1 Mayıs günü İstanbul’a ve İstanbul’da yaşayanlara affedilemeyecek bir facia yaşatıldı. Bir grup insan ellerinde güller Taksim Meydanı’na giremesin diye tüm İstanbul’a kilit vuruldu. Bu işkenceye hiçbirimiz layık değildik. Boğaz köprülerine araçların tek şerit halinde girmelerine izin verildi. Tek şerit halinde giden araçlara güvenlik güçleri fazla anlamlı olmayan gözlerle baktılar. Taksim Meydanı‘na gidip gitmeyeceklerini tahmin […]
1 Mayıs günü İstanbul’a ve İstanbul’da yaşayanlara affedilemeyecek bir facia yaşatıldı.
Bir grup insan ellerinde güller Taksim Meydanı’na giremesin diye tüm İstanbul’a kilit vuruldu. Bu işkenceye hiçbirimiz layık değildik.
Boğaz köprülerine araçların tek şerit halinde girmelerine izin verildi. Tek şerit halinde giden araçlara güvenlik güçleri fazla anlamlı olmayan gözlerle baktılar. Taksim Meydanı‘na gidip gitmeyeceklerini tahmin etmeye çalıştılar. Ben durdurulan bir araç görmedim. Amacın ne olduğunu da anlayamadım.
Köprü girişinde araç trafiğinin dört şeritten tek şeride inmesi tüm İstanbul’u kilometrelerce tıkadı. Sabah saatlerinde köprü trafiği zaten yoğundur. Araçlar 10 km. hızı zaten aşamazlar. Ama, trafik yavaş da olsa yürür. Böyle bir trafikte güvenlik güçlerinin istediği aracı kenara çekebilecek zamanı ve olanağı vardır. Bunun yerine, tüm İstanbul’u durdurmak çözüm olarak görülmüştür.
İKİYE BÖLÜNDÜK
İstanbul’un iki yakası arasındaki deniz ulaşımı durduruldu. İstanbul 1 Mayıs günü ikiye bölünmek istendi. Çok başarılı olundu. Yoğun trafikte dahi yarım saatte gidilebilen bir yere iki buçuk saatte gidilebildi. Boğaz Köprüleri’ni kullanmak zorunda olan öğrenciler okullarına öğle saatlerine doğru ulaşabildiler. Çalışanların işe geç gelmeleri olağan karşılandı.
Yaratılan hava kirliliğinin, neden olunan gereksiz yakıt tüketiminin, kaybedilen çalışma saatlerinin ve alınan risklerin iktisadi ve insani boyutlarını vurgulamaya gerek yok. Vurgulanması gereken İstanbul’un idarecilerinin halkına yaptığı saygısızlıktır.
1 Mayıs dolayısıyla İstanbul belki çok büyük bir tehdit altındaydı. Bunu bizler bilemeyiz. Gerçek durum buysa, okullar bir gün için tatil edilebilirdi. Hatta, tüm işyerlerinin 1 Mayıs günü açılmaması tavsiye edilebilirdi. Bütün bunlar önceden planlanıp kamuoyuna günler önce duyurulabilirdi.
Taksim ve Şişli civarında on tane okulu tatil etmek İstanbul’u rahatlatmaz. İstanbul’da sabah trafiğine aşina olanlar öğrenci taşıyan araçların yoğunluğunu bilirler. Pendik’ten, Gebze’den Kemerburgaz’da, İstinye’de okula gidenler vardır. İstanbul’u yönetenler İstanbul’da hiç mi sabah trafiği görmediler?
İstanbul’a kilit vurmayı düşünüyorlar da, sonuçlarını düşünemiyorlar mı? Bir kilometrelik yolu yarım saatte gidebilen araçlarda birileri hastalansa, fenalık geçirse, kalp krizi geçirse, kim, nasıl müdahale edecek? Evinde hastaneye yetişmek için ambulans bekleyen hastanın ne yapması beklendi? “Burası İstanbul, her şey olabilir” mi diyeceğiz?
1 Mayıs günü uçakla seyahat edenlerin bir bölümü bulunmaları gereken yerlere ya ulaşamadılar ya da çok geç ulaştılar. Neden olunan iktisadi zararları kim ödeyecek? İstanbul’a kilit vurmanın sonuçları hiç düşünüldü mü?
BAŞARI ÖLÇÜTÜ
1 Mayıs günü İstanbul’da saygısızlık, öngörüsüzlük ve despotluk sergilendi. On küsur milyon kişinin yaşadığı bir şehir felç edildi. İnsanlarına işkence çektirildi. Tüm kentin mal ve can varlığı çok büyük bir tehdit altına sokuldu. Yöneticilerimiz mutluydu. Gözaltına aldıkları insan sayısıyla başarılarını ölçme telaşındaydılar.
Merak etmesinler, çok başarılıydılar. 1 Mayıs günü milyonlarca insanı saatlerce gözaltında tuttular.
Yöneticilerimiz, devletin halkına saygı duymayıp halkın devletine saygı duyması beklenen Türkiye’de, gerçek demokrasinin yeşermesi ve yerleşmesi konusunda daha yolun ne denli başında olduğumuzu İstanbul’da oturan insanların gözlerine soktular.