Erdoğan’ın Çankaya’dan geri durması, Gül’ü aday göstermesi en zor karardı. Tansiyon düşse de, muhalefet tepkili Başbakan Tayyip Erdoğan, dünkü grup toplantısında cumhurbaşkanı adayının niteliklerini sıralamaya başladığı anda, foto muhabirleri flaşlarını Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün üzerinde patlatmaya başlamıştı. Sürpriz, Gül idi. Erdoğan sürpriz deyince Meclis kulisinde kendiliğinden eşinin başı açık bir erkek aday ya da AK […]
Erdoğan’ın Çankaya’dan geri durması, Gül’ü aday göstermesi en zor karardı. Tansiyon düşse de, muhalefet tepkili
Başbakan Tayyip Erdoğan, dünkü grup toplantısında cumhurbaşkanı adayının niteliklerini sıralamaya başladığı anda, foto muhabirleri flaşlarını Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün üzerinde patlatmaya başlamıştı.
Sürpriz, Gül idi. Erdoğan sürpriz deyince Meclis kulisinde kendiliğinden eşinin başı açık bir erkek aday ya da AK Parti milletvekili bir hanım aday akla gelmişti. Evet, Erdoğan’ın siyasi tırmanışının en üst basamağına ulaşamamış olması, kendi açısından bir siyasi yenilgi sayılırdı. Ama Gül’ün adaylığıyla siyasi çizgisi açısından devamlılığı sağlamış oldu.
Erdoğan, Gül’ün Meclis basın bürosundaki basın toplantısında söylediği gibi, ‘kendi iradesiyle’ mi cumhurbaşkanı olmaktan vazgeçmişti? Yoksa CHP lideri Deniz Baykal’ın grup toplantısında söylediği gibi CHP’nin bir yıldır süren kampanyaları ve 14 Nisan mitingi sonrasında mı karar değiştirmişti?
Her halükârda, Erdoğan’ın verdiği zor bir karardı. Bu kadar net bir oy gücünü kontrol eden, karizmatik bir siyasetçinin, siyasi hırsını yenmesi kolay değildir. Türk siyasetinde örneği az görülmüş bir durum.
Öte yandan, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından feragatı, o kadar da gönüllü olmuş sayılmaz. Baykal’ın ‘Oraya çıkmadı, çünkü halk istemedi’ ifadesini, Erdoğan kendi grup toplantısında doğrulamıştı aslında: İstanbul’da balıkçılara, Karadeniz otoyol açılışına gelenlere, Bursa’da görüştüklerine sormuş, partisinin kurullarına, milletvekillerine danışmış ve halkın nabzını almıştı. Demek ki, halkın nabzı, Erdoğan’ı Çankaya’da değil, Bakanlıklar’da görmek istiyordu.
Ayrıca bu süreçte eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun ortaya attığı 367 tartışmasını, Baykal’ın konuyu sahiplenerek Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağını ilan etmesini, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu’nun böyle bir başvuruyu görüşüp karara bağlayacaklarını açıklamasını, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ‘sözde değil, özde’ konuşmasını, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ‘rejim tehlikede’ konuşmasını, 14 Nisan mitingini ve 15 Nisan sabahı gazete manşetlerindeki ağırlık merkezi değişimini, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın ‘Bence olmayacak’ tahminini hep Erdoğan’ın verdiği zor kararın etkenleri olarak düşünmek daha doğru.
Gül’ün adı Meclis koridorlarına düşünce, CHP kulisine önce bir sessizlik çöktü. CHP milletvekilleri arasında Gül’ün Necmettin Erbakan hükümetinin bakanı olarak Libya’ya yaptığı gezide yer almasından, eşi Hayrünisa hanımın başörtüsüyle üniversiteye kaydedilmemesi nedeniyle İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne açtığı davaya dek, pek çok konuyu hatırlatanlar oldu.
Baykal da Gül’e karşı idi, ama Erdoğan’a olduğu kadar sert tepki göstermedi. Gül’ün de Erdoğan gibi Milli Görüş okulundan yetiştiğini vurgulamasına karşın, Erdoğan ve Meclis Başkanı Bülent Arınç’a sergilendiği ‘çıkamaz’ tavrını sergilemedi. Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmayacak olmasını ‘Demokrasinin zaferi’ olarak kutsadıktan sonra, Gül’ün adaylığının ‘Hayırlı olmasını’ diledi.
Bunu Gül’e açılmış siyasi bir kredi olarak yorumlamak için belki erken. Çünkü Gül’ün dün Baykal’la yaptığı görüşme ardından yapılan açıklamadan anlıyoruz ki CHP, 1- Gül’ün seçilmesine derstek vermeyecek, 2- 27 Nisan’da başlayacak cumhurbaşkanlığı seçim turlarına katılmayacak, 3- İlk tur oylamanın yoklamasında 367 milletvekili hazır olmazsa, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaktı. Bu açıdan CHP tutumunda bir değişiklik yoktu.
Baykal’ın Erdoğan’a gösterdiği tepki ile Gül’e gösterdiği tepki arasındaki fark, Gül’ün kişiliğine itiraz etmemesi ve Çankaya’daki icraatına göre tavır alacağını beyan etmesi oldu. Bunu, Gül’ün ziyareti sırasında, ‘Keşke bu ziyaret daha önce yapılmış olsaydı’ sözlerinden çıkarmak da mümkün.
Gül’ün destek turlarının ilk durağı CHP’den destek bulamaması, 367 konusunda Anavatan ve DYP’nin önemini ve dolayısıyla pazarlık gücünü artırdı. İki parti da yarın hem kendi kurullarını toplayacak, hem de ortak kararla kendileri açısından azami faydayı gözetecekler.
Seçim süreci mahkemelik olmadan aşılırsa, Gül’ün Çankaya’ya çıkmasıyla Türkiye’de yeni bir dönem başlayacak. Bu yeni dönem Türkiye’de demokrasinin laik, sosyal hukuk devleti çerçevesi bozulmadan daha sağlıklı yerleşmesine mi hizmet edecek, yoksa yeni gerilimlere mi yol açacak? Bunu seçildiği takdirde Gül’ün Çankaya’daki icraatı gösterecek.
Radikal