Önce İstanbul’da Dilara öldü. Beş yaşındaydı. Öldü, çünkü belediye rögar kapağını açık unutmuştu. Dilara, İstanbul’un bir kanalizasyon çukurunda hayata veda etti. Önceki gün Hakkâri Yüksekova’da dört çocuk, kimin açtığını her nasılsa kimsenin hatırlamadığı dev bir çukurdaki su birikintisinde oynarken boğularak öldü. Sanayi bölgesindeki pis bir su birikintisinde, debelenerek. Bir gölet büyüklüğündeki çukurun nasıl açıldığını öğrenmek […]
Önce İstanbul’da Dilara öldü. Beş yaşındaydı. Öldü, çünkü belediye rögar kapağını açık unutmuştu. Dilara, İstanbul’un bir kanalizasyon çukurunda hayata veda etti.
Önceki gün Hakkâri Yüksekova’da dört çocuk, kimin açtığını her nasılsa kimsenin hatırlamadığı dev bir çukurdaki su birikintisinde oynarken boğularak öldü. Sanayi bölgesindeki pis bir su birikintisinde, debelenerek. Bir gölet büyüklüğündeki çukurun nasıl açıldığını öğrenmek için sanayi bölgesindeki insanların ifadesi alınıyor şimdi.
Dört yaşındaki Ali ise önceki gün Antalya’da, bir gecekondu mahallesi olan Habibler’de öldü. Ali, üstü açık bir fosseptik çukurunda boğuldu. Cesedinin itfaiye tarafından çıkarılması iki saat sürdü.
Burası Türkiye. Güya düşmanları çok olan ama çocuklarını öldürmek için düşmanlara ihtiyacı olmayan bir ülke.
Türkiye: Çocuklarını ya bok çukurunda ya kan çukurunda boğarak öldüren…
Burası Türkiye. Adaletini “Magazin Mahkemesi” programında arayan; “varoş” deyince aklına şarkı yarışmalarındaki tartışmalar gelen…
Yoksulluk adlı ‘kader’
Tıpkı “çatışmalarda” ölen çocuklar gibi çukurlarda ölen bu çocuklar da o mahallelerde yaşıyordu. Ucuz ölümlere gönderilen, sorumlusu bir türlü bulunamayan çukurlarda ölen çocukların hepsi, yoksul mahallelerde yaşıyordu.
Hepsi birer münferit talihsizlik, hepsi birbirinden bağımsız birer “facia haberi” olarak sunulan bu ölümlerin tek bir nedeni var: Yoksulluk ve yoksullukla ezilmiş insanların çocuklarının ölüsünün bile hesabını soramayacak kadar umutsuz hale gelmesi.
Ve seçimler yaklaşırken, cumhurbaşkanlığı “tombalası”nın ötesine geçip hangi parti, hangi lider, hangi siyasi örgüt bu yoksulluk meselesinden bir çocuğun ölümünü hissettirecek etkide söz edebiliyor?
Hangi parti, çocukların çukurlarda ölmeyeceğini garanti edebiliyor? Hangi parti hakiki anlamda bu ülkenin çocuklarının kan çukurlarında, kanalizasyon çukurlarında ölmemesi için politika geliştirebiliyor?
Sert açıklamalar yapan Barzani’ye kafa tutmaya şunca kafa patlatan hükümet, seçim otobüslerinden oyuncak ve gofret dağıttığı çocukların hayatıyla o çocukları seçim sırasında sevimli propaganda fotoğraflarında kullanmak kadar ilgileniyor mu?
Hükümeti Barzani’ye yeterince kabadayı davranmadığı için eleştiren hangi muhalefet partisi yoksulluğun ortadan kaldırılması için söylenmemiş yeni bir şey söyleyebiliyor?
Hiçbirisi.
Kul yoksullar
Bu ülkenin solu nerede peki?
Geçen günlerde bir kere daha söyledim, şimdi yine söylüyorum. Sol, ifade özgürlüğü, giderek Kürt meselesiyle sınırlı gibi gösterilen insan hakları, etnik ve kültürel kimlik hadisesi kapanında debeleniyor. Memleketin ve özellikle çocukların canına okuyan bir yoksulluk meselesi varken bu konu, Deniz Feneri gibi veya İslami tonda kurulmuş başka “yardım” örgütleri gibi oluşumların eline bırakılıyor.
Bu yardımlarla muhafazakâr partilerin kulları haline getirilen yoksullar, çocuklarının hesabının ancak öteki dünyada sorulabileceğine giderek daha fazla inanıyor. İstanbul’da, varoşun en dibinde yazı dizisi hazırlarken karşılaştığım ihtiyar bir kadın, çocuğunun ölüsünü çöplükte bulduğunu söylemişti. Çocuğunun ölüsünü çöplükte veya çukurda bulan insanlar için bu ülkede kim politika yapıyor? Seçim kazanmak meselesi değil, bu ülkede insanlık için kim politika yapıyor?