İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maslak yerleşkesinde, bu yıl 21’incisi düzenlenen ve 1977’de MHP’li faşistler tarafından öldürülen eski İTÜ rektörü Bedri Karafakioğlu’na adanan geleneksel İTÜ “sponsorsuz, alternatif öğrenci şenliği”ne, Rektörün “davetiyle” müdahale eden polis, iki günde yaklaşık 100 öğrenciyi gözaltına almıştı. İTÜ’deki 54 öğretim üyesi, yaşanan olayların üniversitelerde özgür düşüncenin ve yaşamın sağlanması ilkesine aykırı olduğunu […]
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maslak yerleşkesinde, bu yıl 21’incisi düzenlenen ve 1977’de MHP’li faşistler tarafından öldürülen eski İTÜ rektörü Bedri Karafakioğlu’na adanan geleneksel İTÜ “sponsorsuz, alternatif öğrenci şenliği”ne, Rektörün “davetiyle” müdahale eden polis, iki günde yaklaşık 100 öğrenciyi gözaltına almıştı. İTÜ’deki 54 öğretim üyesi, yaşanan olayların üniversitelerde özgür düşüncenin ve yaşamın sağlanması ilkesine aykırı olduğunu ifade ederek bir ortak dilekçeyle rektörlüğe başvurdular. Hazırlanan dilekçede, yaşanan olayların, akılcı ve onurlu İTÜ öğretim üyeleri tarafından büyük bir kaygıyla karşılandığı belirtildi.
Dilekçede, üniversitenin, ismi gereği evrensel düşüncenin yeşerdiği, bilimin gelişmesi için en özgürlükçü düşünce ortamını oluşturan ve bu düşünce ortamında öğretim veren bir kurum olması gerektiği ve bu nedenle de eğer üniversite, çalışanına ve öğrencisine bu özgürlükçü düşünce ve çalışma ortamını sağlamıyorsa artık bir üniversite olmaktan çıkacağı kaydedildi. Üniversite kimliğinden çıkan bir yapının medrese benzeri, bilimin değil dogmaların öğretildiği, tek tip yaşam ve düşünce biçiminin dayatıldığı bir kurum haline geleceği vurgulanan dilekçede, özlenen özgürlükçü ortamın sağlandığı bir üniversitedeyse tüm öğrencilerin rektörlüğün desteklediği şenlik tipini kabul edip, bu şenliklere zorunlu olarak katılımlarının beklenemeyeceği ifade edildi.
Bu uygulamanın mazereti olamaz.
İTÜ öğretim üyeleri, üniversite yönetiminin öğrencilerin gerçekleştirmek istedikleri şenlikleri engellemek değil, bu şenliklerin yapılacağı ortamı sağlamakla görevli olduğunu hatırlatarak dilekçelerinde şu ifadelere de yer verdiler:
“Öğrencilerin kendi kültürel benliklerine daha uyumlu ve de tamamıyla kendi özkaynakları ile gerşekleştirmek istedikleri şenlikleri düzenlemeleri üniversitemizin kültürel zenginliğini artırır ve özgürlükçü ortamın üniversitemizde yeşermesine katkıda bulunur. Böyle bir yolu takip etmek yerine, üzülerek gözledik ki üniversite yönetimi alternatif şenlikleri engelleyebilmek için çevik kuvveti çağırıp yerleşkemizi bir çeşit polis kışlasına döndürmüş ve de yaklaşık olarak 100 öğrencimizin gözaltına alınıp ‘orantısız kuvvete’ maruz kalmalarına sebep olmuştur. Uygulanan bu orantısız kuvvet sonucunda bazı öğrencilerin kolları kırılmış ve bazılarının da vücutlarında izler kalmıştır. Bu uygulamayı haklı çıkaracak mazeret olamaz. Üniversite yönetiminin en önemli görevlerinden biri öğrencilerimizin can güvenliğini sağlamaktır. Önümüzdeki yıllarda üniversite yönetiminin bu şekilde davranmayacağını umuyor ve üniversitemizde özgürlükçü düşünce ve yaşam ortamının gelişmesi için gerekli adımları atmasını bekliyoruz.”
Kaynak: Sol.Org