Hamas, Gazze’deki Birleşik Devletler ve İsrail destekli Filistinli militanların oluşturduğu dramatik kalabalıklara karşı Filistin’de Bush doktrinini boşa çıkarmayı başarıyor. Hamas’ın Ocak 2006’da işgal altındaki topraklarda Filistin meclis seçimlerini kazanmasından beri, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas ve danışmanlarının da dahil olduğu uzun süreli Filistin liderliği, Hamas’ın gücünü kırabilmek ve hükümetten düşürebilmek için İsrail, ABD ve Arap […]
Hamas, Gazze’deki Birleşik Devletler ve İsrail destekli Filistinli militanların oluşturduğu dramatik kalabalıklara karşı Filistin’de Bush doktrinini boşa çıkarmayı başarıyor.
Hamas’ın Ocak 2006’da işgal altındaki topraklarda Filistin meclis seçimlerini kazanmasından beri, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas ve danışmanlarının da dahil olduğu uzun süreli Filistin liderliği, Hamas’ın gücünü kırabilmek ve hükümetten düşürebilmek için İsrail, ABD ve Arap devletlerinin istihbarat örgütleriyle Hamas’a karşı kullanılmak üzere tahrip gücü yüksek silahların aktarılmasını de içeren bir gizli işbirliğine gitti. Bu işbirliği dahilinde ABD, İsrail ve Abbas’ın yakın ortağı Gazze kumandanı, Abbas’ın başkanlık koruması Muhammed Dahlan’ın başını çektiği “Önleyici Savunma Gücü”nde görevlendirilecek yüzlerce milis gücü oluşturabilmek için milyonlarca dolar harcandı. Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi Ulusal Güvenlik Danışmanı-1980’li yıllarda Nikaragualı kontrgerillalara para aktaran ve İran karşıtı skandal komplonun mimarı- Eliot Abrams’ın da bu milis gücünün oluşturulmasında oldukça emeği geçti. Abrams, El Salvador’da sivillere karşı milisler ve ölüm timleriyle yapılan katliam ve işkenceleri savunarak adını yeterince duyurmuş bulunuyor.
Son günlerde 7 Haziran’daki komplonun boyutunu açığa çıkaran ve altı çizilmesi gereken iki olay oldu: Ha’aretz’in aktarımına göre Gazze hattındaki El Fetih bürokratları, İsrail’e, Hamas’a karşı kullanılmak üzere, içlerinde Mısır’ın da bulunduğu Arap ülkelerinden silah mühimmatı ve cephane alabilmek için kendilerine izin vermesi teklifinde bulundular. Bu teklifi teyit eden bir İsrail gazetesi, silah yardımının zırhlı araç, RPG roketleri, mayınlar ve milyonlarca ufak kalibreli silahı içerdiğini yazdı.
İsrailli sivillere karşı girişilen intihar saldırılarını durdurması ve yaptığı tek taraflı ateşkes dikkatle izlenen Hamas, kazandığı seçim zaferinin ardından kendini varolan politik yapıya entegre edebilmek için oldukça pragmatik politikalar üretti. Mayıs ayında basına sızan gizli bilgiler doğrultusunda The Guardian’da yayınlanan habere göre, Birleşmiş Milletler temsilcisi Alvoro de Soto, Abbas’ın Hamas’ın “ulusal birlik hükümeti”ne katılması teklifini kesinlikle reddetmesi yönünde ABD tarafından yoğun baskı altında bulunduğunu belirtti. De Soto devamla, Abbas’ın danışmanlarının işgal altında yaşayan Filistinlilere İsrail-ABD-AB tarafından uygulanan yardımın kesilmesi (ki bu milyonlarca insanın ağır yoksulluğa düşmesi anlamına geliyor) konusunda da aktif yardım ve teşvikte bulunduğunu, bu danışmanların ABD ile Hamas hükümetini ansızın düşürebilmek için böyle bir “komplo”ya ortak olduğunu söyledi.
Aralık 2006 ve Ocak 2007 aylarında Dahlan yönetimindeki kuvvetlerin Hamas karşıtı kanlı darbe girişimlerine rağmen Hamas hala Mekke Zirvesi ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen, El Fetih’le birlikte “ulusal birlik hükümeti”ne katılma projesi konusunda diretiyor. Öte yandan Dahlan ve Abbas’ın danışmanları süreci sabote edebilmek adına, milislerinin ortak bir güç emrine girmesini kabul etmeyerek silah yığınağına devam ediyor.
ABD ve İsrail için mevzi kaybı
Kuzeybatı ve Orta Asya’daki ABD stratejisinin özünü oluşturan Afganistan, Irak, Filistin ve Lübnan’da ABD’nin bölgesel hegemonyasını koruyacak ve düşman rejimlerle savaşacak kukla hükümetlerin kurulması yöntemi her alanda iflas etmiş görünüyor. Afganistan’da Taliban yeniden ortaya çıktı. ABD, Irak’taki direnişi kırmaktan oldukça uzakta ve müttefik Irak ordusuna da güvenemiyor. Hizbullah’a karşı ağırlık koyabilecek bir destek olmasını umduğu Lübnan ordusu, Nahr el-Bared mülteci kampında birkaç yüz direnişçi mahkuma karşı çok sayıda masum Filistinli mültecinin ölümüne sebep olacak müdahalelerde bulunmak pahasına yönetim zafiyeti gösteriyor. Şu anda Gazze’de olanlar ise bardağın son damlası anlamına geliyor.
Ortadoğu’da İsrail politikası, daha önce denenmiş ve iflas etmiş olan ABD stratejisinin yerel versiyonu olmaktan başka anlam taşımıyor. İsrail, Güney Lübnan’daki işgalini devam ettirebilmek için Güney Lübnan Ordusu’ndaki milislere güveniyor. 2000 yılında İsrail kuvvetleri alelacele geri çekildiğinde bu milisler de Dahlan’ın kuvvetleri gibi bozguna uğradılar. Hamas ise Dahlan’ın kuvvetlerinin dağılışını “Gazze’nin ikinci kurtuluşu” sayıyor.
İsrail stratejisinin en istikrarlı yanını Filistin direnişini tuzağa düşürebilmek için işbirlikçi yönetimler oluşması için destekte bulunmak oluşturuyor. 1970’lerde İsrail, gerçek direnişin hala Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından yapıldığını biliyordu, buna alternatif olarak Batı Şeria’da işbirlikçi “köy birlikleri”ni kurdu. 1976’da bu alternatif liderliğe belediye seçimlerine katılma izni vererek biraz yasallık kazandırabilmek için oldukça çaba sarf etti. FKÖ yanlısı adaylar meclise girdiğinde İsrail, karşılık olarak vekillere bombalı araçlarla suikastlar düzenlemeye ya da vekilleri zorunlu sürgüne göndermeye başladı. Zamanında içlerinde Yaser Arafat’ın da bulunduğu sürgündeki birkaç FKÖ lideri Oslo Antlaşması çerçevesinde yapılan düzenlemelere dayanarak işgalin görünmeyen taşeronları haline geldiklerinde, yeni bir direniş gücü Hamas’ta vücut bulmaya başladı. Yönteminin geri tepmesi üzerine İsrail, Arafat’ın varisleri Dahlan ve Abbas’ı Filistin’e dönmeye zorladı.
Gazze’de El Fetih’in başarısızlığını takiben, Ha’aret, İsrail başbakanı Ehud Olmert’in ABD Başkanı George Bush’a “Gazze’nin Batı Şeria’dan izole edilmesinin zorunlu olduğunu tavsiye edeceğini” yazdı. Bu hareket, haklarından mahrum bırakılmış milyonlarca Filistinliyi doğrudan yönetemeyen Abbas ve yaşayabilir bir İsrail için zorunlu bir hareket olacaktı. Filistin otoritelerinin topyekün çöküşü, bir işgal gücü olarak İsrail’in yönettiği Filistinlilerin refahını sağlayabilmek adına varolan yasal yükümlülüklerini ortaya dökmüş olacak.
İşgal altındaki Filistin’de şimdi ne olacak?
Filistin’de Abbas Hamas başbakanı İsmail Haniyeh’i azlederek ve dolayısıyla ulusal birlik hükümetini feshederek “acil durum” ilan etti ancak bu durum sadece -deyimi yerindeyse- lafta kaldı. Abbas’ın Gazze üzerindeki kontrolü sona erdi ve İsrail de Batı Şeria üzerinde tamamen kontrol sahibi. Haniyeh yakın zamanda Al-Cezire’ye yaptığı açıklamada Abbas’ın “telaşlı” tavırlarını ve Hamas’ın dış baskının bir sonucu olduğu iddiasını eleştirerek ulusal birlik hükümetinin işgal altında yaşayan toplam nüfusun %96’sı oranında Filistinlinin kendi iradeleriyle verdiği oyların sonucu olduğunu belirterek Hamas’ın mevcut politik yapıya ve demokrasiye saygılı olduğunu, insanlara kendi dünya görüşlerini empoze etmediğini savundu. Haniyeh devamla hükümetin görevine ve yasama işlemine devam edeceğini, ulusal birliğe ve Mekke Antlaşması’na uyulacağını, esir savaşçılar için (medyanın El Fetih militanlarının idam haberleriyle dolu olduğu şu günlerde) bir genel af üzerinde çalışıldığını belirterek Hamas’ın El Fetih’in tamamıyla değil sadece (Dahlan ve Abbas’ın diğer danışmanlarına atıfta bulunarak) bu örgüt içindeki işbirlikçilerle mücadele ettiğinin altını çizdi. Hamas’ın siyasi cinayetlerin ayyuka çıktığı, işbirlikçiler tarafından yapılan darbe girişimleri ve hukuksuzlukların ortalığı kızıştırdığı ve artık sabırların taştığı bir politik atmosferde yönetimi devraldıklarını hatırlatan Haniyeh, Gazze ve Batı Şeria’nın Filistin halkının ayrılmaz parçası olduğunun altı
nı çizerek Filistin’de kaçırılan BBC muhabiri Alan Johnston’un derhal serbest bırakılması çağrısını yineledi.
Abbas hareketi ve Hamas arasındaki zıtlık büyüyor. Abbas, kazanacağına inanması için hiçbir sebep yokken ve muhtemelen bazı danışmanlarının da baskısıyla kutuplaşmayı daha da kızıştırırken, Hamas, güçlü konumuyla birlikte sürekli birlik ve barıştan söz ederek çatışmakta olduğu kesimin El Fetih’in ufak bir parçası olduğunu belirtiyor. Abbas, Dahlan ve yandaşları Batı Şeria’da Hamas’ın gücünü kırmayı denediler ancak Gazze’de aldıkları yenilgi El Fetih yönetimini en azından bir süreliğine durmak zorunda bırakacak.
Her iki liderlik de zor günler yaşıyor. Abbas içerideki yozlaşmışlığa karşı duramayacak ve dışarıda İsrail’e karşı bağımsız politika üretemeyecek kadar güçten düşmüş durumda. Hamas ise kendini Gazze’de daha sıkı bir kuşatmanın altında bulmuş durumda.
İsrail ve ABD desteğine sahip Abbas, Gazze’ye çok uluslu bir gücün yerleşmesi için çağrıda bulunuyor. Hamas ise İsrail ve ABD’nin böyle bir girişime destek verdiğini, kuşkucu olmak için yeterli sebebe sahip olduklarını ve çokuluslu bir gücün aslında işgal gücü olacağını belirterek bu isteği kabul edilemez buluyor. Hamas, Filistin topraklarına yerleşecek çokuluslu bir gücün Filistin halkını İsrail işgalinden korumak yerine direnişe karşı koyacak gücü kalmamış Dahlan kuvvetlerini ve aynen Temmuz 2006 savaşı sonrası Lübnan’da olduğu gibi Filistin topraklarında İsrail çıkarlarını koruyacağını belirtiyor.
ABD ve İsrail’deki kurt politikacılar Hamas’ın gelip geçici bir fenomen olmadığının, gücünü halktan alan direniş hareketinin karşısına kukla bir hükümet çıkaramayacaklarının farkına varmış gözüküyorlar. Ama bu akıllandıkları anlamına da gelmiyor. ABD, Abbas’a destek için İsrail’in Batı Şeria’daki kuşatmasını biraz gevşetmesini istiyor. Sonuç olarak Ortadoğu’da Bush doktrini büyük darbe yerken Filistin halkı da büyük bir zafer kazanamamış durumda ve bu sefil oyun devam ediyor.
14 Haziran 2007
Ali Abunimah: The Electronic Intifada’nın kurucularından ve One Country: A Bold Proposal to End the Israeli-Palestinian Impasse kitabının yazarı.
[The Electronic Intifada’daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]