Denizlerin avukatı Halit Çelenk, Ulucanlar Cezaevi’nde Denizlerin idam edildiği yerde 35 yıl önceki idam gecesi anlarını anlattı. Alkışlarla karşılanan ve uğurlanan Çelenk, cezaevinin yıkılması yönündeki çabalara da tepki gösterdi. Denizlerin avukatı Halit Çelenk, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde Denizlerin dibinde idam edildiği kavağın gölgesinde 35 yıl önceki idam anlarını anlattı. “Bu karakavak o gece buradaydı. İdam sehpası […]
Denizlerin avukatı Halit Çelenk, Ulucanlar Cezaevi’nde Denizlerin idam edildiği yerde 35 yıl önceki idam gecesi anlarını anlattı. Alkışlarla karşılanan ve uğurlanan Çelenk, cezaevinin yıkılması yönündeki çabalara da tepki gösterdi.
Denizlerin avukatı Halit Çelenk, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde Denizlerin dibinde idam edildiği kavağın gölgesinde 35 yıl önceki idam anlarını anlattı. “Bu karakavak o gece buradaydı. İdam sehpası kapının girişinde soldaydı” diyen Çelenk alkışlarla karşılanıp uğurlandı. Çelenk, cezaevinin yıkılarak yerine çarşı veya hastane yapılması yönündeki girişimlere de, “Bu cezaevi Ankara ceza adaletinin tanığıdır. Burası bu kadar yıl gözaltılara, tutuklamalara, idamlara tanık olmuş bir yer. Bu bir cinayettir” diye tepki gösterdi ve cezaevinin bir kültür merkezi olarak düzenlenmesi önerisinde bulundu.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Ankara Barosu tarafından Ulucanlar Cezaevi’nde gerçekleştirilen “Görülmüştür” başlıklı etkinlikler dizisinin dünkü konuğu Denizlerin avukatı Halit Çelenk’ti. Söyleşi, Denizlerin idamına tanıklık eden kavak ağacının etrafında yapıldı. Sıcağa aldırmadan söyleşiye katılan Çelenk, mesleğinde aldığı ilk davayı, Denizlerin dava sürecini ve infaz anlarını, Erdost kardeşlerin gözaltında yaşadıklarını anlattı. Çelenk, duygulandığı anlarda alkışlarla kesilen söyleşinin “çok derin bir tarihsel anlamı olduğunu” ifade etti.
“Türkiye’nin bütün cezaevlerini gördüm”
Konuşmasına mesleğinde baktığı ilk davayı anlatarak başlayan Çelenk, “Ceza avukatının bütün yaşamı, emniyet binalarında, mahkemelerde, cezaevlerinde geçer. Aşağı yukarı Türkiye’nin bütün cezaevlerini gördüm. Metris, Ulucanlar, Sultanahmet, Mamak, Diyarbakır… Bu cezaevlerini hep gördüm. Her birinde anılarım var” diye konuştu. Ulucanlar Cezaevi’ni 60 yıldan beri bildiğini söyleyen Çelenk, “Burada bilim insanları, sanatçılar, karikatüristler, gazeteciler, gençler yargılandı ve tutuklu olarak yattı. Bunların birçoğunun davalarına baktım” dedi.
“İdam cezası talimatla verildi”
Kendisini en çok etkileyen davanın Denizlerin davası olduğunu dile getiren Çelenk, şunları söyledi: “Bu arkadaşlarımız sosyalisttiler. Ama devleti devirme yönünde bir eylemleri yoktu. Önceden TİP üyesiydiler. TİP Anayasa’nın tastamam uygulanmasından yanaydı. Özgür düşünceye dayalı bir rejim istiyorlardı. Hatta Samsun’dan Ankara’ya ‘Mustafa Kemal Yürüyüşü’ bile yapmışlardı. İdam cezası talimatla verildi. Ben bu talimat yazısını ‘İdam Gecesi Anıları’ kitabıma koydum. Bunu da yalanlamadılar. Ortada yargısız bir infaz vardı. 146. maddeye ilişkin bir suç işlenmemişti. Bu infazlar yargısız infazlardı. Bunlar inançlı, dünya görüşlerine bağlı, bunu idam sehpasının altında haykıracak kadar mangal yürekli gençlerdi.”
“Deniz konuşmasını yaptı. Gecenin sessizliğinde gür sesiyle…”
Çelenk, infazların gerçekleştirildiği anları ise özetle şöyle anlattı: “Biz avukat Mükerrem Erdoğan ile birlikte infazlarda bulunduk. Burada imam, savcı, doktor ve 2 avukat olmak üzere 5 kişi vardı. Deniz bizi görünce yüzünde çiçekler açmış gibi güldü. Dostlarına ‘Merhaba’ dedi. Biz gelinceye kadar onlara düşman gibi davranıyorlarmış. Oradaki görevli ona sigara içiriyordu. Masanın üzerinde bir sigara paketi vardı, filtreli Uzun Samsun. Üç güne kadar Birinci içiyorlardı. Deniz, ‘Anladık bu aralar infaz edileceğimizi, artık filtreli sigara içelim dedik’ dedi. ‘Halkımız ne içiyorsa biz de onu içelim’ diyorlardı. Filtreli sigara içmek adeta bir lükstü, filtreli sigara içtikleri için özür diler gibi bakıyordu. Savcı yardımcısı ‘Artık Deniz’i bekletmeyelim’ dedi. Deniz masanın üzerine çıktı. Masanın üzerinde bir tabure vardı. Cellat ipi boynuna geçirdi. Deniz, ‘Dur’ diye bağırdı. Ali Elverdi kavak ağacına yaslanmış, elinde sigara, izliyor, ‘Bırak söylesin’ dedi. Kahraman pozları takınmıştı. Deniz konuşmasını yaptı. Gecenin sessizliğinde gür sesiyle… Kendi infazını yaptı. Onu seyretmek çok acı. Ama biz onlara söz verdik. İnfazlardan önce Deniz bizi çağırmıştı ve ‘Bazı isteklerim var. Biz cesaretle yürekle sehpaya gideceğiz. Bunları görün. Yarın aleyhimize yalan yanlış bir şey olursa yazarsınız’ demişti(…)Sabah 5.20’de infazlar bitti. Yukarıya çıktık. Tutanak yaptılar yukarıda. Savcı konuşmaları yanlış yazıyor. Biz, ‘Ezberledik, biliyoruz’ dedik. Mükerrem Erdoğan ile söyledik yazdılar. Savcı, ‘Halit Bey siz görevinizi fazlasıyla yaptınız. Bu başka bir şey’ dedi. Bu siyasi bir infazdır anlamında… Biz burada taş kesilmiştik. Kapıdan bizim eve girince, Mükerrem balkona çıktı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ben de yatak odasına koştum… (Gözleri doluyor) Arkadaşlar kınamayın çok zordur.”
“Burasının kültür merkezi yapılması gerek”
Çelenk, cezaevinin yıkılarak yerine çarşı ya da hastane yapılması yönündeki girişimlere, ise şöyle tepki gösterdi: “Bu çok yanlış bir şey. Bunları her yere kurabilirsiniz. Bu cezaevi Ankara ceza adaletinin tanığıdır. Burası bu kadar yıl gözaltılara, tutuklamalara, idamlara tanık olmuş bir yer. Bu bir cinayettir. Onlar namuslu, dürüst insanlardı. Yeni bir dünya istiyorlardı. Hepimizin mutluluğu için çalışıyorlardı. Yaşamlarını, sağlıklarını, özgürlüklerini verdiler, bu ülke için. Bu insanların bütün anıları burada. Burayı yıktığınız zaman bu anıları ortadan kaldıracaksınız. Burasının kültür merkezi yapılması gerek. Burası bir kültür merkezi olursa, bir bölümü de hukuk müzesi haline getirilebilir. Burası cezaevi adaletinin serüvenlerini içinde taşıyor.”
Gerek Çelenk’in gerekse dinleyicilerin duygulu anlar yaşadığı söyleşinin ardından Çelenk, geldiğinde olduğu gibi alkışlarla uğurlandı.
soL.org.tr