresel kapitalizm) gelir de, yeraltı kaynakları işletilirse; varsın, ham olarak dışarıya satsınlar; başka çare yok, kazançlarının tamamını yurtdışına çıkarsınlar; kaynaklarımızı tüketiyorlar, çevremizi kirletiyorlar, yeraltısuyu kaynaklarını kurutuyorlar; olsun hiç değilse istihdam doğar, geri kalmış yörelerde önemli sayıda yurttaş bir iş sahibi olur, bu yörelere bir gelir girişi olur, gönenç ve gelişme buralara da […]
Doğrudan yabancı yatırım (küresel kapitalizm) gelir de, yeraltı kaynakları işletilirse; varsın, ham olarak dışarıya satsınlar; başka çare yok, kazançlarının tamamını yurtdışına çıkarsınlar; kaynaklarımızı tüketiyorlar, çevremizi kirletiyorlar, yeraltısuyu kaynaklarını kurutuyorlar; olsun hiç değilse istihdam doğar, geri kalmış yörelerde önemli sayıda yurttaş bir iş sahibi olur, bu yörelere bir gelir girişi olur, gönenç ve gelişme buralara da yayılır düşüncesi bir çok kişiye çekici geliyor. Bu düşüncenin yaygınlaşması, emperyalizmin dünyanın her köşesindeki doğal kaynakları talan edişini gizlemede çok etkili oluyor.
Gerçekten de, ülkenin en kuytu köşelerinde, çoğu dağlık kesimlerde, alt yapı yoksunu, çok dar gelirli, son dönemin küreselleşmeci politikalarından en büyük vurgunu yemiş olan bu yörelere böyle bir yatırımcı geldiğinde, bu durum o yöre insanına bir kurtuluş umudu veriyor. Gelen sermayenin niteliğinden, dünyanın başka yerlerindeki alışkanlıklarından, geçiciliğinden, yıkıcılığından doğal olarak habersiz ve bu kadarcık bir umuda bile aç olan insanların mezarlarını kazacak olanları başka duygularla karşılamasını beklemek yersiz. Dünyanın her yerinde de böyle oluyor bu.
Bizde de, öyle. Bergama’da yabancı şirketin zor da olsa yandaş bulabilmesi, muhtara servis münibüsü alıp direnişten kopartabilmesi; Uşak Eşme’deki şirketin birkaç yüz köylüyü istihdam etmesi, bunlardan bazılarının düğün yapabilmesi, bazılarının evlerine ilk kez TV, buzdolabı alabilmesi; Erzincan Ilıç’ta işletme hazırlığı yapan şirketin muhtar, dede, parti yöneticisi, belediye başkanı ayırmadan ABD’ye götürüp gezdirmesi; Turgutlu Çaldağ’da nikel işletecek şirketin kaymakamın da desteği ile ilçenin bütün öğrencilerini işletmeye götürmesi; kiminin düğün salonu yapması, kiminin ağaç dikmesi, kiminin okullara bilgisayar alması böylesi yörelerde etkileyici değil mi?
Bu çabalar yerli halkın bir bölümünün, ötekilerden ayrılıp düzenli maaş almaya başlamasını sağladığında, işçileşme başladı diye düşünmek de yersiz. Üstelik, ülkenin başka yerlerinde sendikalaşan işçiler işten atılır, sendikasızlaştırma baskısı egemen iken, çokuluslu madenci şirketlerin işyerlerinde Türk İş’e bağlı Maden İş davul zurna ile üye kayıt edip, hiçbir anlaşmazlık olmadan sözleşmeler imzalayıp, yenileyebiliyor. Sendika örgütlenmesinin de bu emekçilerin işçileşmesi, sınıf bilinci edinmesi, işyerleri-işverenleri-işledikleri yeraltı kaynağı-telef edilen çevre konusunda bir bilinç edinmeleri de güç görünüyor.
Çünkü, madencilik sektöründeki istihdamın kendine özgü ve oldukça ayırt edici bazı temel özellikleri var. Bu sektördeki çalışmaların hemen bütünü kırsal yörede yer alıyor. Yatırımcının farklı yer seçimi olanağı yok. İşletilecek kaynağın taşınması, işletmenin başka bir yerde kurulması genellikle olanaksız. Bu nedenle, istihdam edilecek işçilerin bütünü ya da büyük bölümü çevreden, köylerden sağlanır. Bu yüzden, işçi sınıfı kültürü ve gelenekleri ile karşılaşmamış; köylülüğün gelenekselleşmiş kültürü ile yoğrulmuş insanlar olur çoğu zaman, maden işçileri.
Bu sektördeki istihdamın bir başka yanı da geçici niteliği. Maden yatakları sınırlı kaynaklar. İşletmeci için en uygunu, ekonomik koşullar elverdiği sürece maden yatağının en kısa sürede çıkarılıp sermayeye dönüştürülmesidir. Bu nedenle, bu tür işletmelerin ömrü birkaç yıl ile birkaç on yıl arasında değişiyor. İşletmeciler, genellikle maden yatağının bulunduğu yere yabancı, uzaktan gelip yatırım yapan kişi ya da kuruluşlar. Hele son dönemlerde. Sermayelerine ekledikleri kazancı, maden yatağı tükenip işletme kapandığında, başka bir yerde başka bir işletmeye yatırırlar. Kısacası, maden işletmesi yöreye ancak geçici bir istihdam getirir. Çalıştırılan işçilerin birkaçı dışında büyük bölümü işletmenin kapanışından sonra işsiz kalır. Bu kader, yalnızca işçileri değil; işletmeye hizmet sağlamak üzere yörede gelişen alt sektörleri de etkiler. Nakliye hizmeti veren kamyoncular, işletmeye hizmet sağlayan atölyeler, işletmeye tüketim malları satan tüccarlar, vb. Yani, ister işçi, ister tüccar ya da zanaatkar, işletme ile ilişkili her türlü istihdam ve ticari etkinlik geçicidir. Belli bir süre sonra, yöredeki bütün etkinliklerin sonu gelir.
Bu sektördeki istihdamın bir başka özelliği de süreksizliğidir. Madencilik ürünlerinin fiyatları, dünya pazarlarındaki talep salınımlarına karşı çok duyarlıdır. Fiyatlar sürekli olarak yükselip alçalır. Bundan yararlanmak üzere stok ve spekülasyon yapanlarla sık karşılaşılır. Bu nedenle de, fiyatlar düştüğünde küçük ve orta madencilik işletmeleri faaliyetlerini durdurmak zorunda kalır ve koşullar düzeldiğinde yeniden çalışmaya başlar. Bunun örneklerini ülkemizdeki madencilik işletmelerinde de geçmişte sık sık gördük. Krom işletmeleri, taş ocakları, manyezit işletmeleri, ısınmada kullanılmak üzere üretim yapan kömür işletmeleri, altın işletmeleri, vb bunun örnekleridir. Bu duraysızlığa bağlı olarak işçiler de geçici olarak işten çıkarılır ve sonra yeniden işe alınırlardı.
Köylü topluluklardan alınan, kesintili olarak istihdam edilen ve geçici olarak çalıştırılan insanların bütünü ile işçileşemeyecekleri de açık. Bu nedenle, maden işçileri madende çalıştıkları dönemde de köy yaşamından kopmamakta, varsa topraklarını ve bu topraklardaki tarımsal üretimlerini sürdürmektedir. Konutları ve aileleri köyde kalır. Vardiyaların dışında işçilerin çoğu, varsa servis araçlarıyla köylerine gider. İşletmeler tatil edildiğinde yine köylerine dönerler.
Yinelersek, maden işçiliği geçici, süreksiz ve köylülükten ayrılamayan bir istihdam biçimidir. Bu nedenle de sendikal örgütlenmede bu temel özelliklerin göz ardı edilmemesi, değişik örgütlenme biçimleri bulunması gerekmektedir.
Bu açıdan, Dev Maden Sen’in Tavşanlı’da yaşadığı deneyim son derece önemlidir. Dev Maden Sen önce Tavşanlı’da başlattığı, maden işçilerinin işletmeyle zarar görmüş eski tarımsal toprakları iyileştirerek organik tarım üretimine yöneltmesi yukarıda sıralanan sürecin zararlarını giderme çalışmalarını, başka işletmelerde de yinelemekte.
Madencilik istihdamının bu temel özellikleri göz önüne alındığında, bu işletmelerde ilk kez endüstriyel üretime katılan emekçileri üye yapan sendikalardan beklenecek, örgütlenmeye yönelik bilinçlendirme ve propaganda çalışmalarında kullanılacak araçların da özgün olması gerekir.
Bu amaçla,
Örgütlenmeye konu olan işletmede çıkarılan maden türünün pazarının izlenmesi, bu pazardaki koşullar izlenerek yakın ve orta erimli değişimler öngörülmeli ve işletmenin gelecekteki istihdam koşulları konusundaki öngörüler işçilerle paylaşılmalı;
İşletmecinin maden yatağını işletme politikaları konusunda bilgi toplanıp, işletmeye ilişkin, açıklanan ya da açıklanmayan programlarla ilgili bilgiler işçilerle paylaşılmalı;
İşletmenin sürekliliği ve ömrünü etkileyebilecek bütün ulusal ya da uluslararası gelişmeler izlenip, bu konudaki bilgiler işçilerle paylaşılmalı;
Ülkeden ve dünyadan çeşitli örnekler derlenmeli ve izlenmeli, maden işletmelerindeki istihdamın geçici ve kesintisizliğine ilişkin bu örneklerin bilgileri işçilerle paylaşılmalı;
Dünyada ve ülkede, bu sektörün istihdam özelliklerine karşı geliştirilmiş örgütlenme biçimlerine ilişkin bilgiler işçilerle paylaşılmalıdır.
Bu araçlarla s