Size bugün hayatın içinden, hayata dair bir öykü anlatacaktım, yine anlamsız koşturmacalar içinde ıskaladığımız ‘mühim meselelere’ meyledecektim. Derken merak saiki yoldan çıkardı beni, ‘küçük meseleler’ yine aklımı çeldi ve “Enerji savaşındaki son sıcak gelişmelere Türk basını nasıl yer vermiş?” diye gazetelere göz atarken yolumu kaybettim. Ve aklıma birkaç soru birden geldi. Soru 1: Ormanda bir […]
Size bugün hayatın içinden, hayata dair bir öykü anlatacaktım, yine anlamsız koşturmacalar içinde ıskaladığımız ‘mühim meselelere’ meyledecektim. Derken merak saiki yoldan çıkardı beni, ‘küçük meseleler’ yine aklımı çeldi ve “Enerji savaşındaki son sıcak gelişmelere Türk basını nasıl yer vermiş?” diye gazetelere göz atarken yolumu kaybettim.
Ve aklıma birkaç soru birden geldi.
Soru 1: Ormanda bir ağaç devrilse ve etrafta hiç kimse yoksa gerçekten ses çıkar mı?
Soru 2: Eğer ormanda bir ağaç devrilse de orada bu durumu yansıtacak medya yoksa, gerçekten ağaç devrilmiş olur mu?
Soru 3: Eğer Orta Asya’da, küresel enerji mücadelesini ve de Türkiye’nin geleceğini çok derinden etkileyecek sıcak gelişmeler olurken bunlar Türk medyasına yansımazsa, bunlar ‘hiç olmamış’ sayılabilir mi ve muhtemel etkilerinden Türkiye kendini koruyabilir mi?
Türk basınında Paris Hilton’un maceralarına her gün ayıracak sütunlar var… Türk basınında ünlülerin en seksi fotoğrafları için birkaç metrekarelik alan her daim mevcut… Türk basınında, futbol namına zerre bulamayacağınız futbol liginin çamuru çirkefine ana sayfadan son sayfaya kadar her yer amade… Ama Türk basınında, Türkiye’nin enerji koridoru olma iddiasını derinden etkileyecek tarihi görüşmeler, anlaşmalar olurken, ayıracak birkaç paragraflık yer bile yok. Hadi gazetelerin kâğıdı yetmedi diyelim, ‘büyük medya’yanın web sitelerini tarayınca, maliyeti ve yer sorunu olmayan internette bile Putin’in Orta Asya ziyaretinden neredeyse hiç eser olmadığını görüyorsunuz.
Ben bu yazıyı yazarken, dengeleri sarsacak bir boru hattının prensip anlaşmasına varılmak üzereydi. ‘Enerji süper gücü’ olma hedefine adım adım yürüyen Putin, Türkmenistan’ın gazını Rusya’nın tekeline alacak, ABD’nin bastırdığı Nabucco projesinin tabutunu çivileyecek, dolayısıyla Türkiye’nin enerji koridoru olma iddiasına darbe vuracak anlaşma için Türkmenistan’daydı. Masada sadece deneyimsiz yeni Türkmen lider Berdimuhammedov değil, Kazakistan’ın ‘yaşlı kurt’u Nazarbayev de vardı. Putin bir gün önce, “Gel sen Türkmen gazını Kazak topraklarından Rusya’ya taşıyacak yeni gaz hattına destek ver, ben de senin daha fazla petrolünü Karadeniz’e taşımanın önündeki vetomu kaldırayım” demişti. Kazakistan’ın Bakü-Ceyhan’a aktarmayı düşündüğü petrolü Burgaz-Dedeağaç’a kaydırıp Rusya’nın elini güçlendirmenin ilk adımını atmıştı. ‘Büyük Oyun’ tüm hızıyla sürüyordu. Rusya, Orta Asya’ya muhteşem bir dönüş yapmanın hayallerini kuruyordu. Öbür yandan ‘Rusya karşıtı’ cephe, Polonya’da alternatif zirvede buluşuyor ve Rusya’yı baypas ederek Ukrayna-Polonya hattından Avrupa’ya petrol taşıyacak yeni projeyi onaylıyordu.
Türkiye ise uzlaşma kültürünün köküne kibrit suyu döktüğü için, sonu gelmeyen siyasi hesapların, çekişmelerin içinde debelenmeye devam ediyordu. Hadi siyaset cephesi neyse de, işi ‘haber vermek’ olan medya, Rusya-Kazakistan-Türkmenistan üçgenindeki gelişmelere pek kulak asmıyor, üçüncü sınıf yabancı ajans haberlerinden birkaç satırla yetiniyordu. “Ne yapalım, halk bunu istiyor, istediğini veriyoruz” diye yaptıkları gazeteleri savunuyordu büyüklerimiz. Çocuklar da sürekli çikolata istiyordu ama vücut ve ruh sağlığı için ebeveynler arada bir fasulye ve ıspanak da veriyordu işte. Türkiye her alanda ‘vasat’lığın en yüksek çıta olduğu bir âlemde hızla zıvanadan çıkıyordu.
Sorularım tekrarlandıkça çoğalıyor: Eğer ormanda bir ağaç devrilse de orada bu durumu yansıtacak medya yoksa, gerçekten ağaç devrilmiş olur mu, olmaz mı? Devrilen ağacın altında Paris Hilton kalsa kaç sütuna manşet olur, Türk medyası kalsa özetle sütununa tek paragraf haber olmaya değer mi?