Köylü satın mı alındı! – Bülent Falakaoğlu En çok mağdur olan ve hakarete uğrayan köylülerin dahi AKP’ye oy vermesini, tek başına ‘seçim rüşveti’ açıklamaya yeter mi? Seçim değerlendirmeleri yapılıyor. Kolaycı, indirgemeci yorumların sayısı bir hayli fazla, gerçeğin bir parçasını bütünü yansıtıyormuş gibi pazarlayanı da… Özellikle köylü oylarının AKP’ye gitmesi ya hayrete düşürüyor ya da seçim […]
Köylü satın mı alındı! – Bülent Falakaoğlu
En çok mağdur olan ve hakarete uğrayan köylülerin dahi AKP’ye oy vermesini, tek başına ‘seçim rüşveti’ açıklamaya yeter mi?
Seçim değerlendirmeleri yapılıyor. Kolaycı, indirgemeci yorumların sayısı bir hayli fazla, gerçeğin bir parçasını bütünü yansıtıyormuş gibi pazarlayanı da… Özellikle köylü oylarının AKP’ye gitmesi ya hayrete düşürüyor ya da seçim öncesi köylünün tüm prim ve ürün alacaklarının ödenmesine bağlanıyor. “Çiftçi parayı görünce şapkayı havaya, oyunu AKP’ye attı. Umarız bundan sonraki 4 yıl şapkayı aramaz…” yorumları yapılıyor.
AKP iktidarında en çok mağdur olan ve AKP’nin sert söz ve hakaretlerine maruz kalan kesim olan köylülerin oylarının AKP’ye gitmesini tek başına verilen paralar açıklar mı?
Çiftçinin seçim öncesi cebinin para gördüğü bir gerçek. “Bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak” diyen Tayyip Erdoğan, seçim yaklaşınca çiftçiye yönelik çalışmalarını iyice yoğunlaştırdı. 2007 için tarımsal desteklere ayrılan 5.3 milyar YTL’nin 5 milyar YTL’si seçimden önce ödendi. Doğrudan gelir desteği, mazot ve gübre desteği kapsamında çiftçiye toplam 1.6 milyar YTL ödeme yapıldı. Sonbaharda 175 bin çay üreticisine ödenecek 45 milyon YTL çay budama tazminatı seçimden önce ödendi. 2004’te Karadeniz Bölgesi’nde yaşanan don felaketi nedeniyle zarara uğrayan fındık üreticisine ödenmesi gereken 44 milyon YTL, tam 3 yıl sonra ve seçimden hemen önce ödenmeye başlandı.
Kütlü pamuk, ayçiçeği, soya, kanola, aspir için geçen yıl ödenmesi gereken 1 milyar 50 milyon YTL destekleme primi de seçimden önce ödendi. Toplam 45 ilde 57 bin üreticiye 210 milyon YTL dane mısır primi seçimden hemen önce ödendi. Türkiye Şeker Fabrikaları pancar üreticilerine seçimden önce toplam 96 milyon YTL ödeme yaptı. 2006’da ton başına 7 YTL ödenen sulama avansı, 10 YTL’ye çıkarıldı ve seçimden önce 73 milyon YTL sulama avansı ödendi. 40 ilde buğdayda dekar başına 15 YTL, fiğ için 20 YTL, arpa ve korunga için ise 12 YTL kuraklık desteği ödenmesi Bakanlar Kurulu tarafından seçimden hemen önce kabul edildi. Fındık fiyatı ilk kez temmuzda yani seçimden önce açıklandı. Fiskobirlik’in üreticiye olan 115 milyon YTL borcu seçimden önce ödenmeye başlandı.
Bu gerçek karşısında yapılan, ‘Çiftçiler, özellikle fındıkçılar, parayı gördü ve hem yediği fırçalarları hem de yaşadıklarını unuttu” yorumu gerçeği ne kadar açıklıyor?
Tarımdan ve AKP’den kopuş
Resmi rakamlara göre son iki yılda (2005-2006) 1 milyon 312 bin kişi tarım sektöründen ayrıldı. Hükümetin IMF destekli sürdürülen ekonomi politikaları tarımı olumsuz etkiledi. Tarımda büyüme, ekonomideki genel büyüme eğrisinin çok altında kalırken, tarımın milli gelir içindeki yeri de daraldı. Bunun sonucu olarak tarımdan geçinen nüfus azalırken, kırlardan kente göç hızlandı. Tarım nüfusu yoksullaştı ve mülksüzleşti.
Tüm bunlara bakılınca şu soru ve cevap öne çıkıyordu: “AKP, tarım kesiminden, büyük ve küçük şehirlerdeki işsizlerden, esnafın sıkıntılı kesiminden yine oy alabilir mi? Zor gözüküyor.” Böylesi bir cevabın sonucu olarak AKP’nin tarımda ve kentlerde sıkıntılı kesimlerden şu veya bu oranda oy kaybedeceği söylenirken, bu oyların nerelere gideceği tartışma konusuydu.
Tartışmalarda Mehmet Ağar ve partisi öne çıkıyordu. Ne de olsa, seçime Demokrat Parti adıyla giren DYP’nin kültürel bir çatışması yoktu ve kırsal kesime geleneksel olarak yakın bir partiydi. Hem köylünün içinde bulunduğu sıkıntıyı hem de tarihsel yakınlığı fırsata dönüştürmek isteyen Ağar, seçim çalışmalarını diğer partilerden oldukça önce, köylüler içerisinde başlattı. Seçim atmosferine girmeden önce başlatılan çalışma karşılık buluyor ve Ağar’ın her mitingi bir öncekine göre daha da kalabalıklaşıyordu. Gelişmeler tarımdan olduğu kadar AKP’den de bir kopuşun olduğunun işaretlerini veriyordu.
Sonra seçim atmosferine girildi. Herkes köylüyü hatırladı. Vaatler yarışı başladı. MHP, tarımsal girdilerde vergileri kaldıracaktı… CHP mazotta ÖTV’yi kaldırmanın yanı sıra tarımsal destekleri iki katına çıkaracaktı. Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, fındıkçıya “Şerefsizim 8 YTL ocak” sözü veriyordu.
Tarihe ve bugüne bakmak
Herkes AKP’den daha çok destek vaat ederken, üstelik AKP’den bir kopuş yaşanırken ne oldu da seçimde köylü tercihini AKP’den yana kullandı? İşte bu noktada çiftçiye verilen paralar meseleyi bütünüyle açıklamaktan uzak kalıyor. Yakın dönem tarihine bakmak ise süreci anlamayı kolaylaştırıyor.
1950’li yıllarda kırlardaki üretim ilişkileri, küçük köylülüğün hakimiyeti, seçimle iktidara gelen partilerin, bu güçlü kitleye karşı, hassas davranmalarını gerektiriyordu. 1950’lerde Demokrat Parti’nin politikaları öncelikle çok sayıda köylü üreticiyi tatmine yönelmişti. Köylünün büyük bir kısmının ilk defa pazar için üretim yapması ve ekonomik durumlarında kısa sürede iyileşme sağlanması, köylülerde politikaya karşı bir duyarlılık yaratmıştı. Serbest ve tek dereceli seçim köylünün sayısal gücünü ön
plana çıkarınca, kırsal yapının çoğunlukla küçük üretici birimlerinden oluşması, partilerin iktisadi politika önerilerini etkilemeye başladı. Partiler programlarını kırsal ekonomiye fayda sağlayacak şekilde hazırlamaya mecbur kaldılar. Bu durum uzun yıllar sürdü. Seçimle iş başına gelmiş hükümetler tarıma destek mahiyetindeki fiyat politikalarını sürdürmelerinin sonucunda, dünya fiyatlarının düşmeye yüz tuttuğu dönemlerde dahi tarım sektörü dünya pazarının olumsuz etkisinden yalıtılmış oldu. Tarımda kullanılan esas girdiler hep sübvanse edildi.
24 Ocak 1980 sonrasında ise durum değişmeye başladı. 2001 krizinin ardından ise köylüyü tarımdan kopartacak tarımsal politikalar öne çıkarıldı. Artık desteksiz üretebilen üretmeye devam edecekti. Desteksiz üretim yapamayacak milyonlar ise tarımdan kopacaktı… Gelinen noktada partiler için köylüler, büyük bir güç olarak görülmeyen, erimeye yüz tutmuş kitlelere dönüştü. Sermayenin partileri için köylüler, modern çağın gereği olarak nüfusu azaltılması gerekenlerdi. Bu nedenledir ki, köylüler oy deposu olarak görülüyordu ama hayatlarını kökten değiştirecek programlarla köylünün karşısına çıkılmıyordu. Mesela Ağar, köylüyü kucaklıyordu ama “popülizme düşmemek” adına köklü bir değişiklik de vaat etmiyordu.
Köylü, sermaye partilerinde hayatını değiştirecek bir iktisadi politikanın olmadığının bilincinde. Parti programlarına yerleştirilen köylüye dair birkaç cümle çiftçiyi kazanmak için yeterli değil, köylü bunu yemiyor. Sermaye partilerinin dışında kalan partiler ise köylüyle bütünleşebilmiş değil. Öyleyse, AKP’nin bir iktidar partisi olarak küçük de olsa kendilerine destek sunacağına, diğerlerinin bunu bile yapamayacağına inanan köylülerin AKP’yi desteklemesi anlaşılırdır. Parayla satın alınmanın ötesinde, siyasi, kültürel, tarihsel, güncel birçok öğe, köylünün oy vermesinde belirleyici olmuştur.