Aşağıda okuyacağınız satırları bir bölümünü daha önce de sizlerle paylaştım. Anafikri defalarca birlikte sorguladık ama konunun çok hassas ve önemli olması beni ‘insanların yeni bir şeyler olacakmış’ umuduyla seçime gittiği bir ortamda detayları yeniden ortaya koymaya itiyor. Bu noktada birleşen partilere, iktidar adayı olanlara ve ‘ben ülkem için’ siyaset yapıyorum diyen herkese sormak istiyorum; iktidar […]
Aşağıda okuyacağınız satırları bir bölümünü daha önce de sizlerle paylaştım. Anafikri defalarca birlikte sorguladık ama konunun çok hassas ve önemli olması beni ‘insanların yeni bir şeyler olacakmış’ umuduyla seçime gittiği bir ortamda detayları yeniden ortaya koymaya itiyor.
Bu noktada birleşen partilere, iktidar adayı olanlara ve ‘ben ülkem için’ siyaset yapıyorum diyen herkese sormak istiyorum; iktidar olursanız aşağıda tarif ettiğim ‘adamları’ Türk halkının sırtından indirebilecek misiniz?
Sesinizi duyar gibiyim; hangi adamları? Nasıl sırtımızda kalabiliyorlar? Sistem nasıl çalışıyor?
Sevgili dostlar, yukarıda da belirttiğim gibi; aslında bu arkadaşları birçok yazımda tarif ettim ama ‘iktidar adayları’ için belki seçime giderken Türk kamuoyuna ‘konu hakkında elle tutulur’ mesajlar verirler umuduyla, bir kez daha tarif etmek istiyorum.
1 – Bugün Türkiye’deki finansal yapı; tamamen sıcak para üstüne kurulmuş ‘dışarıdan akan paranın yüksek bir şekilde nemalandığı’ ve ‘kendi yararına’ sistemin patlamasına yani ‘cari açık, siyasi risk’ gibi unsurların algılanmasına izin vermediği bir dinamik üzerine oturmuş durumda. Son dönemde öne çıkan riskler algılanmıyorsa, bu ‘sistemden aşırı getiri sağlayanların’ yapının bozulmasından duydukları kaygının ‘gerçekleri’ örtmesinden-ötelemesinden kaynaklanıyor.
2 – Sıcak para tabanlı sistemlerde ‘dalga boyu’ düşer ama ‘içerideki birikim’ yani ‘yerli tasarruf sahiplerinin varlıkları veya çalışanların katma değer ve ödedikleri vergileri’ yurtiçinden-yurtdışından gelen ‘sıcak para’ tarafından emilir.
3 – Sistem ‘aşırı uçlara’ kaymadan tanımlanmış aralıklar içinde salınırken, ‘düşük dalga boyunu’ istikrar sanan sade vatandaşın ‘normalde elde etmesi’ gerekenler ‘sıcak para’ tarafından kendi hesabına transfer edilir.
Bu tespitler sonrası gelelim siyasi partilerimiz gerçeğine ve ‘biz daha iyi yaparız’ diyenlere bir uzman sorusu soralım. Bu soru bütün partiler için ortaya atılmış bir örnek. Cevabını gönderenlerin çözüm önerilerini de buradan aktaracağım. İlk etapta soruyu detaylandıralım; Dolar-TL grafiğine bir bakın ve lütfen şu soruya cevap verin; Yunanistan’dan gelen bir emeklilik fonu 2003 Mart ayında Türkiye’de ‘1 milyon dolar’ satmış (avro olarak da aynı hesap yapılabilir) ve karşılığında Hazine bonosu almış. Kur 1.30’lara gelince pozisyonunu kapatmış veya hâlâ pozisyonunu koruyor. Kur farkı ile dolar bazında getirisi o günden bugüne yüzde 100 üzerinde. Bu paranın dolar bazında elde ettiği yüzde 100’e yakın getiri nereden geliyor? Ve en önemlisi ‘ben yaparım’ diyenlerin, bu soruya cevaben ‘yabancı sermaye’yi de kaçırmadan, Türkiye’yi Küba’ya çevirmeden verecekleri cevap daha doğrusu çözüm önerileri ne? Bütün partilerin cevaplarını bekliyorum…
Sonuç: Yukarıdaki sadece çok küçük’ bir örnekleme yaptım, ölçeği büyüterek detaylandırabilirsiniz. 1999-2007 Şubat arasında bu ülkeye giren sıcak para ‘içeride çalışıp, didinen halkımın’ sırtından, cebinden ‘milyar dolarlar’ kazandı. Bu mu ekonomik sistem? Bu mu bu halka biçilen değer? Bu para kimin cebinden çıkıyor?
Son söz: Bu örneklemeler sonrası, iktidar adayı olan bütün siyasi partilere sesleniyorum; varolan düzeni devam ettirmeye mi yoksa dünya ile korelasyonumuzu bozmadan ‘Türkiye’yi koruyacak’ önlemleri almaya mı geliyorsunuz? Açıklayın ‘ekonomik tezlerinizi’. Farkınız ne? Türkiye’yi dünyadan koparmadan veya ‘daha da serbest bir ezilme-sağılma’ dinamiği içine itmeden ‘dünya ile eşzamanlı ama kendini koruyan’ bir yapıyı nasıl kuracaksınız? Yukarıda tarif ettiğiniz adamları Türk halkının sırtından nasıl indireceksiniz?