Uluslararası medyayı takip edenler Venezüella’nın en eski televizyon kanalı RCTV üzerinde yapılan ve hala şiddetle devam eden anlaşmazlığı gördükçe şaşırıyorlar. Kısaca tekrar bilgilendirmek gerekirse, Venezüella devlet başkanı Hugo Chavez, 27 Mayıs’ta RCTV’yi “kapattı”; aslında Venezüella’da hiçbir şekilde sansür uygulanmadığı için istasyon kapanmadı. Bunun yerine Venezüella hükümeti, kanalın kamusal yayın dalgaları üzerinde tekel hakkıyla yayın yapmasını […]
Uluslararası medyayı takip edenler Venezüella’nın en eski televizyon kanalı RCTV üzerinde yapılan ve hala şiddetle devam eden anlaşmazlığı gördükçe şaşırıyorlar. Kısaca tekrar bilgilendirmek gerekirse, Venezüella devlet başkanı Hugo Chavez, 27 Mayıs’ta RCTV’yi “kapattı”; aslında Venezüella’da hiçbir şekilde sansür uygulanmadığı için istasyon kapanmadı. Bunun yerine Venezüella hükümeti, kanalın kamusal yayın dalgaları üzerinde tekel hakkıyla yayın yapmasını sağlayan sözleşmesini yenilememeyi tercih etti.
Bu yeterince açık duruma rağmen ABD ve uluslararası basın olayı oldukça bulanıklaştırdı. Amerikalı Devletler Organizasyonu başkanı Jose Miguel Insulza, geçen ay “Venezüella hükümeti yaptığı şey (sözleşmenin yenilenmemesi) için yetkilendirildi” dedikten sonra Brezilya devlet Başkanı Lula’nın RCTV’yle ilgili yaptığı açıklamada “yayın lisansının yenilenmemesi kararı yenilenmesi kararı kadar demokratiktir” sözlerine atıfta bulunarak “demokrasi Venezüella’da fazlasıyla geçerli” açıklamasını yaptı.
Bu açıklamalar, aynı Lula’nın tartışmaya katıldığı açıklamaları ya da Lula’nın favori dış politika danışmanı Marco Aurelio Garcia’nın “dünyada basının Venezüella’daki kadar özgür olduğu sadece birkaç ülke var” açıklaması, ABD veya diğer büyük medya tarafından yok sayıldı. RCTV 3000 çalışanından bir kısmını işten çıkararak kalan çalışanları kablolu ve uydu üzerinden yapacağı yayınlara yönlendirdi. Ama RCTV yine hükümetle savaşıyordu. Bu sefer de yeni statüsünün uluslararası bir kanal olduğunu ve Chavez hükümetinin, yerel kanalların hükümet açıklamalarını yayınlamalarını bir yükümlülük olarak düzenlediği yasalara uymak zorunda olmadıklarını iddia ediyorlardı. Hükümet ise RCTV’nin bütün yapımlarının Venezüella halkına yönelik olarak içeride üretildiği bir kanalın yerel sayılacağını belirtiyordu.
İçinde bulunduğumuz ayda Venezüella Yüce Divanı, yasadaki “ulusal görsellik-işitsellik üreticileri” kavramının yeterince açık olmadığı belirterek hükümetin RCTV’nin üzerinde kurduğu baskıyı engelledi. Venezüella hükümetini yasadışı ilan ettirmek için özlem duyan bir muhalefet lideri olan RCTV başkanı Marcel Granier, özellikle 2002 Nisan’ında, Caracas’taki bir gösteride hükümete bağlı kolluk güçlerinin göstericileri vurduğunu gösteren sahte görüntülerle bu amacına oldukça da yaklaştı. Venezüella medyasının bu ve benzer maniplasyonları seçilmiş hükümete karşı bir askeri darbenin düzenlenmesini de tahrik etti. Zaten Venezüella hükümetinin RCTV’nin yayın lisansını yenilememesinin sebeplerinden biri de bu.
Granier’in bu yılki uluslararası çabaları neredeyse mükemmeldi. Uluslararası basın, Birleşik Devletler ya da herhangi bir demokratik ülkede yayın lisansı alabilmesi söz konusu dahi olamayacak RCTV için “basın özgürlüğü” etrafında bir tartışma kopararak RCTV’nin hükümeti düşürmek için yaptığı girişimleri örtbas etti.
Granier, uluslararası medya ve ABD destekli kuruluşların hükümete karşı savaşını RCTV’nin bir ulusal kanal olup olmadığı ve diğer kablolu kanallar gibi hükümetin yasal düzenlemelerine tabi olup olmayacağı tartışması yerine “konuşma özgürlüğü”yle çerçevelemesi gibi bir kumara girişti. İyi bir kumar.
Ama ortada bir de Chavez ve hükümetinin gerçekten önemsediği Venezüella gerçekleri var. Amerikalı ve Avrupalılar kendi tek taraflı medyalarının etkisi altında kalabilirler ama Venezüellalılar hikayenin her iki tarafını da gördüler. Venezüellalılar televizyonlarını her gün açtıklarında hükümetin şiddetle eleştirildiğini gördüler. Radyolarını her gün açtıklarında hükümet karşıtları tarafından hazırlanan “haberler”i dinlediler. Bir gazete bayisine gidip en büyük gazetelere baktıklarında hükümet karşıtı yayınlarla karşılaştılar.
Sonunda Venezüellalılar, ülkelerinde bir “konuşma özgürlüğü sorunu” olmadığını anladılar. Bölgenin genelinde yaşandığı gibi, sokaktaki şiddetle ilgili yasaların yürütülmesiyle ilgili sorunlar yaşandığında Chavez hükümeti altında yaşayan Venezüellalılar, ABD’de 2001’den bu yana uygulanan sivil özgürlük kayıplarından en ufağını dahi yaşamadılar. İşte bu, muhalefet tarafından desteklenen medyaya rağmen Chavez’in ekim ayında Latin Amerika’daki diğer seçimlere göre en büyük oy farkıyla yeniden seçilmesinin nedenlerinden biri. Demokrasi gerçekten “Venezüella’da çokça geçerli durumda”.
*Mark Weisbrot, Washington D.C.’deki “Ekonomi ve Politika Araştırmalar Merkezi” yöneticilerinden (www.cepr.net).
20 Ağustos 2007
[Venezuelanalysis’teki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Latinbilgi için çevrilmiştir]