İnsan verili “yapıya” uymadığında, özne olur, duruşunu ölümü de göze alarak koruduğunda özne olarak kalmaya devam eder. Birey “yapıya” aittir, tümüyle uyumlu… Bugün yüceltilen özne değil, birey; salt kendi hazlarına ve mutluluk istencine kitlenmiş birey. Bugün, insanı insan yapan bu en önemli özellik, aşağı görülüyor, hatta uzun bir süredir alay konusudur. Halbuki tarih, inançları için […]
İnsan verili “yapıya” uymadığında, özne olur, duruşunu ölümü de göze alarak koruduğunda özne olarak kalmaya devam eder. Birey “yapıya” aittir, tümüyle uyumlu… Bugün yüceltilen özne değil, birey; salt kendi hazlarına ve mutluluk istencine kitlenmiş birey. Bugün, insanı insan yapan bu en önemli özellik, aşağı görülüyor, hatta uzun bir süredir alay konusudur.
Halbuki tarih, inançları için savaşanları ve ölenleri anımsar, bir de hainleri… Yaşamlarında kendi bencil hazları ve mutluluk fantezileri dışında hiçbir amaç için savaşmayanların yeriyse, Dante ‘nin ölümsüz yapıtı “Inferno” da betimlediği gibi cehennemdir. Onlar, sürüler halinde, arı sürüleri tarafından kovalanarak amaçsızca bir bayrağın peşinde, sonsuza dek koşacaklardır. “Onlar” der Dante, “Aslında hiç yaşamamış mutsuz insanlardır”.
Dünya uzun bir süredir, daha kesin konuşmak gerekirse, 1980’lerden bu yana, gittikçe artan ölçüde bireyleşen insanlarla dolu. Bireylerden oluşmuş sürüler, bireysel hazları ve mutluluk (aşk ya da para) fantezilerinin peşinde koşuyorlar. Bireysel hazlar ise metaların peşinde alışveriş hummasına, seks ve uyuşturucu bağımlılığına kadar daralmıştır artık. Özneye ise artık pek rastlanmıyor.
“300” filmi işte bu ortama “düştü”. Ben filmi görmedim, görmeye de niyetim yok. Dahası, kimi filmleri görmemekte özellikle ısrar etmek gibi bir hastalık geliştirmeye başladım son yıllarda. Örneğin “Titanik” i en az 10 kez görmedim. Görmemeye de devam edeceğim. Hollywood, Truva filminde, İlyada destanı, Proklutus’u yeğene dönüştürüp, Agamemnon’u ve Ajax’ı Aşil’den önce öldürüp, kaprisli, bencil Aşil’i erdemli kahraman düzeyine yükselterek Homer ‘i iğfal (lütfen terimi mazur görün) ettikten sonra, sanırım artık, oradan gelen hiçbir tarihsel filmi görmeyeceğim.
Leonidas ve Efialtis
Ama “300” önemli. Benim için önemli, benim kuşağım için, bugünkü ve gelecek kuşaklar için önemli. Çünkü artık Kavafis ‘in şiirindeki gibi, ne Termopil bir yer, ne Leonidas ve Efialtis yalnızca birer tarihsel kişilik. Bunların hepsi artık bir durum, duruş ve ruh halidir. Termopil, kazanılamaz bir savaştır; Leonidas, bu savaşı kazanmayı, kaybetmeyi düşünmeden, ilkesel nedenlerle kabullenen öznenin, Efialtis ise kişisel çıkar (haz ve mutluluk) peşinde koşarken kendi saflarına ihanet eden bireyin adıdır.
Termopil
Ne onurludur, o insanlar ki yaşamlarında
İnançlıdırlar ve savunurlar kendi Termopillerini
Amaçlarına sadıktırlar her zaman
Yaptıkları her işte dürüst ve tutarlı
Ama şefkati ve merhameti de elden bırakmadan.
Cömerttirler zenginken, yoksulken de
ellerinden geldiğince herkese yardımcı.
Her zaman doğruyu söylerler
Ama yalancılara kin beslemezler asla.
Ve en yüce onur onlara aittir
öngördüklerinde (çoğu önceden görebilir)
Sonunda Efialtis’in ortaya çıkacağını
Medler’in de geçeceğini geçitten.
(K.P. Kavafis, Türkçesindeki kimi değişikliler bana ait.)
Bugün, bir yalanın arkasına sığınıp Irak’a saldıranların, imparatorluğu demokrasi, işkenceyi özgürlük adına savunanların, çoluk çocuk yüz binlerce insanın kanına girenlerin elinde, Termopil destanının da, beceriksizce, bir “uygarlıklar çatışması” palavrasına sarılmaya çalışılan azgın bir ırkçılığa, İran’a yönelik vülger bir jeopolitik “kamu diplomasisi” örneğine, belki de bizi İran’da bekleyen kan ve ölüm şöleninin önceden simgeleştirilmesine, nihayet bir bilgisayar oyununa (İran savaşı, bilgisayar oyunu gibi uzaktan kumandalı füzelerle başlamayacak, puanlar, “tali hasar” olarak toplanmayacak mı?) dönüştürülmesi doğaldır. Gelin bunları görelim, ama takılmayalım, filmdeki bayağılığı değil, destanlaşmış Leonidas ‘i ve Efialtis ‘i düşünelim; imparatorluğa karşı savaşanları ve imparatorluğun uşaklarını…
Bugün imparatorluk kapıda. Küreselleşme, “piyasalar şöyle, piyasalar böyle” , IMF/TMF, etnik kimlikler, çatışmalar, Irak’tan yolunu bulmalar, “uyanın” çıkarcılıklar, bilgiç jeopolitik yorumlar, bugün, hep Termopil ‘in taşları. Bir değil sürüyle Efialtis var, TV kanallarında, gazete köşelerinde. Kimi “çağdaş” entel, kimi şoven milliyetçi, kimi “İslam” simsarı…
Ergin Yıldızoğlu – Globalpolitikültür Cumhuriyet