Amerika da, yani ABD de “bölünme tehlikesi”yle karşı karşıya. Benim bunu “tespit etmem” bir haftayı buluyor. Sürekli “bölünme korkusu” yaşatılan ve “vatanı böldürmemek” konusunda görünürde başta bazı emekli subaylar olmak üzere, sayısız “e-mail kahramanı”nın bulunduğu, yani “bölücü faaliyetler” konusunda çok uyanık ve bilinçli bir ülkeye mensup benim gibi birisi için. ABD’nin de yakın gelecekte “bölünme”yle […]
Amerika da, yani ABD de “bölünme tehlikesi”yle karşı karşıya. Benim bunu “tespit etmem” bir haftayı buluyor.
Sürekli “bölünme korkusu” yaşatılan ve “vatanı böldürmemek” konusunda görünürde başta bazı emekli subaylar olmak üzere, sayısız “e-mail kahramanı”nın bulunduğu, yani “bölücü faaliyetler” konusunda çok uyanık ve bilinçli bir ülkeye mensup benim gibi birisi için. ABD’nin de yakın gelecekte “bölünme”yle yüz yüze kalacağını öğrenmem çok zor olmadı.
Hatta, bizdeki yaygın kanıya göre, Türkiye’nin bölme faaliyetlerinin arkasında ABD olduğuna göre, “emperyalist Amerika”nın kendisinin -hem de emperyalist olmasından ötürü- “bölünme”ye doğru gittiğini öğrenmek hayli eğlenceli de oldu.
Nasıl mı öğrendim?
Geçen Pazar günü Washington’dan New York’a tren seyahatim sırasında okuduğum Washington Post gazetesinin Pazar ekinden.
Beni asıl şaşırtan, WP‘un Pazar ekinin birinci sayfasındaki koca başlıklı, uzun ve ciddi haber yazısının ülkede hiçbir yankı yapmaması oldu.
Hadi, resmi çevrelerden gelen bir tepki yok; “sivil toplum”u son derece gelişmiş, Abraham Lincoln önderliğinde dünya tarihinin en kanlı iç savaşını bölünmeyi önlemek için yaşamış Amerika gibi bir ülkede niçin toplum bu kadar duyarsızlaşmış, onu da anlamadım.
Niçin, Kuzey’in bölünmeyi önlemek için verdiği onbinlerce “şehit”ten söz eden ve ülkenin asla bölünemeyeceğini söyleyen çıkmıyor? Üstelik, “bölücülük” bu kez 1860’larda olduğu gibi Güney‘den gelmiyor. Bizzat Kuzey‘den geliyor. En kuzeyden. Bu, ortaya çıktı. Gelgelelim, Kuzey‘in bu kez sesi soluğu çıkmıyor.
*** *** ***
Hadise şu. Amerika’nın en kuzeybatısında, Kanada ile sınırdaki küçük Vermont eyaleti, ABD’den ayrılmak istiyormuş. Bu isteğin duyurulduğu yazı, geçen Pazar günü Washington Post‘un Outlook adlı ciddi Pazar ekinin birinci sayfasında çıktı. Yazının başlığı “The Once and Future Republic of Vermont” idi. Yazarıyla ilgili bilgileri okuyunca bir “Vermont milliyetçisi” olduğunu anladım. “Birgün ve Gelecekteki Vermont Cumhuriyeti” hakkındaki yazı, son derece çarpıcı bir cümleyle başlıyordu:
“Ayrılma rüzgarları Yeşil Dağ Eyaleti’nde esiyor”!
ABD’de her eyaletin bir sıfatı var. Araba plakalarına yazılır. Vermont’unki “Yeşil Dağ Eyaleti”.
Bu cümlenin ardından gelen paragraf aynen şöyle:
“Vermont bir zamanlar bağımsız bir cumhuriyet idi ve yine olabilir. Bunun olabileceği zamanın şimdi olduğunu düşünüyoruz. Son 50 yıl içinde ABD adlı devlet çok büyüdü, çok yozlaştı ve dünyaya, kendi vatandaşlarına ve yerel demokratik kurumlara karşı çok saldırgan oldu. Kurucularının demokratik vizyonunu terketti ve Amerikalıların temel özgürlüklerini eritti. Vermont, Birlik’e bir imparatorluğun parçası olmak için katılmadı.”
Buradaki “Birlik” ABD, Amerikan devleti.
Yazıyı okurken -Amerika’da okuduğum için- aklımın içinden ve aklımda bir “vow” nidası geçti. Bu ne kadar “liberal” bir “bölücülük” türü. Esasen, Vermont, 50 eyaletli ABD’nin “en liberal” eyaleti olarak bilinir. Liberal olduğu ölçüde “asi” bir eyalet üstelik.
Oluşumu, Amerikan devletinin kuruluşunun öncesine gidiyor. İngiliz sömürge boyunduruğundan kaçan öncülerin New England (Yeni İngiltere) adıyla oluşturdukları, bugünkü ABD’nin kuzeydoğusundaki bölgenin ilk “sınır eyaleti” orası. Yani, Amerika’nın ilk “serhat” eyaleti.
Vermont’un “liberal-milliyetçileri” şimdi, eyaletin “Ulusal Muhafız” birliklerine bile hükmedemediklerinden, eyalet askerlerinin, Vermont eyaletinin iradesine bakılmadan, ta 6000 mil ötede, Irak’ta bir “emperyal savaş”ta heder edildiğini düşünüp, öfkeleniyorlar. ABD’den ayrılmak istiyor Vermont, kısacası. “Ayrılık rüzgarları esiyor”…
*** *** ***
Bu “bağımsız Vermont Cumhuriyeti” fikrinin bir tarihi alt yapısı var. Vermont, İngiliz İmparatorluğu’ndan 1777’de kopmuş ve 1791’de Amerika Birleşik Devletleri’ne katılana dek, 14 yıl kendi ayakları üzerinde durmuş. Vermont anayasası, Amerikan anayasasından daha eski. Yeni Dünya’da köleliği yasaklayan ilk yer orası; kendi para birimi, ayrı pulu olmuş ve dış ilişkilerini kendi başına geliştirmiş.
Köleliğe karşıtlığını öyle bir söyleme vardırmış ki, Güney’deki Georgia, Vermont’un husumetine sinirlenerek, küçük eyaletin etrafına hendek kazılmasını ve karayla ilişkisinin kesilerek “Okyanus’a gönderilmesi”ni önermiş bir zamanlar. Bu da, bir tür “bölücülük” sayılabilir. Kimsenin aklına gelecek cinsten değil.
Vermont, ABD’ye hiçbir zaman tam ısınmamış olmalı ki, 1812 ABD-İngiltere Savaşı’na katılmamış, uzak durmuş. Vermont, “askeri işler”i sevmiyor. ABD’den şimdilerde ayrılmak istemesi de, bu yüzden; “Biz, bir imparatorluğun parçası olmak için bu Birlik’e katılmamıştık” demeleri de bu yüzden.
Bugün ABD dediğinizde, askeri harcamaları, dünyada ikinci sırada yer alan Çin’den tam 6 misli daha fazla olan, 130 ülkede 730 askeri üsse sahip olan bir ülkeden söz etmiş oluyoruz. ABD’nin askeri amaçlarla kullandığı uzaydaki uydu sayısı 100. 100 bin askeri ise, denizaşırı görev alacak biçimde, savaşa her an hazır konumda tutuluyor. İnsanlık tarihinde böylesine bir “askeri dev” bugüne dek hiç olmadı.
Vermont’un terk etmek istediği, bir parçası olmak istemediği ise tam da bu yapı. Hem ABD’nin kurucu ilk Başkanı George Washington‘un “Veda Konuşması”na atıf yapılıyor.
Tıpkı, kendisinden yaklaşık bir yüzyıl sonra dünya tarihine damga vuracak olan Kemal Atatürk gibi, bir general-başkan olan George Washington (Türk olsaydı, Bağmısızlık Savaşı’nin lideri olarak tarihimize George Paşa olarak geçerdi) , sürekli ve büyük bir ordu beslemeye “cumhuriyetçi özgürlüğe tehdit oluşturabileceği” gerekçesiyle karşı çıkmıştı. “Askeri-sanayici kompleksin özgürlüklerimiz ve demokratik süreçler üzerinde ağırlık kazanmasına engel olmalıyız” demişti.
George Washington, ABD’nin kurucu atalarından ve üçüncü başkanı Thomas Jefferson gibi, tarıma dönük, çiftçi ruhlu bir siyasi şahsiyetti.
Konuyu dağıtmayalım; demek istediğimiz şu: Biz, geldiğimiz noktada “Kemalist ilkeler”den sapılıp sapılmadığı, “laik cumhuriyet”in tehlikede olup olmadığı tartışıyoruz. Oysa, ABD’nin George Washington’un koyduğu ilkelerden büyük ölçüde saptığı, başka bir şeye dönüştüğü tartışma götürmüyor.
Bu durumda acaba, Vermont’un “ayrılıkçı” tavrı “öküz öldü; ortaklık bozuldu” gibi kabul edilerek “meşru” sayılabilir mi?
Yoksa, George Washington’un ilkelerine geri dönüşü temsil eden anti-emperyalist soylu bir davranış mı?
Alın size “hafta sonu bulmacası”…
“Amerikan Kemalizmi”nin bugün gelip dayandığı noktanın “ayrılıkçılık” olduğu gibi absürd bir sonuca ulaşmaktan kaçınmak gerektiğini de hatırlatmalıyız…
*** *** ***
“Yeşil Dağ Eyaleti”nin başına buyrukluğu ya da, bizim ülkemizde pek sevilecek ve takdir edilecek cinsten “onuru” ve “gururu”, Washington’a çok kez “posta koyması”na vesile olmuş. Örneğin, 1927’de Büyük Sel Felaketi adıyla tarihe geçen afet üzerine, dönemin, kendis
i de bir Vermont’lu olan Amerikan Başkanı Calvin Coolidge yardım önerdiğinde, Vermont Valisi’nin cevabı, “Vermont, başının çaresine bakar” olmuş.
1985 yılında, Washington, içki satın alabilme yaşını 18’den 21’e çıkarması için bastırdığında Vermont eyaleti bunu da reddetmiş. Ronald Reagan‘a da posta koymuş.
Son Başkanlık seçimlerde Demokrat başkan aday adayı olan Howard Dean, Vermont Valisi iken, 1991’de bir kamuoyu yoklaması yapmış. Vermont’luların yüzde 62’sinin ABD’den ayrılma eğiliminde olduğu ortaya çıkmış.
Şimdi çalışmalar eyalette belde belde çalışılarak 2010 yılında “bağımsızlık ilanı” hedefiyle yürütülüyor. Vermont’un ABD’den ayrılarak “bağımsız bir ülke” olarak ayakta kalması, “ekonomik hesaplar”a da dayandırılıyor.
Bunun başında petrol ve gaz fiyatları geliyor. Washington Post‘un alıntı yaptığı Vermont’lu bir şehir plancısı, “Büyük birimler gözetilerek yapılan planlar, enerji kıtlığı yaşanacak olan gelecek dönemde çökecekler” diyor.
Bir başka değerlendirme ise, içine girdiğimiz “üçüncü-dalga teknoloji çağı”nın yapısal olarak demokratik ve ademi-merkeziyetçi karakterine işaret ediyor. “İkinci-dalga teknoloji dönemi”, nasıl “merkeziyetçi ve otoriter devlet sistemi” yaratmışsa, şimdiki “elektronik-sanal alem çağı” zorunlu olarak “merkeziyetçiliğin terk edileceği”, demokratik yapılara yönelmek zorunda olarak görülüyor.
Bu bakış açısından yola çıkarak, yeni Vali Jim Douglas, Vermont eyaletindeki her hanede ve her iş yerinde 2010 yılına dek, broadband Internet erişiminin sağlanmasını tasarlıyor.
Böylece “e-devlet”in temelleri atılacak ve Vermont “kablosuz erişim”le dünyanın her yerine her an bağlanmış olacak.
O vakit, Vermont, niye Washington’a bağlı kalsın ki?
Biz, 2010’a dek sağlam duralım yeter. ABD’nin parçalanmasına üç yıl kadar bir zaman kaldı. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer…